36-Herşey Kaldığı Yerden

1.3K 42 3
                                    

Kalkış için anons yapıldığı sırada içime bir hüzün çöktü. Gerçekten buradan ayrıldığımı kabul etmem ve en kötüsü de Baran'ı bir daha göremeyecek olmam bana oldukça ağır geliyordu ama ne olursa olsun gitmeye mecburdum. Bebeğimi bu ortamda büyütemezdim ve buradaki insanlar için yalnız ve bekar bir kadının hamile kalması hiç ama hiç hoş değildi. Elbet bir şekilde İstanbul'a dönmeliydim lakin bir şey daha vardı ki, bu bebeği Alpay ile olan sözde evliliğimin altında dünyaya getirmem benim için başka bir sorundu. Nihayetinde en kısa sürede boşanma gerçekleşecek ve iki ayrı birey olarak hayatımıza devam edecektik. Kaldı ki Alpay bu bebeği kabul etmeyecekti ve muhtemelen evlilik sözleşmemiz fes edilecekti. Sonuçta ailelerimizin ortaklaşa kurmuş olduğu bu hastane için evlenmemiz gerektiği kararını verirken, benim sözde evli bir adamdan hamile kalacağım unsuru yoktu. Ne yazık ki bu olay bomba gibi düşecek ve uzun süre iki tarafı da etkileyecek bir süreç başlayacaktı. Uçakta ne çok düşünecek şey vardı ve göz açıp kapayıncaya kadar inişe geçmiştik.

İner inmez telefonumu açtım, Baran aramıştı, hem de defalarca.

"Evrim nerdesin?"
"Evrim eşyaların nerde? Evindeki eşyaların nerede?"
"Evrim diyorum! Telefonun neden kapalı!"
"Evrim bana hemen cevap ver!"
"Doktor sana diyorum."
"Doktor nerdesin? Neden sana ulaşamıyorum!"
"Doktor!!"
"Nereye gittin! Sana diyorum!"

Tüm mesajları görmezden geldim. Ne kadar ararsa arasın açmayacak ve cevap vermeyecektim. Baran zor biriydi ama en azından gerçekleri o da kabullenecekti. Artık ben İstanbul'a dönmüştüm ve bizim için tüm yollar kapanmıştı.

-Hoş geldin. Seni özledim.

Alpay beni görür görmez yanağıma uzanıp öptü ve sıkıca sarıldı.

-Alpay dur lütfen, şu an biraz midem bulanıyor. Uçaktan yeni indim iyi hissetmiyorum.
-Evrim sadece sarılıyorum, özledim seni bir kaç hafta oldu görüşmeyeli.
-Çıkalım mı artık dışarı biraz temiz hava almam lazım.
-Tamam ben şoföre söyleyeyim senin eşyalarını alsın. Biz de birşeyler yemeğe gidelim.
-Alpay şu an sadece eve gidip...
-Canım eve gidersin hem sizinkiler bize gelmiştir çoktan. Demiştim ya birlikte akşam yemeği yiyeceğiz diye.
-Alpay yorgun hissediyorum.
-Tamam sen benim yatağımda dinlenirsin yemeğe kadar, sonra hep beraber bahçede güzel bir ziyafet olcak. Hepimiz dönüşüne çok ama çok seviniyoruz. Bunu hep birlikte kutlamak istedik.
-Anlıyorum ama...
-Aması yok Evrim, hadi gel.

Bir anda Alpay'ın elimi tuttuğunu hissettim.

-Alpay elimden neden tutuyorsun? Yapma ama!
-Evrim dedim ya sana şimdi bizi burda haber yaparlar, sen döndün. Ben seni karşılamaya geldim bunu fırsat bilirler.
-Alpay kim biliyor ki bunu!
-Biliyorlar Evrim sen bu habercileri bilmezsin, herşeyi bilirler hemen orada biterler.

Havaalanından çıkıp Alpay'ın arabasına bindik. Söylediği gibi çıkışta fotoğrafımızı çekmek isteyen ve soru sormak için Alpay'a yönelen bir kaç kişi vardı. Alpay ise her zaman ki o tavrını gösterip " Aradaşlar daha sonra lütfen, nişanlım çok yorgun." Dedi.

-İstanbul'u özledin değil mi?
-Gideli çok olmadı Alpay sanki yıllar geçmiş gibi konuşma lütfen.
-Olsun ama denizi özlemişsindir, denizi severdin sen.
-Sen nereden biliyorsun ki benim denizi sevip sevmediğimi.
-Biliyorum Evrim, senin hakkında sandığından daha çok şey biliyorum.
-Öyle mi, söyle o vakit başka ne biliyorsun benim hakkımda.
-Bir sıkıntın var Evrim, söyleyemiyorsun ama ben hissediyorum.
-Ne sıkıntısı anlamadım?
-Ne sıkıntısı olduğunu bilmiyorum ama çok çaresini henüz bulamadığın bir sıkıntı belli ki.
-Alpay ne sanıyorsun kendini, bana zarf mı atıyorsun?
-Senin hakkında senin sandığından daha çok şey biliyorum diyorum ya, o yüzden söyledim. Hissettim Evrim ama merak etme bundan sonra ben hep senin yanındayım ve seni asla bir daha yüz üstü bırakmayacağım.
-Neyse en azından zamanla birşeyleri öğrenebilmişsin.
-Evrim her seferinde gençlikte yaptığım hatamı yüzüme vuracaksın ama olsun ben o zamanlardaki Alpay değilim, bunu asla unutma. Bundan sonra senin yanındayım ve hep senin destekçin olacağım.
-Desteğe ihtiyacım olacağını da nereden çıkardın?
-Evrim o adama olan hislerinin farkındayım ve bunlarla başa çıkmaya çalışıyorsun, biliyorum çok zor hele ki bu süreçte başka biri ile evlenecek olmak...
-Gerçek bir evlilik olmayacak dedik ya.
-Öyle ama nihayetinde bir süre benimle aynı evde yaşayacaksın ve eşim gibi davranmak zorunda kalacaksın.
-Biliyorum Alpay, her seferinde bunları söylemen gerekmiyor.
-Evrim mevzu sadece bu değil ki!
-Ne Alpay mevzu ne?
-Evlendikten sonra belki ailelerimiz bizden çocuk da bekleyecekler.
-Yok daha neler Alpay bu anlaşmaya dahil değil! Söz konusu bile olamaz!
-Evrim, sonuçta çocuk kararı ikimizin kararı.
-Alpay biz bu evliliği kağıt üzerinde yapıyoruz biliyorsun değil mi? Ne çocuğu Allah aşkına hem biz buraya nereden geldik, anlamıyorum ki!
-Tamam neyse bize geldik zaten daha sonra detaylı konuşuruz ama sende bir an önce şu aklındaki meseleyi aç.
-Alpay off!
-Alpay değil de hayatım diyebilirsin mesela, daha samimi olur.
-Öldüreceksin beni, daha gelir gelmez daraldım.

Hınzırca gülümsedi ve arabayı evlerinin garajının önünde durdu. Arabadan indik ve Sarperlerin lüks ve gösterişli malikanesine girdik. Herşey o kadar düzenli ve ihtişamlıydı ki.

-Akın abim geldi.

Alpay'ın kız kardeşi Ece olmaydı bu, nasıl da büyümüş güzel bir kız olmuştu. Onu Alpay'ın mezuniyet töreninde görmüştüm. Ben sırf o törede de sırf Alpay'ı görebilmek için gitmiştim. Lakin bundan Alpay'ın haberi bile yoktu. Bu arada evde Alpay'ın ikinci adının da kullanıldığını duydum.

-Merhaba Ece ben, Evrim abla.
-Merhaba Ece memnun oldum, seni daha önce Alpay'ın mezuniyettinde görmüştüm ama o zaman küçüktün.
-Öyle mi? Ben sizi pek hatırlamıyorum ama bende tanıştığıma memnun oldum. Umarım yolculuğunuz rahat geçmiştir.
-Kızım yorma istersen Evrim ablanı, hoş geldiniz. Bizi çok memnun ettiniz buyurun lütfen bahçeye geçelim biraz dinlenelim. Nadide Evrim hanım için ne arzu ederse hemen hazırla.

Alpay'ın üvey annesi Şermin hanımdı bu, kendisi gayet bakımlı, estetikli ve fitti. Neredeyse aynı beden olduğumuzu bile söylemek mümkün gibi duruyordu.

-Teşekkür ederim. Şu an birşey almayacağım sadece biraz dinlensem iyi olacak.
-Tabi lütfen buyrun böyle bahçeye geçelim.

Hep birlikte bahçeye geçtik ve oturduk. Hava biraz serinlemişti zaten yaz bitmek üzere ve yavaştan mevsim rüzgarları kendisini belli etmeye başlamıştı.

-Evrim uyumak istersen eğer yukarı çıkalım.
-Yok Alpay annemi arayayım geldiğimi söyleyeyim.
-Ben aradım yoldalar, muhtemelen on dakika içinde burada olurlar.

Telefonumu elime aldığımda Baran'ın yine defalarca aramış olduğunu gördüm. Asla pes etmek nedir bilmiyor ve sürekli arıyordu. En iyi çözüm, en kısa zamanda numaramı değiştirmem gerekiyordu.

Az sonra annem ve babam da geldi ve hep birlikte oturup yemek yemeğe başladık. Herşey muazzamdı ve ailemi, çevremi kısacası bıraktığım bu hayatın kaldığı yerden devam ettiğini fark ettim.

Yemek sırasında herkes oldukça mutlu gözüküyordu, sanki ben hiç Mardin'e gitmemişim gibi hiç kimse bana orada ne olduğunu, neler yaptığımı sormadı. Sanki ben havaalanından değil de, İstanbuldaki evimden kalkıp gelmiştim.

-Planlamalarımıza göre iki hafta sonra içinde evlenmeniz gayet mümkün.

Alpay'ın babası galiba bizi tez zamanda evlendirme çabası içindeydi. Ne acelemiz vardı sanki!

-Bizden yana gayet uygun lakin gençlere de bir soralım bakalım. Onlar ne düşünürler.
-Doğru diyorsun babacığım ben böyle şeyleri aceleye getirmeyi sevmiyorum hem daha yeni geldim Mardin'den, önce bir yerleşmem lazım ve dahası bir sürü hazırlık yapmam gerekiyor.
-Doğru diyorsun kızım ama biliyorsun bu ay sonu hastane açılışımız var.
-Öyle mi? Benim bundan haberim yoktu sanırım ben Mardin'deyken, bazı detayları bana söylemeyi atlamışsınız.
-Öyle birşey değil kızım sana açıklayacaktık ama telefonda böyle şeyleri konuşmak pek doğru gelmedi.

Aslında herşey ortadaydı. Ben İstanbul'a dönme kararı alınca beni ürkütmemek için detayları vermemişlerdi. Üstüne üstlük en önemlisi nikahın bu kadar yakın bir tarihte olduğunu kasten söylememişlerdi.

-İki hafta benim için çok kısa bir süre, yani bu süre içinde mümkün değil.
-Evrimciğim herşeyi ben halledeceğim sen hiç merak etme. Seni hiç yormayacağım bütün sorumluluğu üzerime alıyorum. Hiç merak etmeyin iki hafta sonra bu gün nikahımız olacak.
-Alpay ne diyorsun sen!
-Evrim detayları biz bize daha rahat konuşuruz. Şimdi yemeğini ye ve hiç bir şeyi dert etme.

YANGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin