-39-

831 94 187
                                    

Videonun açılmasını beklerken kutunun içinden çıkan resimlere baktım. Buraya geldiğinden beri Archie'nin yanında olmadığı sürece bu gülümsemeyi hiç görememiştim yüzünde. Gittiğimiz tatilleri, evimizdeki saçma kavgalarımızı, her akşam bizimkilerle birlikte gittiğimiz barı, Jacob ve Noah'nın çocukluklarını, Jack'in onlarla birlikte çocuklaşmasını, Millie'yle birlikte cumartesi akşamları film izlemeyi yani üniversitedeki hayatıma dair her şeyi özlemiştim.

Video "Aslında buraya bir daha gelmeyeceğini biliyorum çünkü sen busun. Bir şeyi geri de bırakmaya karar verirsen geri dönmezsin." diye başlayınca gözlerim yine ekranla buluştu. Millie'nin yaşlı gözlerini gördüm. Bunun ayrıldığımız gün olduğunu anladım.

Beni bu kadar iyi tanırken geri de bırakamadığım tek şeyin o olduğunu biliyor muydu acaba?

Titreyen sesiyle "Şimdi seni tanıyıp tanımadığımdan bile emin değilim ama bunu bilmeye hakkın var ve ben sana ulaşmayı denemek zorundayım." dedi. Belki babam hastalanıp ölmeseydi, belki hayatımızdaki en ufak bir şey değişseydi ben bebeğimden, sevgilimden ayrı kalmayacaktım ya da en ufak bir cesaret gösterebilseydim.

Derin bir nefes aldı. "B-ben, ben bizden bir parça taşıyorum." dedi. Gözleri karnına kayınca onunla birlikte benim de gözlerim karnına kaydı. Bundan daha birkaç gün önce ona salak gibi 'Göğüslerin büyümüş.' dediğim geldi ve burukça gülümsedim. Hayat bana o kadar şans vermişken ben nasıl bu kadar kör olabilmiştim?

"Farkındayım, sen bizi istemezsin. Bu yük benim boynumda kalsın istemiyorum. Merak etme, senden çok uzağa gideceğim ve bizi görmek zorunda kalmayacaksın." Her şeyi kabul edebilirdim ama bunu nasıl düşünebilirdi ki? Benim sözlerime inandıysa bile bizim bebeğimizi nasıl istemezdim? Gözyaşlarım yanaklarıma doğru atarken hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

"Sen sadece bir eğlence olarakta görsen de ben seni çok seviyorum." diyip elini kapatmak için uzattı. "Elveda sevgilim." dedikten sonra video bitti ve Millie'nin yaşlı gözleri ekranda dondu.

.

Annemin salonunda otururken ellerimle uğraşıyordum. Tüm gün evde yatağımdan çıkmamıştım. İşe de gitmemiştim. Harvey durumu bildiği için herhangi bir açıklama yapmamıştım. Millie beni aramıştı ama telefonlarını açmamıştım. Ben onu terk etmiş olabilirdim ancak o da beni oğlumdan ayrı bırakmıştı.

Onu dinlememiş olabilirdim. Yine de herkes biliyordu. İsteseydi herhangi birisi bunu bana söyleyebilirdi. Onları o zaman yalnız bırakmazdım. Olan onca şeyden sonra beni istememişti belki de ama Archie'yi buna alet edemezdi.

Annem endişeyle "Artık ne olduğunu anlatacak mısın? diye sorunca ona döndüm. Kollarımı boynuna sarıp sarılınca o da kollarını hemen bana sardı. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Hayatım boyunca dün geceden beri üzüldüğüm kadar üzülmemiştim sanırım.

"Benden bunu nasıl sakladınız anne?" diye sordum istemeden titreyen sesimle. Annem biraz geriye doğru çekilip bana baktı. Bende tam gözlerinin içine bakıp "Archie'yi benden nasıl sakladınız?" diye sordum.

O an sanki gözlerinde bir şeylerin değiştiğini gördüm. Burukça "Finn..." dedi. Benim içimdeki öfke ise istemeden artıyordu. Bu sefer "Archie'yi benden nasıl sakladınız?" diye sordum ama sesim istemeden yükselmişti.

Annemse gözlerini kaçırarak "Finn beni dinlemelisin." dedi. Konuşmaya başlayınca hiçbir tepki vermeden onu dinlemeye başladım. "Sen onu terk ettiğinde Millie çok kötü bir haldeydi. Hem hamile olduğunu yeni öğrenmişti hem de sen ona bunu söyleme fırsatı vermemiştin. Terapiste gitmeye başlamıştı. Biliyorum sen benim oğlumsun ama Kelly onu bana emanet etmişti ve ben onun daha fazla üzülmesini istemedim. Robert zaten sürekli onunla uğraşıyordu. Millie de artık senin ne tepki vereceğini bilmediği düşününce biz sen onu dinleyene kadar sana söylememe kararı aldık." dedi.

inheritors | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin