18.Bölüm: Boztepe

236 17 0
                                    

Kendimi şizofren gibi hissediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimi şizofren gibi hissediyordum. Sanki etrafımda olan olaylar gerçek değilde ben gerçekmişim gibi algılıyordum.

Biri beni sarsacak ve ben gözlerimi hastane odasında açacaktım. Bu yaşadığım, gezdiğim her şey yalan olacaktı. Tartaros kısmı yalan olabilir ama gezi kısmı yalan olmasın. Kendimi kurtarmak için gelmiştim.

Bedenimde bir hastalık yoktu ama ruhum acıdan kıvranıyordu, kendini insanlara karşı değil ama zihnime ve geçmişime karşı diz çöktürüyordu.

Hiç kimsenin geçmişinin çok güzel olduğunu düşünmüyordum. Az veya çok biraz da olsa kötü şeylere takılı kalıyoruz. Bazılarımızın çok az yarayla bazılarımız ise büyük yaralarla geçiriyoruz. Ama bir şekilde yollar aynı noktaya çıkıyordu.

Kimsenin acısını ölçüştürmek bana düşmezdi. Eğer düşseydi ben bu konuda sınıfta kalırdım. Birçok insan benden çok daha ağır şeyleri yaşıyordu ama hayatlarına bakmaya çalışıyorlardı. Bense çok az yaralarla atlatmama rağmen takılı kalıyordum halbuki bana destek olan insanlarda vardı.

Şımarıklık; kanımda dolanıyor kalbimi azgın sulara itiyordu. Galiba ben bu dünyada hiçbir şeyi hak etmeyen bir insandım. Her şeyin kötü tarafından bakıp iyi tarafına yönümü çevirmiyordum. Çevirdiğim an başıma çok daha kötü şeyler geliyordu. Ben bunları sallamayacak kadar acıya dayanıklımıyım bilmiyorum. Sanki acıya dayanıklı ruhum yavaş yavaş kesilmiş ve küçücük şeylerden bile alınıyordu. Ama bunu kendime ben yapıyordum. Ben ve ailem dışında kimse kalbimi kıracak kadar önemli değildi ama kendimi de bir tek ben yıkık dökük harabeler içine atıyordum.

Ben, ailem ve kitaplarım; harikalar diyarının içinde değildik belki ama yine de bir şekilde mutluyduk.

Kitapları yazan kişileri düşündüm.
Yazarların yazdıkları şeyler, yaşadıkları şey miydi yoksa yazdıkları şeyler sonradan mı kaderleri oluyordu?

Yazdıktan sonra rahatlıyorlar mıydı? İçine günlük gibi döktüğün kitabın elinden tutuyordu ve seni bir yerlere taşıyordu. İnsanların beğenip beğenmemesi bir süre sonra umurunda bile olmuyordu sadece sen ve kitapların yaşıyordun. Nefes almadıkları hâlde nefes alanlardan daha çok nefes veriyorlardı.

Acaba yaşayamadıkları şeyleri kitaplarına yaşattıktan sonra mutlu mu oluyorlardı yoksa kendileri yaşayamadıkları için hüzüne mi boğuluyorlardı. Ben olsam hüzüne boğulurdum. Yaşanabilecek olayların yaşanmaması beni kalemim tarafından keserdi.

Yazarlarda bir nebze şizofrendiler. Bu dünyadan olmayan insanları kafalarında kuruyorlardı ve kendileri onların gerçek olduğunu sanıyorlardı. Ellerinden onlar tutuyormuş gibi davranıyorlardı ama hâlbuki öyle bir karakter yoktu.

Doğu Karadeniz TuruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin