-41-

806 88 109
                                    

Park etmek için uygun bir yer bulunca hemen park ettim. Archie'yi koltuğundan kaldırmak için yanına gittim ve kapıyı açıp koltuğun kemerlerini çözdüm. Sonra da okul çantasını alıp arabadan inmesine yardımcı oldum. Bir veda edip etmemem gerektiğini bilmiyordum. Minik bir çocuğa bunu nasıl anlatabilirdim ki? Minik parmakları elimle birleşince yürümeye başladık. "Tatlım, bir kaç günlüğüne kısa bir iş seyahatine çıkmam gerekiyor. Bu sürede büyükannenle kalmak ister misin?" diyince kısa bir süre düşündü. "Yine seninle gelsem?" diye sorunca ne diyeceğimi bilemedim. Umarım büyüyünce söylediğim yalanlar için beni affedebilirdi.

Gülümsemeye çalışarak "Bir dahaki sefere öyle yapsak?" dedim. Elindeki Batman oyuncağına bakıp "Tamam, hem Batman de yanımda." dedi. Bu benim minik bir kahkaha atmama neden olmuştu.

Okulun önüne gelince eğildim ve o tatlı çilli yüzüne baktım. "Seni çok seviyorum birtanem." diyip yanağını öptüm. Gözümden izinsizce akan yaşa içimden lanet okuyordum. Masumca "Anne, neden ağlıyorsun?" diye sordu. "Toz kaçtı, merak etme yaramaz." diyip ona son bir kez sarıldım. Çocuklar, annelerinin onlara yalan söyleyebileceğini düşünmezdi.

Ayrılınca arkasını döndü ve öğretmeninin yanına doğru yürümeye başladı. Arkasından "Dikkatli ol." diye seslenince bana döndü ve el salladı. O, okula girerken bende yanaklarıma akan yaşları elimle sildim. Geri arabaya doğru yürürken yaptığımın doğru olduğunu kendime telkin etmeye çalıştım. Archie'ye bir şey olmasına dayanamazdım ve bu en az benim kadar Joseph de biliyordu. Tek dileğim ileride ona bıraktığım notlara ve hatıralara bakınca bana hak vermesiydi. Beni iyi hatırlamasıydı.

Arabaya bindiğimde şarkı listesindeki bir parça çalmaya başladı. Ağlamak istemiyordum, güçlü durmak istiyordum ama artık gücüm yetmiyordu. Her seferinde, daha beterinin olamayacağını düşündüğüm zaman yenileri beni buluyordu.

Üzerimde evden ayrılmadan önce Finn'in eşyalarının arasından aldığım eski bir tshirt vardı. Kokusu yıllar önce gitmişti ama varlığını hissetmek beni bir nebze de olsa rahatlatıyordu. Ne olursa olsun o bana iyi geliyordu.

.

"Artık arabadan inmeyi düşünüyor musun?" diye sorunca zorlukla gözlerini açıp bana baktı ve "Sen nasıl sarhoş olmuyorsun?" diye sordu. Arabadan inip kapısını açınca "Aslında arabanın arkasında da geçirebiliriz geceyi." diyince kapıyı suratına kapayıp apartmana doğru yürümeye başladım.

Arkamdan gelen adım sesleri duyabiliyordum ama önemsemeden ilerlemeye devam ettim. "Şaka yapmıştım." dediğinde durup ona döndüm. Koşup bana sarılınca da kahkaha atmaya başladım. "İçki sana iyi gelmiyorsa içmemelisin." dedim. Yanağımı öpüp "Teşekkür ederim anne." diyince yine güldüm.

Biranda kucağına alınca şaşırdım. "Eve gitmek istemiyorum." diyip geri arabaya doğru yürümeye başladı. Arabanın yanına gelince de beni geri yere indirdi. Yüzümü ellerimin arasına alıp "Lütfen bu anıları özletme. Hep daha güzel anılarımız olsun." diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Onu her şeyden daha çok seviyordum ve benim onu bırakmaya hiç niyetim yoktu.

.

Telefonumu elime alınca çekmediğini gördüm. Tamam, artık plana başlayabilirdim. Aynamdan arkamdaki arabanın beni hala takip ettiğini görebiliyordum. Bir kaç haftadır böyleydi. Gerçekten benim bunu anlamayacağımı mı sanmışlardı?

İyice yavaşladıktan sonra frene basıp durdum. Yeni yol yapılmadan önce zaten çok az kullanılan bu yol artık hiç kullanılmaz olmuştu. Diğer araçta durunca çantamdaki çivilere bakıp kontrol ettim ve arabadan indim.

inheritors | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin