"Hani gitmemi istiyordun?" diye sordu Hyunjin. Ryujin gideli birkaç dakika oluyordu ve o zamandan beri tek kelime etmemişlerdi.
Seungmin omuz silkti.
"Su verir misin?" dedi sakince. Hyunjin sehpadaki şişeden bardağa so doldurup Seungmin'e verdi. "Teşekkürler." diye mırıldandı belli belirsiz.
"Aileni aramayacak mısın?"
"Ararım. Şimdi işe gitmişlerdir bile."
"Saçmalama ailen onlar senin işi mi umursayacaklar?" dedi Hyunjin şaşkınlıkla.
"Evet." Seungmin düz bir sesle cevap verdiğinde yine bir sessizlik oldu. Hyunjin hem gitmek hem de kalmak istiyordu. Seungmin'in onların arkadaşı olduğunu hiç düşünmemişti.
Yaptığından pişman olduğu yoktu. Onun da kendine göre geçerli sebepleri vardı ama Seungmin bunlara asla inanmazdı. Hatta sebebi belki de yaptığı şeyden beterdi.
Yavaşça başını kaldırıp Seungmin'e baktı. Pencereden dışarıyı izliyordu. Kahverengi saçları normalde olduğundan çok daha dağınıktı ve yüzü tehlikeli bir şekilde çok güzel görünüyordu. Onu ilk gördüğünden itibaren daha yakından tanımak istemişti Hyunjin. Ama galiba Seungmin artık istemiyordu.
"Bişey sorabilir miyim?" diye sordu Seungmin bi anda Hyunjin'e dönüp. Hyunjin bir anlık afalladıktan sonra başını olumlu anlamda salladı. "Jisung ve Minho'yla aynı okuldaymışsın. En son olan olayları biliyor musun?"
Hyunjin belli etmese de şu an ciddi panik halindeydi. Normalde yalan söylerdi. Ama Seungmin'in öyle bakışları vardı ki insanın içi yalan söylemeye el vermiyordu. Belli ettirmemeye çalışarak yutkundu.
"Evet." dedi sadece.
"Tanıyor muydun onları?"
"Hayır." Ne kadar fazla konuşursa o kadar çok kendini ele verecekmiş gibi hissediyordu.
"Ne düşünüyorsun peki?" dedi Seungmin bu kez gözlerini kısarak.
"Hiç."
"Onlar benim en yakın arkadaşlarım. Onların üzülmesi, zarar görmesi beni hem üzüyor hem de çok sinirlendiriyor. Yani kısacası onlar hakkında en ufak bi negatif bi düşüncen varsa burdan çıktığımız an seni de-"
"Yok. Gerçekten yok." dedi hemen Hyunjin. Konunun bir an önce kapanmasını istiyordu. Yeterince yalan söylemişti ve bir soru daha sorarsa bu kez soğukkanlılığını koruyamayabilirdi.
°°°
Öğlen olduğunda hastane personellerinden biri iki tepsi yemeği odaya getirip bıraktı. Hyunjin hiç vakit kaybetmeden tepsilerden birini alıp Seungmin'in önüne koydu.
"Abini hiç merak etiyor musun?" dedi Seungmin tepsiyi önüne daha çok çekerken.
"İyi olduğunu biliyorum."
"İstersen yanına gidebilirsin. En azından görmüş olursun." dedi bu kez yemekleri çatalla yavaşça karıştırırken.
"Onu zaten her gün görüyorum." dedi Hyunjin ama der demez pişman oldu. Seungmin alaylı bir şekilde güldü.
"Biraz da beni mi görmek istiyorsun?" diye sordu yemeğini karıştırırken. Hyunjin ne diyeceğini bilemedi ilk başta.
"Ha-hayır. Tam olarak öyle değil. Yani o zaten iyi. Şimdi senin bir şikayetin olsa hemşireyi kendin çağırman zor olur. Veya su istediğinde. Herhangi bir şey olduğunda-"
"Tamam." dedi Seungmin gülerek. "Tamam sus artık." Hyunjin bu duruma sinir olmuştu. Daha önce hiç biri tarafından dalgaya alınmamıştı ve hiç de iyi bir his olduğunu söyleyemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet Chaos // HYUNMIN ✔
FanfictionBir anda tüm okul Jisung'la Minho'nun ilişkisini öğrenmişti. Ve bunu yapan her kimse Seungmin o kişiyi bulmadan rahat edemeyecekti. ⚠️tw // madde kullanımı ××× "I'm anxious about everything But i like." ××× #8 hyunmin 04.01.2021 #7 minsung 06.01.202...