Bazı anların size verdiği hisleri uzun süre hissedersiniz. On an hissettiğiniz kırıklığı yıllarca hatırlar o an ilk kez yaşamış gibi yeniden hissedersiniz. Böyle hissettiğim birkaç an sayabilirdim size, daha demin hissettiğim boşluk ve kırıklıksa sonsuza kadar hatırlayacağım anlardan biri gibiydi. Jongin'in sözleri kalbimi kırmış ve gömüldüğüm çukurun üstüne toprağı atmıştı. Gömülmüş ölü bir bedenden pek farkım yoktu. Fark diyebileceğim tek şey sanırım benim şu an acı çekmemdi. Ölü bir bedenin çekeceği bir acı ya da hatırlayacağı anıları olmaz.
Eve girmiş ve salondan gelen ışığı es geçerek merdivenlerden odama yönelmiştim. Hayatın cilvesimidir yoksa hayatımın belasımıdır bilmem ama Chanyeol yine mükemmel zamanlaması ile karşımdaydı. Bu koridorda nöbet tuttuğunu falan düşünmeye başlayacağım yakında. Gözlerimiz kısa bir an kesişmiş ama ben dolan gözlerimi görmemesi için hemen göz temasını kestim. Yanından geçip odama gitmek, göz yaşlarımı rahatça bırakıp rahatlamak istiyordum. Chanyeol'un bileğimden tutmasıyla bir saniyelik yerimde kaldım. Tutuşu her zamankinden farklı, korkak ve nazikti. Chanyeol'un ilk kez bana dokunurken çekindiğini hissedebiliyordum.
"İyi misin?" yere bakan yüzümü yüzüne kaldırmadım. O inatla gözlerini yüzümde gezdirirken sertçe bileğimi elinden çekip kurtardım. Tek kelime etmeden odama girdim. O da arkamdan başka bir harekette bulunmadı.
Çantamı köşeye attığım gibi kendimi yatağıma bıraktım. Yüz üstü yastığıma kafamı gömdükçe gömdüm. Belki vücudumda kalbime katılır da boğulmama izin verir. Göz yaşlarım Jongin'in arabada söylediklerini hatırladıkça birer damla halinde düşmeye başladı. Sorunumuzun ne olduğunun farkındaydım. Sorun bendim. Yalanlarla kurduğum hayatımı yalanlarla düzeltmeye çalışmıştım. Sonunda da elimde tek kalan ben ve yarattığım yalanlar olmuştu.
Mükemmel bir ailem var gibi davrandım, babamın uzakta olmasından görüşmediğimizi düşünmesini sağladım herkesin. Babamın da beni sevmediğini görmelerini istemedim. Bunu gösterdiğim ilk kişi Chanyeol da beni sevmedi. Beni görmedi bile. Onunla iyileşeceğimi sanmıştım. Meğerse daha yara almamışım.
Chanyeol'un gidişiyle yalanlarım geliştirip kendime yalan bir ilişki kurdum. Kimsenin aslında nasıl biri olduğumu ve ne hissettiğimi görmesine izin vermedim. Jongin'in gitmesine neden oldum. Bir gün yaşadığımızın sadece bizim kurduğumuz bir illüzyon olduğunu fark etmesini bekliyordum. Kendimi fazla kaptırmışım sanırım. Yalnız kalmanın verdiği acıyı bir daha tatmayacağımı düşünmüştüm.
Saatlerce öylece uzandım. Akşam yemeğine inmedim, yüzümü yıkamaya bile kalkmadım. Okul üniformamla yatakta şekil değişikliği yaparak ağlamaya devam ettim. Kalbim gibi aklımın da acı çekmesini sağladım. Saatin kaç olduğunu merak etmeye başlamıştım ki kapım çalınmadan açıldı. Karanlıktan yüzünü göremesem de yatağıma doğru yaklaşan topuklu seslerinden annemin olduğunu fark ettim. Olduğum yerde uzanmaya devam ettim. Annem yanı başımdaki masa lambamı yaktı ve yüzümü incelemeye başladı.
Annem hep akıllı bir kadın olmuştu. Babamın onu artık sevmediğini bir gecede ona olan bakışlarından anladığını söylerdi. Gözlerimizin bazen acı ve mutluluktan daha farklı duyguları da anlattığını söylerdi. Annem yanı başıma oturup yüzümü elleriyle silmeye başladı.
"Şimdi ağlamak istiyorsan ağlayabilirsin, ama bu geceden sonra yeniden kendin olmalısın. Benim yetiştirdiğim güçlü oğlum"
"Ya güçlü hissetmezsem anne?" sesimdeki kırıklık annemin yüzünün iyice asılmasına neden olmuştu. Beni ağlarken görmeyi hiçbir zaman sevmedi. Beni hiç yalanlarla büyütmedi her zaman bütün gerçekliğiyle gerçekleri söyledi. Acı çekeceğimi bilse de bilmemi sağlayıp acıya alışmamı istedi. On beş senedir aşık olduğu adam tarafından terk edilen bir kadındı. Acının ne olduğunu çok iyi bilirdi ve onu kabullenip devam etmeyi.
"Hissetmeyi öğreneceksin. Sen benim oğlumsun, babanın değil benim oğlum ve soyadımdan olan Byun Baekhyun'sun"
Annem bir süre daha benimle öylece oturup yüzümü sildi. Ağlamayı kesmiştim. Annem oturduğu yerden kalkacakken kolundan tutup yüzüme bakmasını sağladım.
"Anne saçlarımı boyar mısın?" annem hiçbir şey demeden ellerini saçlarıma götürdü.
"Üstünü değiştir geliyorum" deyip odadan çıktı. Okul kıyafetlerimden kurtulup boya olsa da takmayacağım kıyafetler üstüme geçirdim.
Annem kısa süre sonra içeriye elinde kendi saçına kullandığı siyah boya ile girdi.
"Hep siyahla nasıl gözükeceğini merak etmiştim."
Sandalyeye oturup aynadan karamel kahverengi saçlarımın siyaha boyanmasını izledim. Kadınların saç boyattıklarında yeni biri gibi hissettiklerini duymuştum. Bense yeni biri olamasam da eski beni terk etmek istiyordum.
Sabah...
İçimden gelmese de annemin isteği üzerine kahvaltıya inmiştim. Beni içime kapanık ve yıkık görmek istemiyordu. Bende öyle gözükmek istemiyordum ama gerçekleri reddedecek halim kalmamıştı. Sessizce Chanyeol'un yanındaki boş sandalyeye oturdum. Chanyeol yanındaki sandalyenin hareketini fark eder etmez kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Gözlerimiz kısa bir süre kesişmiş yine benim tarafımdan son bulmuştu. Chanyeol kulağındaki airpodlarını çıkarmadı ama gözlerinin sürekli bir kafama bir yüzüme kaydığını fark edebiliyordum.
Kahvaltı oldukça sessiz geçmişti. Bay Park pek konuşkan biri değildi. En uzun konuşmaları büyük olasılıkla Chanyeol iledir. Annemse masaya oturduğumda memnun şekilde gülümsemiş ve telefonuna geri dönmüştü. Zamanla toparlayacaktım, zamanla yeniden güçlü ve eski ben olacaktım.
Bay Park çalışma odasına çekilirken bende Chanyeol'un bakışlarından rahatsız olmaya başlamış ve masadan kalkmıştım.
"Çaktırmadan yapsana şunu biraz" deyip masadan kalktım.
Kendimi bahçeye atıp havuzun başındaki koltuğa oturdum. Chanyeol da bir süre sonra peşimden gelmiş ve başımda dikilmeye başlamıştı.
"Güneşimi kesiyorsun" yüzümdeki huysuz ifade ile Chanyeol'un gözlerine baktım.
"O güneşe ihtiyacın yok" deyip elindeki dondurmayı kucağıma attı. Dondurma getirmesi istemeden yüzümde bir gülümseme belirmesine neden olmuştu. Bazı şeyleri hatırlıyor ve umursuyordu demek ki.
Eskiden ne kadar hassas ve ağlak olduğumu söylemiştim. Üzüldüğüm zamanları Chanyeol'a koşar onun beni gülümsetmesini isterdim. O da bana sürekli farklı dondurmalar getirerek mutlu etmeye çalışırdı. Bir süre sonra gerçekten getirdiği dondurmalarla mutlu olmaya başlamıştım. Yada dondurmaları getirenin o olmasından kaynaklıydı.
"Umarım dondurma yeniden seni mutlu ediyordur" deyip yanıma oturdu. Masanın aksine yüzüme bakmıyor benim gibi havuza doğru bakıyordu.
"Mutsuz değilim ki"
"Ama mutlu da değilsin Baek. Benden saklamana gerek yok" Öğrenmişti. Büyük olasılıkla Jongin den öğrenmişti. Ona ne demişti acaba. Beni terk ettiğini mi yoksa anlaşarak ayrıldığımızı mı? Derin bir nefes alıp kafamı Chanyeol'un omzuna yasladım. Dünü hatırlamak bile modumu iyice düşürüp, nedenlerini düşünmeye itmişti beni.
"Bir dondurmadan fazlası lazım mutlu olmam için"
"O zaman eskisi gibi yeniden gülene kadar dondurma getireceğim sana"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Overdose(Chanbaek)
Fanfiction"20 dakika yeter mi bende kaybolmana?" dedi nefeslerinin arasında. "Dakikalar bunun için fazla uzun Chanyeol."