özel bölüm

851 68 268
                                    

Archie'yle birlikte okulun babalar günü etkinliğini bitirdiğimizde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Tüm gün koşuşturmamıza rağmen sanki hiç yorulmamış gibiydi. "İyiki yanımdasın baba." diyip kollarını bana sarınca "Her zamanda yanında olacağım" dedim ve bende kollarımı ona sardım. Bana göre kısa bir süre sonra arkadaşı onu çağırınca kollarını çekti ve ardında minik bir gülümseme bırakarak arkadaşına doğru koştu.

Babalar gününü seviyordum. Her ne kadar geçmişteki yıllarımız yüzünden büyük bir pişmanlık yaşasamda her gün sonunda kavuştuğumuz için kendimi mutlu hissediyordum. Her sabah uyandığımda Millie'nin yüzüne bakıp onun kokusunu içime çekebildiğim için -ki bazen sırf onu uyurken seyredebilmek için erken kalkıyordum- pazar sabahları Archie erkenden odamızı bastığı için, minik kızım ben hikaye anlatırken anlıyormuş gibi beni büyük bir özenle dinlediği için mutluydum. Onları her şeyden daha çok seviyordum.

Bu sırada Jaeden yanıma gelip "Ne oldu duygulandın mı, babacık? " diyince gözümü devirip ona döndüm ama onun halini görünce kendimi daha fazla tutamayıp kahkaha attım. Yüzünün her tarafı simlerler kaplıydı ve Emma suratına bir yıldız çizmeye çalışmıştı, yinede gelişme gösterdiğini kabul etmeliydim. Geçen akşam bize geldiklerinde bana masum masum bakıp 'Finn, suratına yıldız çizebilir miyim?' diye sorduğu zamandan daha iyi bir yıldızdı. Yani en azınden yıldıza benziyordu. Jaeden "Neye gülüyorsun?" diye sorunca fotoğrafını çekip ona gösterdim. Normalde sinirlenecekken gülmekle yetindi. Yüzü biranda asılınca "Ne oldu?" diye sordum. O da arkasındaki koltuklardan birine kendini bıraktı. "Dün gece Lilia'yla tartıştık." diyip derin bir nefes aldı. Bende bu sırada oturdum.

"İşte gerçekten kötü bir gün geçirmiştim, biliyorum bahane değil ama her şey çok aniden gelişti. Normalde hayatta ona böyle şeyler söylemezdim... O ise sadece durdu Finn. Belki de çocukları ben yeterince rahatsız ettiğim için sessiz kaldı. Sonra da 'Eğer bana karşı olan hisslerin bu kadar bittiyse bitirelim.' dedi derin bir nefes aldı. Bitirelim demek bu kadar kolay mıydı gerçekten?" diye sordu. Sonrada "Ama o cümle bile bile bana dolu dolu bakan gözleri kadar kırmadı beni." diye devam etti. Lilia bunu dediyse Jaeden onu gerçekten kırmış olmalıydı. Yinede ikisinin de birbirini nasıl sevdiğini biliyordum. Elimi sırtına koydum ve "Bilmiyorum Jae ama içinden ne geliyorsa onu yap. Birbirinizi ne kadar sevdiğinizi biliyorum. Eminim ki en doğrusunu yaparsın ve Lilia da seni affeder." diyip moral vermek için elimi sırtına koydum. "Simli suratımla evliliğimi nasıl düzeltirim diye düşüneceğimi tahmin etmezdim." diyince ikimizde güldük.

Bu sırada Emma koşarak yanımıza geldi ve "Baba! Pamuk şeker alabilir miyim?" diye sordu. Jaeden da ona gülümseyip "Tamam ama annen kaç tane yediğini sorarsa bir diyeceksin." dediğinde Emma onu olaylayıp geri koşuşturmaya başladı.

.

Archie "Annemle kardeşime donmuş yoğurt alabilir miyiz?" diye sorunca dikiz aynasından ona baktım. Millie ve Louise için istemediğini bildiğim için güldüm. "O zaman anneni neli istediklerini sormak için aramayalım..." diyince kafasını iki yana salladı ve "Portakallı ve yaban mersinliyi herkes sever." dedi.

Yaban mersini için aynısını söyleyemezdim belki ama portakallıyı bir tek Archie'nin seveceğine emindim. Yinede onu kırmamak için bir şey demeden arabayı en yakın markete sürdüm. Arabayı park ettikten sonra kemerini çıkarmasına yardım ettikten sonra birlikte markete girdik. Onu market arabasına koyduktan sonra alışverişe başladık. Genel olarak Archie'nin istediği atıştırmalıkları ve donmuş yoğurtları aldıktan sonra da marketten çıktık.

Eşyaları yerleştirmek için bagajı açtım Archie kenardaki Victoria's Secret poşetini gösterip "Baba, bu ne?" diye sordu. İçimden 'Hadi beyin bir şeyler düşünmen gerekiyor.' diye düşünüp "O... o bir hediye?" dedim uzun bir aradan sonra. Archie ise benim aksime hiç beklemeden "İçinde ne var, bakabilir miyim?" diye soru sormaya devam etti. Biran da "Olmaz!" diyince yüzü asıldı ve bana o tatlı bakışlarından birini attı. Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. Ona, o poşeti gösteremezdim. "Çünkü bu hediye annen için ona süpriz olmasını istiyorum." dedim. -ki hediye daha çok benim için olabilir ama bu çok önemli değil- Onu bu sırada yeniden arabaya birdirdim ve bende arabaya bindim. "Yoksa ona düğmesine basınca gerçek boyutlarına gelen bir polis arabası mı aldın?" diye sordu gözlerini kocaman açarak. Bu aklına nereden gelmişti bilmiyordum ama böyle olsaydı açıklamak daha kolay olabilirdi.

inheritors | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin