Francis elime bir içecek verdikten sonra geleceğini söyleyip uzaklaşırken yüzümü buruşturdum. Gürültü kirliliği dışında hiçbir şeyden oluşmayan bu bara gelmeyi sevdiğim söylenemezdi ancak Francis Jungkook'u unutabilmem için iyi bir yol olduğunu savunuyordu.Onu unutmak istemiyordum ki, ben onun bende bıraktığı acıyı bile seviyordum ve unutmamak için elimden geleni yapıyordum. Hayatımda bıraktığı izler, yaptığı hareketler, bana hissettirdiği şeyler... Bunlar unutulacak kadar küçük ve değersiz şeyler değildi ancak kimse bunu anlamıyordu.
Bir iç çektim ve elimdeki meyveli kokteyli olmasını umduğum şeyden bir yudum aldım. Yutkunduktan hemen sonra öksürmeye başlayarak içkiyi masaya koymuştum. Ne bok vardı bu şeyin içinde?
"En sevdiğim karışımdı oysa."
Francis bana suyu uzatırken böyle söylediğinde neredeyse onun yüzüne kusacaktım. Bu şeyin neresini sevebiliyordu? Suyu hızla alıp içerken aynı zamanda ona baktım. Saçı başı dağınıktı, anlaşılan yanımdan ayrıldığı iki dakika içerisinde yine birini öpmüştü.
"İlk sigara içtiğinde de böyle olmuştu. Ama şimdi kolayca içebiliyorsun, değil mi? Bu da böyle olur."
Bana ilk tattırdığı günden bu yana sadece iki kez içmiştim ve açıkça berbattı. En hassas olduğum konu, yani kokusu öldürücü derecede iğrençti. Kendime o kötülüğü niye yaptığım ve Francis'in verdiği şeylere neden hayır diyemediğimi ben bile bilmiyordum.
"İkisi de bok gibi. Bunları nasıl kullanıyorsun anlamıyorum."
Gürültü yüzünden bağırmak zorunda kalmaktan ciddi anlamda nefret ediyordum. Francis yarım ağız gülüp insanların kıskanç bakışlarını üstümde hissetmemi sağladıktan sonra bıraktığım içkiyi tek dikişte bitirdi.
"Ben yarım bıraktığım işi tamamlamaya gidiyorum. Sana bir meyveli kokteyli gönderirim cici çocuk. Sıkılırsan Brad'e söyle o seni çıkarsın, tek başına gitme. Görüşürüz."
Sırtıma hafifçe vurup uzaklaştığında bir nefes verdim ve telefonumu dar pantolonumdan çıkardım. Giydiğim bu pantolon yüzünden Francis tarafından Rahip ilan edilmiştim. Gerçi bu düşüncesi her zaman vardı, buradakiler gibi giyinmiyor veya davranmıyordum. O ise böyle ortamlarda takıldığı için buradakileri normal, beni garip buluyordu.
Telefonumda bilinmeyen numaradan bir mesaj bildirimi görünce merakla açtım, bu gürültüden sesi duymamış olmalıydım.
Bilinmeyen Numara: Jimin?
Jimin: ?
Bilinmeyen Numara: Nasılsın?
Jimin: Kimsin?
Bilinmeyen Numara: Sadece seninle konuşmak isteyen bir çocuk
Jimin: Bana onu hatırlatacak ve acımla dalga geçecek kadar beni tanıyorsun
Jimin: Ve buna rağmen en hassas durumumdan beni vurmaya çalışıyorsun öyle mi?
Jimin: Siktir git.
Bu kimdi bilmiyordum ancak Jungkook'a yazdığım şeyleri bilecek kadar yakınımdaydı ve bulduğum zaman Jungkook üstünden benimle dalga geçmemesi gerektiğini ona gösterecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favorite crime ✔️
Fanfiction|where do broken hearts go adlı kitabımın ikinci kitabıdır, lütfen ilk önce onu okuyun.| -jikook