S e v e n

5.4K 711 494
                                    


Hoseok durgun gözlerle okul bahçesindeki çimlerde oturmuş, yeni arkadaşlarıyla beraber kahkaha atan Nora'yı izlerken sigarasını dudaklarına götürüp uzun bir nefes çekti.

Ayrıldıklarından beri bomboş hissediyordu, neredeyse eski neşesini kaybetmişti. Nora'nın peşinden bir yıl kadar koşmuştu, onu elde etmişti ve hayatının en güzel günlerini yaşamıştı.

Ama fazla kıskançlığı yüzünden bir ay öncesinde onu kaybetmişti ve sanki Nora ona ayrılmak istediğini söylediğinde, içindeki bütün duyguları da beraberinde söküp almıştı.

Sevgili oldukları zamanda aynı okulu tercih etmişlerdi ancak şimdi ayrıldıkları için burada durmak Hoseok'a fazlasıyla boş geliyordu. Eskileri hatırlayınca bir küfür mırıldanıp bakışlarını Nora'dan çekti ve etrafa bakınmaya başladı.

Yalnız başına bir masada oturan Jimin'e gözü takılınca uzun süredir Jungkook'u bilgilendirmediğini fark ederek telefonunu eline aldı. Sigarasından son bir nefes çektikten sonra yere atıp ayağa kalkarak ayakkabının ucuyla ezdi ve arkasına döndü.

Onu izleyen birkaç kız büyülenmiş gibi ses çıkarırken, onları duymazlıktan gelerek adımlarının onu nereye götürdüğünü umursamadan ilerledi. Kendini Jimin'in masasında bulunca sesini çıkarmadan çocuğun karşısına oturdu.

Jimin gözünü dikmiş olduğu kahve bardağını elinde çevirirken karşısındaki hareketliliği umursamadı. Aklı çok başka şeylerle meşguldü ve gelen kişi konuşana kadar ona bakmayı düşünmüyordu.

Boş hissediyordu, gerçekten bomboş hissediyordu ve bu onu delirtiyordu. Kalbinin deli gibi çırpışını tekrar hissetmek için her şeyi yapabileceğini düşündü bir an.  Jungkook'u son bir kez görmek için her şeyi yapabileceğini...

"Beni takmayı düşünüyor musun?"

Tanıdık ince erkek sesi kulaklarını doldurduğunda bir an çevirdiği bardak dahil her şey durdu. Bu ses ona tüm eskiyi hatırlatıyordu ve duygusal hissetmesine yol açıyordu. Kafasını kaldırıp ona bakarsa, gözleri onu yanıltarak tam yanı başına Jungkook'u yerleştirecekti, bu yüzden ona bakmadı.

"Efendim Hoseok?"

Hoseok çocuğun ondan uzak durmaya çalıştığının farkındaydı ama konuşmak istiyordu. İkisinin de derdi aynı sayılırdı zaten.

"Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

Yüzünden iyi olmadığı belli olmasına rağmen böyle demesi fazlasıyla komikti. Jimin kendi kendine hafifçe güldü ve Hoseok'un konuşmasını bekledi.

"Nora'yı özlüyorum. Ve sen de Jungkook'u özlüyorsun. Hayat çok saçma, değil mi?"

Jungkook ismini duymasıyla beraber Jimin'in içinden bir ürperti geçmişti ve hafif bir titremeyle bedeni hareketlendi. Hoseok bunu fark ettiğinde Jungkook'un da onu özlemiş olduğunu haykırmamak için zor duruyordu.

"Evet öyle." Bir süre sessizlik oluşmuştu ancak Jimin aklına gelen şeyle inadını kırıp kafasını kaldırdı ve karşısındaki çocuğun gözlerine baktı.

"Bana mesaj atan bir bilinmeyen numara hakkında bir fikrin var mı? Jungkook ile olan mesajlarımızı bile biliyor ve onlardan hep birkaç tanesini yazıyor. Jungkook gibi davranıyor, beni ona olan sevgimden yaralayacak."

Hoseok bilinmeyen numara olayını, Rae ile Jimin konuşurken duymuştu ancak pek anlamamıştı. Duyduğu her şeyi Jungkook'a aktarmak dışında pek etkilendiği konular değildi.

"Hayır, hiçbir fikrim yok ama amacının ne olduğuna bu kadar emin olma. Asla unutma Jimin, Jungkook seninle konuşmaya devam etmeseydi birçok olay yaşanmayacaktı. Belki de bu çocuk senin Jungkook'u unutman için iyi bir fırsattır. "

Jimin Hoseok'un ona bu konuda neden yardımcı olmak istediğini bilmiyordu ama Jungkook'u unutmak için çabaladığını düşünmesi pek hoşuna gitmemişti. Jungkook'a bunları söylüyor muydu acaba? Nefes krizlerinden veya ağlama seanslarından bahsediyor muydu?

Jimin tekrardan kendi kendine güldü. Jungkook'un onu hiç merak etmemesi nedeniyle Hoseok'un bunları söylemeye teşebbüs bile etmediğine emindi.

Hoseok sigaraya ihtiyacı olduğunu hissedince paketini çıkarıp içinden bir tane çıkardı. Ardından karşısındaki çoçuğa da uzattı ancak Jimin istemediğini söyleyerek geri çevirdi.

"Her neyse. Eğer bir tahminin olursa söylersen sevinirim. Derse gitmeliyim."

Jimin kalktıktan sonra arkasını dönerek ilerlerken Hoseok arkasından baktı ve gözlerinin altındaki morlukların sebebini merak etmeye başladı.

Uykusuzluk yüzünden bu kadar morluk olması ilginç bir şey olurdu. Hoseok düşünmeyi bırakarak bir iç çekti ve telefonun şifresini girdi. Jungkook ile olan sohbetini bularak tıkladı ve parmaklarını klavyede hareket ettirdi.

Hoseok: Onunla konuştum.

Jungkook: Kiminle?

Hoseok: Jimin ile. Tek başına oturuyordu ve ben de yanına giderek ona nasıl olduğunu falan sordum.

Hoseok: Yüzüme baktığında gözleri dolmuştu ve tamamen çökmüştü Jungkook.

Hoseok: Eski halini gören biri şimdi yine görse zar zor tanır. Ayrıca sigara uzattım ama kabul etmedi, yani kesinlikle bağımlı değil.

Jungkook: Neler konuştunuz?

Hoseok: Sana bahsettiğim bilinmeyen numara olayı var ya, onun kim olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Bulamıyor ve bu onu çıldırtıyor.

Jungkook:. Beni de çıldırtacak. Bilinmeyen numara da nesi?

Jungkook: Hakkında ne düşünüyormuş?

Hoseok: Senin üzerinden Jimin'i yaralamak isteyen biri olduğunu düşünüyormuş

Jungkook: Niye, ne yazmış da böyle düşünmüş?

Hoseok: Onla olan bütün konuşmamı sana aktarmayacağım, Jungkook. Zaten bilmen gereken bir şey olsa söylerim.

Jungkook: Bok ye Hoseok

Jungkook: Hem de ne biliyor musun?

Jungkook: Sarı bok.

favorite crime ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin