Bölüm 12(M)

532 24 6
                                    




Sehun

            İnsanlar her zaman benim zeki ve dikkatli olduğumu söylerler. Zeki olsaydım şu anda Jongin'in evinin kapısını çalıyor olmazdım. Babası bana özel dersi teklif ettiğinde kabul etmezdim. Herkesin hayatında unutamayacağı kişiler ve anlar olur. Benim anılarımın baş rolünü Kim Jongin oynuyor. Bense kendi anılarımın yan karakteriyim.

            Kim Jongin ile orta okuldan beri tanışıyoruz. Tanışıyoruz dediğim sabahları günaydın dan karşılaşınca selama kadar sürüyor.

"Hoş geldin Sehun" Jongin kapıyı her zamanki nazik yüz ifadesiyle açıyor. Jongin insanlara karşı hep naziktir.

"Selam" içeriye girip her zamanki gibi odasına doğru ilerliyoruz.

            Birkaç haftadır verdiğim derslerle Jonginle olan aramızdaki samimiyet her zamankinden daha da arttı. Tabi o gece Taeyong'la olan anımıza ortak olmasıyla bence sevişebilecek samimiyete gelmiştik. O gece benim onu düşünerek aldığım zevkle onun beni izleyerek aldığı zevk aynıydı.

            Odasına girer girmez çantamın içinden notlarımı çıkarmaya başladım. Masadaki her zamanki yerimi almış onu bekliyordum. O ise bu sefer her zaman karşıma çektiği sandalyesini bu sefer tam yanıma çekmişti. Bu hareketi beni biraz gerse de bundan etkilendiğimi belli etmemek için tekrarlayacağımız konular hakkında bilgi vermeye başladım. O beni bütün dikkatiyle dinlemeye başladı. Jongin pek zeki biri değildi ama fazlasıyla nazik ve düşünceliydi.

            Jongin'e ders anlatmaya başladım. Gözlerimiz her birbirine değdiğinden aklımdaki şeytan uyanıyor ve yapış dudaklarına diyordu. Diğer pısırık tarafımda yıllarca seni fark etmemiş şimdi mi edecek diyordu. Pısırık tarafım fazlasıyla haklıydı. Orta okulda ona olan ilgim başlamış sonlarında da gay olduğumu fark etmeye başlamıştım. Lise olarak babasına ait olan özel liseye gideceğini tahmin ettiğimden herkesten daha fazla çalıştım. Onunla aynı liseye gitmek ona yakın olmak istiyordum. Ailemin bunu karşılayamayacağını bildiğimden burs sınavlarına hazırlandım.

            Çok zeki olduğumu hiçbir zaman düşünmemiştim, her zaman başkalarından daha da fazla çalışırdım. Yakın olmak istediğim kişiyi görebileceksem her şeyi yapabilecek genç aptal bir çocuktum. Tabi bu umutlu aşık hallerim çok uzun sürmedi. Jongin sınıf arkadaşım Byun Baekhyun ile çıkmaya başladığında hayatın kabullenmekten ibaret olduğunu anladım. Bazı şeyler hiç istediğiniz gibi olmasa da kabullenmekten başka bir şey gelmez elinizden. Bende her zamanki gibi bunu da kabullenmiştim. Elimdekilerle yetinmeyi tercih ederdim. Biraz pısırık olduğum anlamına gelebilir bu. Belki olmasaydım şu an her şey değişebilirdi. Ama Jongin'in gay olduğunu nasıl bilebilirdim ki.

            Bir buçuk saat süren dersimizden sonra çantamı toplamaya başladım. Jongin yanımdan kalkıp yatağına oturdu.

"Biraz daha kalmak ister misin? Oyun oynamayı sever misin?" Jongin'in beklenmedik teklifi üzerine bir an kalakaldım. Jongin yaklaşık dört senedir varlığımdan haberdardı ve bir kere olsun tek başına takıldığımız olmamıştı. Aynı grupta yer almamız bile bir elin parmağını geçmezdi.

"Biraz kalabilirim sanırım" deyip elinde bana doğru uzattığı oyun konsoluna uzandım.

            En sevdiğim oyun olan Bloodborne'u oynamaya başladık yoğun isteğim üzerine. Jongin oyun boyu gülümsemelerini sunmuş ve rahatlamamı sağlamıştı.

"Sehun, sana bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi"

"Neden beraber olduğunuzu gizliyorsunuz?" Jongin'in sorusuyla oyuna olan odağım dağılmış ve oyunu oynamayı aniden bırakmıştım.

"Efendim?"

"Taeyong'la sen?"

"Beraber değiliz" Taeyong'la ilişkim hayatımdaki en pişman kararım olabilirdi. Aynı zamanda en ihtiyacım olan o an.

            Taeyong'la lisede tanıştık. Benden bir yaş küçük olsa da çok iyi anlaşmaya başlamış, ortak alanlarımızdan kısa sürede yakın arkadaş olmuştuk. Ona hiçbir zaman açmasam da Jongin'e olan bakışlarımı yakalar ama sormazdı. Jongin'in Baekhyun ile olan ilişkisini öğrenmemden bir hafta sonra Taeyong'da bana yaklaşmıştı. O zamanlar o kadar mutsuzdum ki okula bile gitmemiştim bir haftadır. Onun için çalışıp didindiğim sınavlar boş bir emekten başka bir şey olarak gözükmüyordu.

            O an bana yaklaşması ve dokunuşları üzgün kalbimi ısıtmıştı. Önceden benim için sadece arkadaş olan Taeyong daha da yakınlaşmamızı ve garip bir ilişkide olmamıza neden olmuştu. Bazen bu garip ilişki rahatsız etse de bitirmek istemediğim bir ilişkiydi. Yalnızdım ve bu yalnızlığımı Taeyong'a göstermekten çekinmiyordum.

"Nasıl bir ilişkiniz var?" Jongin'in gözlerindeki merak apaçık ortadaydı. Gözlerinde gördüğüm merak o gün ki bana bakışlarını hatırlattı.

"Neden? Neden bu kadar merak ediyorsun?" elimdeki konsolu köşeye bıraktım. İçimdeki şeytan yavaşça uyanmaya başlamıştı.

"Ben sadece..." cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuşmaya başladım.

"İzlemekten çok mu hoşlandın?" Oturduğum yerden kalkıp Jongin'e doğru yaklaştım. Jongin yavaş adımlarımı izlemiş ve beni durdurmak için bir şey yapmamıştı. Elindeki konsolu o da yanın bırakıp dikeldi. Hareketlerinden aldığım ani cesaretle eğilip bir elimi Jongin'in ensesine koyup kendime yakınlaştırdım. Jongin'in nefesi yavaşlamış ve derin nefeslere dönüşmüştü.

"Daha yakından izlemek ister misin?" Jongin sorumdan şaşırmış gözlerini kocaman açmıştı. Ama soruma olumsuz bir cevap vermemiş gözlerini dudaklarıma indirmişti. Aldığım fiziksel onayla uzun zamandır merak ettiğim dudaklarını tatmaya başladım. Hep dokunmanın vereceği hissi düşündüğüm tenine dokunmaya başladım. Jongin öpücüklerime karşılık verirken, eğilmiş bedenimi daha da kendine çekti. Dizimi bacaklarının arasını açmak için kullanıp arasına koydum. Elleri belimde sıkıca konumlanırken dudaklarım boynuna yöneldi. Bütün vücudunu tatmak istiyordum. Sıkılana kadar dudaklarını öpmek ve emmek istiyordum. Jongin belimden kendine daha da bastırmaya başlayınca boynuna son bir öpücük bırakıp çekildim. Jongin hızlı nefesleriyle gözlerime bakmaya başladı.

"İzlemeni istiyorum" Jongin'i göğsünden yatağa ittirip pantolonunu çözmeye başladım. Tecrübesiz değildim ya da hayatına küsmüş umutsuz bir aşık. Kalbim Jongin'i belki de yıllarca bekler ama bedenimi asla benim olmayacak biri için kurutamazdım.

            Jongin kendini ellerime bıraktı. Elime aldığım erkekliğini ilk önce dilimle ıslatıp nazik davranmaya çalıştım. Aceleye getirmek istemiyordum. Her anın tadını çıkarmak, çıkarttırmak istiyordum. Yavaşça dudaklarımla erkekliğini sararken bir elimle toplarını okşamaya başladım. Jongin inlemelerini içinde tutmuyordu. Jongin'in benim için olan inlemeleri sertleşmeme neden olmuştu. Kendimi de elimle çekmeye başladım. Jongin'in penisine olan ritmimi kendime göre arttırarak ikimizi de boşaltmaya başladım. Jongin neredeyse hiçbir anı kaçırmamış gözlerini benden ayırmamıştı. İstediğimde fazlasıyla edepsiz olabiliyordum. Elime geçen bu şansı en iyi şekilde kullanmak istiyordum.

            İkimizde boşaldığımızda kendimi geri çekip penisimi pantolonuma geri koydum. Olduğum yerde toplanıp geri adım atmıştım ki Jongin bileğimden yakalayıp beklemediğim bir harekette bulundu.

"Gidecek misin? Ya daha fazlasını görmek istiyorsam" beş dakika önceki sessiz Jongin yerine gözlerindeki ateşlerle bakan bir Jongin gelmişti. Diğer elini de önceden benim koyduğum gibi enseme koyup dudaklarıma yaklaştı. Onu durdurmadım, dursun istemedim. Bütün vücudunu görene, tadana kadar dursun istemedim. Bütün vücudumu öpene kadar onu durdurmadım.

Overdose(Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin