T w e n t y s i x

5.7K 569 1K
                                    


*Jimin'in Ağzından*

Hayatımda başka hiç kimseyi onu sevdiğim kadar sevmememiştim.

Kimseye ona baktığım gibi aşık, acı sevgi, özlem dolu bakmamıştım.

Kimsenin bana vereceği acıya bile razı olmamıştım.

O gittiğinden bir süre sonra öyle bir şekilde hissizleşmiştim ki, dönmesi için yalvaracak düzeye gelmiştim. Sadece boştum işte. Sanki tek amacım oydu ve gidince her şey bitmişti, yapacak bir şeyim, gülümsemek için sebebim kalmamıştı.

Onu çok özlemiştim. Çok göz yaşı dökmüştüm. Çok yanmıştı içim.

Geçmişe dönebilmek için günlerce Tanrı'ya yalvarmış, her şeyin bir rüya olması için her sabah bir umutla uyanmıştım.

Ancak bir süre sonra geçmişe dönemeyeceğimi anladım. Bir süre sonra sabahları umutla uyanmayı kesip yokluğunu en acı şekilde kendime öğrettim.

Gidişini kabullendim.

Ben zaten o gün ölmüştüm.

Ben zaten bana o son bakışında ölmüştüm.

Ruhu ölü birinin bedeninin hala canlı olması neye yarardı?

Eziyetten başka bir şey değildi bu. Gülüşüm bile canımı yakarken, nasıl mutlu olabilirdim? Bir ölüyü diriltmek imkansızdı. Şimdi karşımda duruyor olsa da, beni asla eskisi gibi yapamazdı.

Uyuşturucuya alıştırılmıştım. Okuldaki ilk senemi büyük ihtimalle kaybetmiştim. En yakın arkadaşlarımı paramparça etmiştim. Annem ve babamdan uzaklaşmış, bana yaklaşmaya çalıştıkları her an bağırmıştım.

Beni koşulsuz şartsız seven kim olduğu belirsiz birinin kalbini kırmıştım. Şimdi de bana acıyla bakan siyah incilere beni kurtarırsa onu asla affetmeyeceğimi söylüyordum.

İnsanların bana yaptığı şeylerden hep acı çekmiştim ancak onlara yaptıklarımı hiç düşünmemiştim.

Hayatım eskisi kadar iyi olmayacak kadar boka batmıştı. O dönerse her şeyin düzeleceğini sanıyordum ama şimdi görüyordum ki, tek sorun onun gidişi değildi. O sadece acılarımın en büyük parçasıydı.

İyi hissetmiyordum. Gittikçe içimdeki organlar hafifliyor gibiydi, tüy kadar, her an uçabilecek kadar hafif hissediyordum.

Belki de beni sımsıkı tutan kolları olmasa ayakta bile duramazdım. Belki de o gelmemiş olsaydı, cesedim birkaç dakika içerisinde tuvalette bulunacaktı.

"Bak." diye mırıldandım benden anlamsız akan göz yaşlarımı durdurmadan nefes almaya çalışırken. "Yüksek doz aldım, Jungkook. Çok aldım. Ve ben şu an ayaktaysam, bu senin bana verdiğin güç sayesindedir. Artık vakit kaybetmeyelim, lütfen, tükeniyorum."

Cümle kurarken duraksıyordum ve çenem deli gibi titriyordu. Gözümden damla damla akan yaşlar normalde beni paramparça edecek olsa da şimdi sadece boştum. Hissetmiyordum.

"Jimin..." diye mırıldandı boğuk bir sesle.

Ne kadar özlemiştim sesini. Telefon ve gerçek bir değildi tabiki. Sesini böyle yakından duymak nefes almama yardımcı olmuştu.

"Beni bu ikilemde bırakma. Lütfen, bana bu acıyı bırakma."

Ona ne büyük bir kötülük ettiğimin farkında değildim. Yanaklarına avuç içlerimi yasladım hafifçe ve gözlerime bakan gözlerine odaklandım. Orada her şeyi görebilecekti. Sadece onun sayesinde dayandığımı, ölümün yavaş yavaş yaklaştığını ve kurtuluşumun olmadığını.

favorite crime ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin