"Nasıl görünüyor Hoseok?" diye mırıldandı Jungkook hattın karşısından. Hoseok ağaçların arasında biraz daha kayarak Jimin'i görmeye çalıştı. Üniversitenin ilk yılının sonlarına doğru geliyorlardı ve Hoseok Jimin ile aynı okulda olduğu için sürekli Jungkook'u bilgilendiriyordu."Sigara içmeye başlamış sanırım, bağımlı değil çünkü ilk defa elinde görüyorum. Rae, Noah ve diğer üç erkekle beraber masada oturuyor. Bu arada, neredeyse herkes onun sana olan sevgisini biliyor adamım. Kimse seni tanımıyor ama hepsi seni dövmek için can atıyor."
Jungkook sigaraya başladığını duyunca diğer her şeyi siktir ederek bir süre sessiz kaldı. Jimin sigara içecek bir çocuk değildi. Çılgındı ve yeni şeylere açıktı ancak sigara, nargile, alkol gibi olan her şeyden nefret ederdi. Bir kere onun nefes sorunu vardı, kendini öldürmeye falan mı çalışıyordu?
"Sigara dışında başladığı bir şey yok değil mi? Nasıl görünüyor? Neler yapıyor? Bana onu hatırlat Hoseok, yalvarıyorum yüzünü tekrar çiz bana."
Jungkook bunu öyle söylemişti ki, Hoseok kalbinde bir yerlerde onların acısını hissetti. Jimin'in acı çektiği zaten ortadaydı ancak Jungkook kolay kolay belli eden biri değildi.
"Saçlarını kestirdiğini biliyorsun, ama şimdi biraz uzamış. Mavi kısımları kestirdiği için pişman değilmiş ve şu an saçlarını siyaha boyadı. Görebildiğim kadarıyla üstünde siyah bir tişört var. Biliyor musun, okul başladığından beri giydiği her şey neredeyse siyahtı. Nadiren bordo veya başka koyu renklerden giyiyor. Gözlerini geçen yakından gördüm, açıkça söylememi istiyorsan geçen seneki gibi parlamıyor, altları çökmüş. Ve dün senin için ajanlık yaparken eşyalarını kurcaladım. Bunu yapmak çok zordu, karşılığında bir ödül istiyorum. Defterlerinin arka sayfaları sana yazılmış mektuplarla dolu. Şarkı sözleri ve mektuplar dışında defterini neredeyse kullanmıyor. Ve tüm defterlerinin kapağında aynı söz var. 'Gözler parıldayamaz, arkasında yanan parlak şeyler olmadan.' "
Hoseok nefes almak ve Jungkook'un tepkilerini duymak için durakladı ancak sessizlik dışında hiçbir tepki yoktu.
"Devam et, lütfen."
Jungkook'un o canlı sesini böyle titrek duymak kalbini paramparça etse de yutkundu ve Jimin'e bir kez daha bakıp devam etti.
"Her gün yarım saatlik o otobüs yolunda, müzik dinleyerek camdan dışarıyı izliyormuş. Ben otobüsle gelmiyorum ve bunu da Matt'den duydum. Aynen şöyle diyordu 'Her sabah otobüste kumral bir çocuk görüyorum, sanırım Edebiyat bölümünde okuyor. Camdan dışarıyı çok boş bakışlarla izliyor ve bu garip. Bazen gözleri doluyor, ardından hemen siliyor. Gizemli ve hoş bir çocuk.' Sanırım ondan hoşlanıyor ancak Jimin hiç kimseye doğru düzgün bakmıyor. Şu an Rae'nin söylediği bir şeye güldü. Kafasını öne eğdi, saçlarını eliyle bir kenara attı ve gülmeye devam ediyor. Kilosu tamamen aynı, zayıflamadı veya kilo da almadı. Her ayın on sekizinde ağlıyor ve yirmi sekizinde de bir ağacın altında saatlerce boş bakışlarla duruyor. Kimse görmüyor sanıyor ama ben görüyorum. Beni gördüğü zaman benden hemen kaçıyor ve asla yüzüme bakmıyor. Şimdiye kadar sadece bir kere yanıma gelip seni sordu o kadar. Aslında pek bir şey yok. Nefes alıyor ama yaşamıyor diyeyim sana, bu her şeyi özetliyor."
Jungkook kalbinin tam ortasına bir şeylerin düşüp orayı yaktığını hissetti. O anlamlı, aşkla bakan gözleri; her an parlayan o güzel incileri boş yapan oydu. Giderken çocuğun ruhuyla beraber hislerini, mutluluğunu, gülüşünü almıştı ve geriye sadece acı bırakmıştı. Jungkook gözlerine gelen yaşları durdurdu ve dudaklarını araladı.
"Başka bir şey var mı?"
Varsa onları da dinleyecek, sonra telefonu kapatıp saatlerce düşünecekti. Belki de ağlardı, güçsüz herifin tekiydi zaten.
"Ah evet. Jimin bir hikaye yazmıştı ve bu duyduğum kadarıyla Edebiyat fakültesinde birinci seçilmiş. Bu yüzden bir özetini panoya asmışlar, yazar olma yolunda ilerliyor. Dur sana bir sözünü okuyayım."
Jungkook onun başarısına, gücüne, hayatına kaldığı yerden devam edebilmelisine harcadığı çabaya gülümsedi ve Hoseok'un o yazıyı bulmasını bekledi. Kısa bir sessizlikten sonra Hoseok'un okuduğu yazıyla, Jungkook aylar sonra gözünden bir yaş düşmesine izin verdi.
"Bazı insanlar gitmeyi bile beceremez; ya anıları kalır ya da acıları. Ah çocuk, hiç mi beceremedin gitmeyi? Hem anın kaldı, hem de acın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favorite crime ✔️
Fanfiction|where do broken hearts go adlı kitabımın ikinci kitabıdır, lütfen ilk önce onu okuyun.| -jikook