Yatakta resmen dönüp durmamın tek sebebi lanet olasıca çocuğu deli gibi özlemiş olmamdı. Kime ne diyeceğimi bilmiyordum ama birileriyle konuşmak istiyordum.
Kalbim acıyordu ve bunun geçmesine, biriyle dertleşmeye ihtiyacım vardı.Austin ve Mia bu konuda benden yeterince çekmişlerdi, Rae sadece birkaç ay olmasına rağmen sıkılmış ve kendi platonik olduğu çocuk Noah'a odaklanarak beni unutmuştu. Francis oturup dertleşebileceğiniz değil de daha çok karşılıklı içebileceğiniz biriydi. Kısacası yalnızdım ve ilk defa ciddi manada yalnız olduğum için kıvranıyordum.
Seslice ofladım ve yatakta doğruldum. Ben göremesem bile bu oda onun beni kolları arasına alıp yatağıma yatırdığı tüm dakikalara şahit olmuştu. Titreyen bedenime aldırmadan elimin tekini yastığın altına atarak o fotoğrafı uzun süre sonra çıkardım. Annem bunu Jungkook ile beraber görünce onu yemeğe davet etmişti. Anıları en ufak olayda gün yüzüne çıkarak beni alt ediyorlardı. Elimdeki fotoğrafa baktım ve titrek bir iç çekmeme engel olamadım.
Okul festivalinde Jungkook Namjoon'a gülerken Min hoo'un fotoğraf makinesini alarak çekmiştim bu fotoğrafı ve o günden beri saklıyordum. Gülüşünün olduğu tek fotoğraf bendeydi çünkü Instagram veya diğer hesaplarına attığı fotoğraflarda hiç gülmüyor, sürekli nedensizce tek kaşını kaldırıyordu.
Özlediğim gülüşü şimdi bir fotoğrafla karşımdaydı. Fotoğrafa sarılarak gözlerimi kapattım ve kulağımda yükselen Avril Lavigne
şarkısına dikkat kesildim.And I remember
Ve hatırlıyorumAll those crazy things you said
Söylediğin tüm o çılgınca şeyler
You left them running
through my headOnları bıraktın kafamın içinde dönüyorlar
You're always there, you're everywhere
Her zaman oradasın, her yerdesin
Right now I wish you were here
Tam şu anda keşke burada olsan
Sürekli onu tekrar görebilmeyi umuyordum ama bir yanım da tamamen hayatımdan çıkıp gitmesini istiyordu. Jungkook ülkeyi terk edene kadar her gün evinin önündeki parkta dışarı çıkmasını beklemiştim. Bu çok yüzsüzceydi evet ama bunu umursamayacak kadar yüzünü görmeye ihtiyacım vardı.
Hiç çıkmadı. Bir keresinde tekrar parka yine gittiğimde, Hoseok'u görmüştüm. Sonra bir adım daha atmış yanındaki Namjoon'u fark etmiştim. Adım attıkça onun bir arkadaşını görüyordum ve son adımımda onu görme umuduyla bedenim öyle bir titremişti ki, deprem olsa o kadar titremezdim.
Ancak Jungkook yoktu. Tüm arkadaşları oradaydı, ancak Jungkook yoktu. İçimdeki Tüm heves birden bire parçalara ayrılmış ve vücudumda her yere batmaya başlayarak içimi yara bere içinde bırakmıştı.
Ve sonraki gün o gitti.
Mia ile o zamanlar hala yakındık ve bana Jungkook'un whatsapp profili ekran görüntüsü alarak atmıştı. "Elveda Londra" yazan bir durum ve uçağın içindeki profil resmiyle, 28 Temmuz 2020 günü, saat sabah sekiz sularında kalbimi de beraberinde alarak ülkeyi terk etti.
Buruk bir şekilde gülümserken akan o göz yaşımı hissedebiliyordum. Gün boyunca parkta oturup eskiden oturduğu evine bakıp durmuştum. Odasını hep merak etmiştim. Bir evde nasıl tek başına yaşayabildiğini, üst kattaki komşusunun onu çıldırtıp çıldırtmadığını veya kendine nasıl yemek yapabildiğini... Gerçek Jungkook'u hep merak etmiştim.
On dakika boyunca öylece durdum. Jungkook bir daha bu kadar sevilmeyecekti. Arkadaşım bana demişti ki; "Bu dünyada senin gibi seven çok nadir insan var, bir tanesi daha ona denk gelmez."
Sarıldığım fotoğrafa bir süre baktım ve anılar zihnime tekrar dolmaya başlayınca yastığımın altına yeniden koydum. Komidinin üstündeki telefonumun yanıp sönen ışığı gözüme çarptığında kafamı dağıtmam gerektiğine karar vererek elime aldım ve gelen mesajı tıklayarak açtım.
Stalker: İyi olmadığını hissedebiliyorum
Jimin: Neden, büyücü falan mısın?
Stalker: Sana sen iyiysen ben de iyiyim demiştim
Stalker: Ve şu an iyi değilim
Jimin: Boş işlerle uğraşıyorsun
Stalker: İyi misin diyorum
Jimin: Geleneksel aşk acısı günlerimden birindeyim
Stalker: İçini dökebilirsin
Jimin: Anlamazsın
Stalker: Bilemezsin
Jimin: Hiç,
Jimin: Kendinden bile çok sevdiğin biri gitti mi?
Stalker: Aldatıldım, sayılır mı?
Jimin: Farklı şeyler. O seni aldatıp güvenini kırmış, Jungkook ise giderek hayatımı parçaladı
Stalker: Sana yazdığı uzun yazığı unuttun mu
Stalker: En azından sana değer vererek gitti
Jimin: Onunla olan konuşmalarımızı tam olarak nasıl biliyorsun
Stalker: Telefonunu hackledim
Jimin: Bazen o olabileceğini düşünüyorum
Jimin: Sonra o beni neden merak etsin ki, neden beni sevsin ki diye düşünüyorum
Stalker: Sevilmeyecek biri değilsin
Stalker: Seni tüm kalbimle seviyorum
Stalker: Hatta biliyor musun
Stalker: Kendini asla sevmeyeceksin benim seni sevdiğimin yarısı kadar bile
Stalker: Bu sözü unutma Jimin,
Stalker: Çünkü bir gün bizim için çok özel olacak.
Damn! Damn! Damn!
Lanet olsun! Lanet olsun! Lanet olsun!
What I'd do to have you here, here, here
Burada, burada, burada olman için ne yapmam gerek
I wish you were here
Keşke burada olsan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favorite crime ✔️
Fanfiction|where do broken hearts go adlı kitabımın ikinci kitabıdır, lütfen ilk önce onu okuyun.| -jikook