Bölüm 22

306 26 6
                                    

               Güneşin yüzüme vurarak beni mükemmel bir güne uyandırdığını söylemek isterdim. Ama ben uyuyamamıştım ki uyanayım. Annem ile olan kısa ve öz konuşmamızdan sonra mesajını almış, kararımı vermiştim, ya da annemin kararına uymayı seçmiştim. Şimdiye kadar hep Chanyeol'u suçlamıştım. Onu sevmemin bile onun suçu olduğunu düşünmüştüm. Şimdiyse suçlayacak birini bulamıyordum. Araba da beni öpen oydu, şimdi onu suçlamak yerine bunun olacağını bilsem o arabada onu daha çok öperdim.

Dün odamdan çıkmamış göz yaşlarım bitene kadar ağlamıştım. Chanyeol'un aramalarını reddedip sadece uyumaya çalışmıştım. Chanyeol'un aramaları durmayınca da onu mesajla yalnız kalmak istediğimden haberdar etmiştim. İçimdeki üzüntüyü ve aklımdaki karışıklığı susturmaya çalışıyordum. Güneşin batışından doğuşuna kadar düşünmüştüm. Annemse Chanyeol'un resmen odama gelmesini engellemek için kapımı kilitlemişti. Bu hareketi ne kadar sinirimi bozsa da sesimi çıkarmamıştım.

Şimdi ise fazlasıyla yalnız ve yıkıktım. Chanyeol'un nasıl yüzüne bakıp ona pes ettiğimi söyleyeceğimi bilemiyordum. Dün gece birkaç kere uzun mesajlar yazıp Chanyeol'a kararımı açıklamak istesem de bir türlü parmağım gönder tuşuna gitmemişti. En azından bunu yüzüne söylememi hak ediyordu. Belki de o da benim gibi düşünüyordur ve uzatmak istemiyordur. İkimizde hiç Bay Park'ın karşısına çıkıp biz evleniyoruz babacım bize iyi bak diyeceğimizi konuşmamıştık. Biz hiç bize ne olacağını konuşmamıştık. Birbirimizi öperken, tutarken ve sevişirken öylesine mutluyduk ki hiç peki ya başka dememiştik. Sonsuza kadar sadece öpüşüp sevişecek miydik ki? Başkalarıyla evlenip, çocuklar yapıp sonra gizlice yeniden birbirimizi mi okşayacaktık?

Her ilişki gibi bizimkinin de bu kadar olduğunu düşünüyordum. Herkes bir gün ölür her ilişki biterdi. Aşkın bitip bitmemesi pek de önemli değildi. Zamanı geldiğinde sadece biterdi.

Gözlerimin ağlamaktan şiştiği o kadar belliydi ki, Chanyeol'a bir ay sonra konuşalım o zamana ağlamam durur demek istiyordum. Annemse kendi rekorunu kırıp odama dünden sonra sekiz kere gelmişti. Bazılarında sadece bir şeyler getirmiş ve sessizce gitmiş, bazılarındaysa yapacağımın ne kadar doğru bir karar olduğundan bahsetmişti.

Saat sabahın altısıydı ve ben uyumadığımdan ilk kez bu kadar kolay uyanıyordum. Daha fazla yatağımda böyle dönmeye dayanamayıp Chanyeol'a mesajdan yürüyüşe çıkma teklifinde bulunmuştum. Beş dakika içinde gelen cevapşa ikimiz de bu yürüyüşün normal bir yürüyüş olmayacağını bildiğimizi göstermişti. Üstüme gri eşofmanlarımı giyip, odamdan çıktım. Gitmek istemiyordum ama bir gece bu konuşmayı düşünüp kafayı yemiştim. Bir geceye daha dayanabileceğimi düşünmüyordum.

Chanyeol ile konuştuğumuz zamanda evden çıkıp beni beklemesini istediğim durağa gitmiştim. Annemin bizi yan yana yürürken görmesinden bile iğreneceğini tahmin edebiliyordum. Chanyeol durakta öylece oturuyordu. O da benim gibi gri giymiş bir çift gibi durmamızı sağlamıştı. Daha düne kadar bize bir çift diyebilirdim, belki gizli bir çifttik ama yine de çifttik. Tam önünde durmuş gözlerine bakıyordum şimdi. Ben onun gözlerini tüm çıplaklığıyla görürken o gözlüklerimdeki kendi yansımasına bakıyordu.

"Nasılsın" oturduğu yerden kalkıp elini omzuma koydu. Şu anda bana dokunman beni daha da zorluyordu.

"Yürüyelim" sorusunu cevaplamamış ve omzumdaki elinden kurtulmak için yürümeye başlamıştım.

Chanyeol beklediğimden iyi duruyordu. Gayet sakindi, dün hiç yaşanmamış gibi yüzüme gülümsemişti.

Belki beş dakika belki de on dakika yürüdük, hissettiğimse saniyelerdi. Daha bir saniye önce ona ne söyleyeceğimi düşünürken şimdi ona bir şeyler söylemek için ağzımı zorluyordum. Lanet olası ağız açılıp bir şeyler diyemiyordu.

"Sanırım kafan çok karışık" sanırım duruşumdan fazlasıyla belliydi ki Chanyeol anlamıştı.

"Karışık değil" yalanlarımı sıralamaya başlayabilirdim.

"Ne bu halin o zaman? Dün olanlar yüzünden mi?" Chanyeol'un yerinde durması benim de durmama neden olmuştu. Çevrede bizden başka kimse yoktu. Ormana doğru giden yürüyüş yolundaydık. Bu saatte dışarıda olmak için ya kafadan sorunlu ya da benim gibi üvey kardeşinizle olan yasak ilişkinizi bitirmeye çıkmışınızdır.

"Onunla konuşacağım. Bizi kabul etmesini sağlayacağım" Chanyeol elleriyle omuzumdan tutup beni yüreklendirmeye çalışıyordu.

"Ne?" söyledikleri cesaretten çok şok yaşatmıştı.

"Sadece anın şokundan fazla tepki veriyor."

"Anın şokundan mı? Sen annemin bir ay sonra gelip bize damatlık mı seçeceğini sanıyorsun?" belki ben fazla karamsar olabilirdim ama Chanyeol da fazla iyimserdi.

"Bir ay değil ama elbet bir gün Baek" omuzumdaki elleri ellerime inmiş ellerimi sıkıca tutuyordu.

"Kes şunu, böyle hayallere kapılma Chanyeol" ellerini ittirirken fazlasıyla kabaydım. Bunun farkındaydım, böyle olmak istemiyordum ama birinin kötü adam olması gerekiyordu. Duymayı beklemediğim ama duymak istediğim sözleri söylüyordu. Belki annemden önce seninle konuşsam ikna olabilirdim. Ama içimde hiçbir istek ya da inanç yoktu. Sözlerin inanmayı bir süre önce bırakmıştım.

"Ne demek istiyorsun?" Chanyeol'un sesinden hoşuna gitmediğini anlamıştım. Yüzüne bakmamak için vücudumu yan dönmüş etrafa bakıyordum. Şuradan Jurassic Park'daki dinazorlar çıkıp kafamı kaparsa da şu konuşmayı yapmasam?

"Bence zorlamayalım. Yeterince eğlendiğimizi düşünüyorum, başka sorunlar yaşamadan bitirelim"

"Yeterince eğlendik mi?" Chanyeol'un gülmeye başladı. "Ben daha hiç eğlenmedim Baekhyun. Özellikle şu Bayan Byun'un sözleriyle yaptığın konuşmadan" Chanyeol solumdan önüme geçerek yüzüme bakmaya başladı. Sinirliydi, hemde fazlasıyla. "Eğer yüzündeki şu ifade ile konuşmasaydın sana inanırdım ama bana böyle üzgün bakarken nasıl bitirmemi bekleyebilirsin?"

"Nasıl hissettiğim önemli değil. Yapamayız işte Chanyeol, başkaları da öğrenecek" uzun bir cümle kurmamıştım ama nefes nefese kalmıştım. Gözlerim dolmuş ve ağlamak için kendimi zor tutuyordum. İstemiyordum bitsin. Sen karşımda böyle dururken bitirelim demek öyle zordu ki.

"Beni sevmiyor musun Baekhyun?" Chanyeol tam gözlerime bakıp cevabını arıyordu.

"Ben-" gözümden ilk yaş düşmüş Chanyeol ellerini yüzüme koyup kendine çekmişti. Resmen ağlamaya başlamıştım.

"Biliyorum yalan söyleyeceksin ama bu kadar acıtıyorsa söyleme" Chanyeol eliyle göz yaşımı silmiş aramızdaki uzaklığı minimuma indiriyordu.

Göz yaşlarım devam etmiş yanına burun çekmelerimde katılmıştı. Bir çocuk gibi ağlıyor ve içimden halen dinazorların bir yerden çıkmasını bekliyordum. Chanyeol göz yaşlarımı bir süre daha sildikten sonra elleri yerine dudaklarını kullanmaya başlamış, göz yaşlarımın aktığı yerleri öpmeye başlamıştı. Öpücükleri en son dudağımda son bulurken son gücümle Chanyeol'un ellerini itmiş onu kendimden uzaklaştırmıştım. Şuan, psikolojik sorunları olan bir aşık gibi gözüküyordum.

"Yapma işte! Ben daha fazla yapamam Chanyeol! Her gece acaba Chanyeol yeniden gidecek mi diye düşünüp uyuyamam. Ben yapamam Chanyeol" bağırıyor, çağırıyordum ama gözlerine bakmıyordum. Chanyeol ani hareketim karşısında bir süre sessiz kaldı. Daha fazla karşısında ayakta duramayacağımı hissedip eve doğru hızla yürümeye başladım.

Bir şey dememişti. Onu itmemden, onca sözden sonra ne beklemeliydim ki? Ona dur demiştim o da ilk kez istediğimi yapıp beni durdurmamıştı. Bunun ikimiz içinde iyi olanın olduğunu düşünmek istiyordum. Her şeyin sonunda bu ilişkinin bir sonu yoktu. En azından bundan farklı bir sonu. 

Overdose(Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin