"Efendim sevgilim." diyip yüzünü eğerek gülümsemeye devam etti.
Bir saniye? Sevgilim mi?
---
***Yazar bakış açısı***
Telefonu kapatır kapatmaz Hye Seung 'un yüzüne aval aval bakmıştı Kai.
Ne olduğunu anlamadığı kesindi Kai'nin. Hye Seung'a karşı birşeyler hissetmiyordu daha ama sonuçta bu saçmalığın önde gideniydi. Hye Seung Kai'nin düşüncelerinden habersiz bir şekilde saçlarını düzeltti. Kai'nin birden düşen yüzüne bakıp bir anlam aramaya başladı.
"Bir sorun mu var Kai?" bugün ne kadar da çok sormuştu bu soruyu.
Yüzünü anlamsızca sallayan Kai "Sevgilin olduğunu bilmiyordum" diye de ekledi.
Sevgilsini hatırlayan Hye Seung tekrar gülümsedi. Kai'ye baktığında gitmişti. Bir şey demeden hem de. Hye Seung Kai'nin neden böyle yaptığını anlamamıştı üstelik. Onun çok büyük hayranıydı ve tüm tuhaf davranışlarına rağmen arkadaşça vakit geçirmek hoşuma gitmişti Hye Seung'un. Ancak ya Hye Seung çok saftı ya da Kai Hye Seung'un ona olan ilgisini fazla abartmıştı.
***Chen'in bakış açısı***
İçeriye düşen kişinin Kai'nin arkadaşı olduğunu ve isminin Chanyeol olduğunu öğreneli yaklaşık 30 dakika; ona kendimi tanıtalı ve kafasında soru işaretleri bırakalıysa 25 dakika olmuştu.
Şimdi ikimiz de birbirimize garip bakışlar yollayıp sessiz kalmayı tercih ediyorduk. Ortam gayet garipti. Ama empati kuracak olsam Chanyeol'dan bir farkım da olmazdı.
Hafızamın yerine gelmesi için içimden bir kez daha dua ettim.. Kai'nin hayatında büyük bir sorundum ve böyle devam ettiği sürece de sorun olmaya devam edecektim. Beni yalnızca vicdan azabı çekmemek için yanında tutuyordu. Bunun için ona minnettardım. Hafızam yerine geldiğinde buradan, en önemlisi de Kai'den nasıl ayrılacaktım... Derin düşüncelere dalmışken dış kapı açıldı.
"Ben geldim!" diye bağıran Kai!den başkası değildi.
"Hoşgeldin. Randevun nasıl geçti?" diye sordum ama şu an randevusu hakkında konuşabileceğimi sanmıyordum. Amacım bir an önce bu gerginlik ortamından kurtulmaktı.
"Eh işte. Sonra anlatırım." diyip resmen üzerine atlayan Chanyeol'a sımsıkı sarıldı.
"Merhaba dostum. Chen'le tanışmışsınız bakıyorum da... Umarım aranızda kötü bir şeyler geçmemiştir." derken tek kaşını kaldırarak bakışlarını soru sorarcasına ikimiz arasında gezdirdi.
Ne diyeceğimi bilememiştim. Aramız kötü değildi, yani ben öyle düşünüyordum ama tanışmamız pek iyi olmamıştı. Neyse ki Chanyeol ilk kez gördüğüm kocaman gülümsemesiyle cevapladı Kai'yi.
"Ah, tabii ki de bir sorun yok. Keşke daha erken haber verseydin de Chen'le önceden tanışabilseydim" dedi ve hafifçe Kai'ye doğru eğildi ve eliyle ağzını hafifçe gizleyerek "Sanırım fazla çekingen. Biraz daha gecikseydin bu sessizlikte boğulacaktım." diyerek devam etti.
'WTF' bakışlarımla tepki göstereceğim sırada Kai kahkahalarla gülmeye başladı.
"Na-nasıl başardın bi-bilmiyorum a-ama... Chen'i susturabildiğine gör-e cidden 'korkutmuş' ol-olmalısın." dedi, korkutmak kelimesine dikkat çekerek. Bu çocuk hiç mi uslanmazdı? Cidden mi?