Uyandığımda saat 00.30'du. Babamda benimle birlikte kalkmış ve arabayı çalıştırıyordu.
Bana "Sen uyu istersen."dediğinde "Uykum yok baba."diye cevapladım. Onunla birlikte konuşa konuşa gitmek istiyordum.
"Baba eğer uykun varsa uyu. Araba bizim değil mi? İstediğimiz saatte gideriz."diye söyledim. Çünkü yorgundu ve bu şekilde dikkatli kullanacağı için daha da efor harcayacaktı. Bir sporcunun ulaşması gereken bir hedefe gereğinden fazla efor harcaması gibi kendisini yormasını istemiyordum. Daha Sivas'ta olduğumuz için babam "Erzurum'a gelelim. Orada dinleniriz. Hem size cağ kebabı yedirmek istiyorum."dedi. Cağ kebabının tadını merak ediyordum o yüzden çenemi kapattım. Arabada bir tek benle babam uyanıktı, diğerleri uyuyan güzel gibi uyuyorlardı. Onları uyandıran prens değil ama arabanın sesi olacaktı.
Babam "Neden küçüklüğünden beri Karadeniz'i gezmek istiyorsun? Yani neden İzmir, Ege tarafı ya da İstanbul değil de Karadeniz?"diye gözleri merak ettiğini bağırıyor ve duyacağı sözleri bekliyordu. Arabayı düzgün sürmeyi de ihmal etmiyordu.
"Neden mi Karadeniz? Ağaçlar, içimizdeki tüm sıkıntıları alıp ruhumuzu temizliyor. Bizim kötü düşüncelerimizi parçaladığını düşünüyorum. Şu aralar en çok ihtiyaç duyduğum şeylerden biri de içimdeki kötü duyguları güzel bir şekilde dışarıya atmak. Kalbim bazı şeyleri taşıyamıyor. Bende ormanların içinden geçerek bu kötü duygularımı ağaçlara vermek istiyorum. Onlar bu duyguları alır, toprağın en derin köşelerine gömer."diye içimdeki duyguları babama aktardım. Ona duygularımı anlatmak beni rahatlattı. Çünkü beni anladığını biliyordum. Birinin içimdeki duyguları anlayabilmesi ruhumu rahatlatıyordu.
Babam söylediklerime sessiz kaldığında yine bir şeyler söylemeye başladım. "Derslerin sıkıntısı, yaşadığımız yerin bunaltıcılığı, binaların üstüme üstüme gelmeleri beni çok geriyordu. Senin annemin, Efra'nın, İlyas'ın da üstüne üstüne geldiklerine eminim."diye söyledim. Binalar ayaklanıp üstüme üstüme geldiğinde kafamın tepesinde depreme uğrayıp çöküyordu.
"Evet, bizimde üstümüze geliyordu. Birde biliyorsun kardeşlerinin üniversite sınavları bizi de yordu."dediğinde "Aynen öyle. Ben bile çok heyecanlıyım."diye söyledim. Gerçektende onların sınavlarının sonuçlarını iple çekiyordum. İkiside gergin gitmiştiler ama sonuçları iyi gelirdi yani ben öyle düşünüyordum.
Babamla ağaçlar hakkında konuşunca ağaçları düşünmeye başladım. Ağaçlar benim için çok güçlü kahramanlardı. Her şeye rağmen ayakta dimdik durup doğaya oksijen veriyorlardı. Kendilerine zarar veren insanlara son demlerine kadar yardım ediyordu. İnsanlar onun kabuğuna aptal aptal kalp çizip kanser etsede hâlen daha onlara iyilik yapıyordu. Gerçek kahramanlıkta bu değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu Karadeniz Turu
Teen FictionHayallerimi gerçekleştirmek zordu. Özellikle de işin içine vicdanım girince bunu hak etmediğimi sanmıştım. Umutlarımın bir bir, tek tek ve acımasızca öldürdüğümü düşünmüştüm. Ama unuttuğum bir şey vardı. Ben hayallerimi yok edecek ve onları çok basi...