-bir-

3.1K 305 386
                                    

• Sevgili rolü yaparak video çekebilirsiniz.

____

"On üç numaralı masanın şiparişleri hazır!"

Tepsiyi hızla elime alıp köşedeki masaya yönelirken çalıştığım kafenin önceki günlere göre daha kalabalık görünüşüne surat asıyordum. Temmuz ayının sıcağında, basık bir ortamda çalışmak her ne kadar zor olsa da ailesinden destek alamayan ve yaz okulunda kalan bir öğrenciyseniz eğer, bunca şeye katlanmak ve yola devam etmek zorundaydınız. Şanslıydım ki bu sefer beklediğimden daha çabuk çalışma imkanı bulmuştum çünkü Seul'deki işverenler genellikle öğrenci çalıştırmayı tercih etmiyorlardı. Eh, ben de ev kirası ve okul masrafları yüzünden para sıkıntısı çektiğim için şimdilik burası benim için büyük bir sermayeydi.

Şimdilik.

Sipariş götürdüğüm masaya bir adım kalmıştı. Sadece tek bir adım sonrasında tepsideki makarna tabağı ve salatayı bırakacak ardından yeni müşterilerle ilgilenmek adına arkamı dönüp gidecektim. Yani en azından arkasında durduğum adam aniden kalkıp tepsime çarpmasaydı öyle yapmayı umut ediyordum.

Beklemedi. Hatayı kendinde aramadı. O cebi para dolu zenginlerin artık alıştığım tavırıyla "Dikkat etsene!" diye sesini olabildiğince yükseltti, mekandaki hemen hemen herkesin bize dönmesini sağladı ve ateş saçan gözlerini bir saniyeliğine bile üzerimden çekmedi.

Bu sahne tanıdıktı. Bu sahneyi epey iyi biliyordum çünkü ilk iş yerim burası değildi ve maalesef ben de bunlara tahammül edebilen, sırf çalışan olduğum için bana böyle bağırabileceğini sanan kişiler karşısında susmayı başaran biri olamamıştım.

Bu yüzden olsa gerek makaranın kremalı soyuyla boca olmuş şık takımında ve sosun sıçradığı saçlarında gezdirdim gözlerimi ve beklemeden ukala gülüşümü yerleştirdim dudaklarıma: "Üzgünüm ama sana yakıştı."

Gözlerindeki alevin anbean arttığına şahit oldum, gözlerim kısıldı. Az sonra gelecek şeyi biliyordum ve sonrasında izleyecek süreçte muhtemelen önlüğümü bir köşeye bırakarak çıkıp gitmem gerekecekti.

"Bu ne cürret? Sen kim oluyorsun ki hem giysilerimi mahvedip hem de böyle utanmazca yakışmış diyorsun? Sen- Sen bana derhal patronunu çağı-"

"Sorun ne efendim?" Sorunu gören mesai arkadaşlarım çoktan bu tarafa yönelmişlerdi bile ama bu sesin kaynağı birçoğunun işine dönmesine neden olacak Bay Kim'di. Hemen arkamda durduğunu tahmin etmek zor olmadı.

Müşteriye ithafen sorduğu için gözlerimi kaydırdım ve sesimi çıkartmadan kahverengi tepsi elimde öylece durdum. Şimdi istediği kadar beni gömebilirdi. Bana kalan sadece susup dinlemek ve sonucuna katlanmak olacaktı çünkü bu böyleydi. Eğer lafa atlamak istersem bile bunu saygısızlık olarak değerlendirir, beni daha da küçük görürlerdi. Bu yüzden bir adım gerileyerek patronuma müsaade ettim ve onları izlmeye başladım. Muhtemelen biraz sonra özür dilemem istenecek, ben her zamanki inatçılığım ile özür dilemeyecek ve patronumu daha da deli ederek beni kovmasına neden olacaktım. Bunları biliyordum çünkü daha öncesinde birçok soruna sebep olmuştum. Sakarın teki değildim belki ama şansızlığım en üst seviyede olduğu için tüm terslikler beni buluyordu. Bir yerden sonra da özür dilemeyi bırakmıştım çünkü insanlarım mevki farkından dolayı benim savunmamı zerre kadar takmaması can sıkıcı olmaya başlamıştı.

Adam sürekli bağırarak olayı anlatmaya, her kelimesinde bire bin katmaya ve beni dünyanın en suçlu çocuğu gibi göstermeye bir son verdiğinde ikisi de gülümsüyordu. Adamı patronum onun huyuna gittiği için mutluydu, patronum ise adam bu tatsızlığa son verdiği için.

collusion • yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin