"Çilek mi erik mi?"
Karaca'nın sorusuyla dudaklarını birbirine bastırıp düşünceli bir görünüme kavuşan Azer saatlerdir yolu izleyen gözlerinin yanıyor olmasını yok saymaya çalıştı.
"Çilek."
"Siyah mı beyaz mı?"
"Siyah."
"İstanbul mu Adana mı?"
Bu sefer şu anda geziyor oldukları Seyhan sokaklarını içine çekmek ister gibi derin bir nefes aldıktan sonra cevapladı Azer onu.
"Adana."
"Esmer mi sarışın mı?"
Karaca'nın amacını anladığında hafifçe alt dudağını dişlerinin arasına aldı gülümsememek için. Gittikçe kolaylaşan sorular zaten kafasında şüphe oluşturmuşken en son söyledikleri ile kolayca ayıkmıştı mevzuya.
"Bilmem, hiç düşünmedim."
Karaca son derece ortada kalan bu cevaba başını salladığında yola döndü. Azer'in geçmişte hayatında olan insanlarla ilgili şimdiye kadar neredeyse hiçbir şey düşünmemişken, onun şehrine girmeleriyle aklına düşmüştü bu fikir.
"Aslında bu sorunun doğru bir cevabı yok."
Azer'in yarattığı kendisini açıklama fırsatı oldukça akıllıca gelmişti o an Karaca'ya. Daha sonra duyacağı cümleler ise onu bir miktar pişman edecekti.
"Yani 'sarışın mı esmer mi' gibi sorular, belli bir kesim için geçerliliği olan sorulardır genelde. Ne bileyim bekar, yaşı küçük, özellikle de sevdiği bir insan olmayan erkekler için."
Kendisine birkaç saniyeliğine döndükten sonra iç çeken ve hala bir aşk itirafında bulunmamış olan karısını gereksiz yere gerdiğinin farkına varırken olduğu yerde kıpırdandığını da görmüştü birkaç saniye sonra. Dar sokaklara girdiklerinden direksiyon hakimiyetini kaybetmemek adına elini tutamadı.
"Azra uçurtma uçuruyor, bak!" dedi Karaca tek eliyle bahçedeki Azra'yı göstererek. Bu sefer korumasız gelmedikleri için Azer önlerindeki arabadan görememişti ama zaten inecekleri için ses etmeden tebessüm ederek başını salladı.
Şeyma onları karşıladığında en sonki halinden oldukça toparlanmış durumdaydı. En azından göz altlarındaki ağlamaktan şişmiş torbalar yerini koyu tondaki halkalara bırakmıştı. Azer'e sarıldıktan sonra Fadik'le ayaküstü muhabbet eden Karaca'nın yanına geçerek konuşmalarının bitmesini bekledi ve ona da sarıldı pek samimi olmayacak şekilde.
Bu olanları Azer yarım bi' gülüşle izlerken Karaca göz hapsinde olduğunun farkında olarak birden kendisine döndüğünde güneş gözlüğünü çıkarıp başını Kadir'e çevirip söylediklerini dinlemeye devam etti.
"Sonra girmedik biz de, seni bekleyelim dedik. Sağolsun Mehmet Abi kabul etti." Asıl konuya geldiğinde boğazını temizleyip sesini biraz alçalttı Kadir. Azer'e hafifçe eğildiğinde başıyla evin arkasını işaret etti. "Bi konuşabilir miyiz abi seninle?"
Karaca onları uzaktan izlerken bir Yılmaz'a bir Kadir'e bakıyordu. Kendisine dönük olan Yılmaz 'noluyor?' der gibi kafasını salladığında onun da durumu bilmediği son an aklına gelerek omuz silkti 'bir şey yok' der gibi.
Bavulları taşıyan adamların arkasında kalan Ceylan'la göz göze geldiklerinde aynı korkudan onun da gözünde olduğunu gördü.
"Hayırdır?" dedi Azer Kadir'e göz kırparak. "Bir durum mu var?"
"Yok, kötü bir şey değil." Kadir arkası dönük olsa da kendilerini dinlediğini bilen Yılmaz'ın ensesine vurmak istediğinde kendisinden yüksekte kaldığı için uzanmak zorunda kaldı."Şu it duymasın yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jazba
Teen FictionJazba Urduca yoğun istek, arzu, tutku anlamına gelir; tıpkı Azer ile Karaca'nın içindekiler gibi.