F o u r t e e n

5.3K 681 478
                                    


Francis'ten hala ne olduğunu bilmediğim içeceğin ikinci bardağını istesem de inatla vermiyordu. ve bu beni çıldırtıyordu. Onu içtiğim anda tüm dertlerim yok oluyormuş gibi hissediyordum.

Şimdiye kadar onu içtikten sonra yaptıklarımı net hatırlamıyordum ama beni mutlu ettiği kesindi. İçindeki alkol oranı öyle bir yüksekti ki ilk birkaç yudumda kafayı buluyordum. Ancak şu an içim o kadar fazla yanıyordu ki bir bardak daha içmek için her şeyi yapardım.

"Ondan günde bir bardaktan fazla içersen kendine gelebileceğini zannetmiyorum."

Ne kadar saçmaydı bu dediği! Onun art arda üç bardak içtiğini bile görmüştüm, bana yalan söylüyordu. Hem sıradan bir alkoldü işte, bana ne yapabilirdi ki?

"İstiyorum diyorum sana!" diye hırçınca Francis'in koluna vurmaya başladım. Tabiki de kaslı bedeninde pek bir etki bırakmıyordu.

"Henüz değil. Günde sadece bir bardak, belki bir hafta sonra falan iki olur. Sana başlı bir alkol getiririm."

Ofladım ve benden uzaklaşmasını izledim. Beni deli ediyordu, tek istediğim bir bardak daha kokteyldi. Biraz daha mutluluk, biraz daha eğlence. Ama bu isteklerimi diğer alkollerle de elde edebileceğimi getirdiği diğer içkiyle anladım.

Francis'in benim özel karışımım dediği içki kadar iyi hissettirmese de beni sarhoş etmeyi başarmıştı.

Gülerek dans eden kişileri izlerken bir an kalkıp onlara katılmak istedim ama Francis yanımdan uzaklaşırken bir delilik yaparsam beni bir daha asla buraya getirmeyeceğini söylemişti.

Normalde olsa umursamazdım ama verdiği içecekten bir daha içemeyecek olma düşüncesi fazlasıyla korkutucuydu. Kısa sürede bu içeceğe bağlanmıştım. Cebimdeki telefonum titrerken önümdeki içecekten bir yudum daha alıp homurdana homurdana telefonu çıkardım. Annem arıyordu.

Ona haber vermeden neredeyse koşarak buraya gelmiştim çünkü o şeyi hemen içmezsem kafayı yiyecektim. Annemin aramasını reddederek, arkadaşlarımla beraber olduğuma dair bulanık görüşümün arasından zor zor bir mesaj attım. Ancak annem bir şüphe duyuyor olacaktı ki, mesajı sürdürdü. Yazdığım birkaç yanlış harf yüzünden sarhoş musun diye bile sormuştu. Ona hızlı yazdığımı çünkü ödev yapmakla uğraştığımı söylemek zorunda kalmak, bana sonsuz güvenen bir kadına yalan söylemek berbattı ancak biraz daha burda kalmak istiyordum.

Bir mesaj daha gelince ofladım, tam telefonu tamamen kapatacaktım ki bunu annemden olmadığını gördüm.

Stalker: Francis ile mi berabersin

Jimin: Evşt

Stalker: Barda mı?

Jimin: Ecet

Stalker: Düzgün evet bile yazamadığına göre sarhoşsun

Jimin: Eget

Stalker: Geçen sene içkiden nefret ettiğini ve ölsen bile içmeyeceğini söylemiştin

Jimin: Jungkoık gittj

Stalker: Birisi için kendinden vaz mı geçiyorsun?

Bir an bu mesajla beraber bedenim tuhaf bir ürpermeyle kaplandı.
Meşhur Stalker bir şeyler yazmaya devam ediyordu ancak yanımda duran bedeni hissedince kafamı kaldırarak net görebilmek için gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Francis'ten sonra bu barda tek tanıdığım Bradley gülümseyerek bana bakıyordu. Alkol yüzünden beynimi hissetmesem de ona bir gülüş atarak karşılık verdim.

"İyi misin bebeğim?"

Bu samimiyet nerden gelmişti böyle? Bana bu kadar yakın olmasından rahatsız olsam da aptal beyin fonksiyonlarım tıkanmıştı. Hangi ara bu kadar sarhoş olmuştum?

"İyiyim, bir şey mi oldu?"

Bana iyice yaklaştı, alkol kokan nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar.

"Ne kadar seksi göründüğüne dair bir fikrin var mı?"

Sevdiğim bir huyum vardı. Ne kadar içersem içeyim, beynim ne kadar durursa dursun asla bu tür şeylere göz yumamazdım. Yine de o an bunun bir iltifat olduğunu düşündüm ve soğukça teşekkür ettim. Elimdeki telefon titremeye devam ederken sessize alarak cebime bırakmıştım ki, Bradley kollarımdan tutarak beni kendine çekti. Oturduğum yerden birden fırlamıştım resmen!

Bedenlerimizi neredeyse birleşik bulunca bir çığlık attım ancak barın gürültüsünde kayboldu. Francis neredeydi? Bana burda kimsenin zarar veremeyeceğine dair söz vermişti.

"Hiç mi fark etmedin? Geldiğin günden beri seni istiyorum. Üstündeki deri pantolon seni o kadar çekici yapıyor ki... "

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken kendimi ondan kurtarmaya çalıştım. Nefesim deli gibi hızlanıyordu, büyük ihtimal çevredekiler onunla sevgili olduğumu falan sanıyordu.

"Bırak beni!"

İğrenç gülüşünün nefesi yüzüme çarptığında yüzümü buruşturdum.

"Her şeye bu kadar yaklaşmışken ve o dolgun dudaklarından bir kere öpmeden mi? Hiç sanmıyorum."

Bacaklarımı hareket ettirmeye çalıştım ancak kapana kısılmış gibiydim. Bir elimi bırakıp ellerini yanaklarıma çıkardığında kusmamak için zor duruyordum. Dudaklarıma yaklaştıkça gözlerim korkuyla büyümüşken, hiçbir şeyi düşünmeden boştaki elimi masaya yerleştirdim ve az önce bıraktığım bardağı alarak hızla kafasına geçirdim.

Her şey birkaç saniyede olmuştu. Elime kafasında kırılan bardağın camları batmıştı ve daha kötüsü ruhen bir şoktaydım. Dengesinin sarsılmasını fırsat bilerek titreyen bedenimle ve tüm cesaretimle onu yere ittim. Düştüğünde de tekmeleri ardı ardına hiç kimseye bakmadan geçirmeye başladım.

"Beni taciz ettin! Şerefsiz! Beni öpecektin öyle mi? Jungkook'un bende bıraktığı tek izi yok edecektin öyle mi? Sarhoş olmamdan nasıl yararlanmaya kalkışırsın! İğrençsin! Ne kadar sarhoş olursam olayım, asla kontrolümü kaybetmem anladın mı?!"

Çıldırmış gibi bağırıp tekmelerimi savururken bir çift kolun beni tutarak geriye çektiğini fark ettim. Kapının önündeki korumalar yerde yatan Bradley'i kaldırmış sürüklerken arkamdaki Francis'e döndüm ve yumruklarımı sertçe gögüsüne gömdüm. Cam parçaları gittikçe elime batıyor, ellerimden neredeyse kan gölü çıkıyordu ancak çıldırmış gibiydim. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.

"Beni koruyacağına söz vermiştin! Kimsenin bana dokunmayacağım söz vermiştin! Francis, tacize uğradım! Beni kurtarmadın, sikeyim, tek gecelik bir kız uğruna beni kurtarmadın! Nefret ediyorum, hepinizden, herkesten! Beni öpecekti Francis! Jungkook'dan bana kalan en özel dokunuşu benden çekip alacaktı!"

Francis'in yüzünde sona kadar olan pişmanlık ifadesi Jungkook ismini duymasıyla müthiş bir öfkeye dönmüştü. Göğsüne vurduğum yumruklarımı sımsıkı tuttuğunda, kanayan elimi fark etmediğini anladım ve acının gittikçe yoğunlaştığını hissettim.

"Unut, unut artık şu çocuğu!"

"Unutamam! Ne kadar zaman geçerse geçsin unutamam! Ne kadar sarhoş olursam olayım unutamam! Kendimi asla Jungkook'u unutacak kadar kaybedemem!"

Kollarımı ondan hızla çektim ve ceketimi aldıktan sonra neredeyse koşarak, insanları itekleye itekleye hayatımın en iğrenç gününü yaşadığım bardan kanayan elimle beraber çıktım.

favorite crime ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin