2¦- "Hiç mi?"

1.3K 82 39
                                    


"Aslında biliyor musun, o zamanları bile özlüyorum." dedi Karaca elindeki yaraya daha fazla bastıramayarak.

En başta, yani yarası tazeyken kolaylıkla kanaması azalsın diye baskı uygulayabiliyordu canı yansa da. Ama zamanla ağrısı tüm eline yayıldığından daha fazla dokunamıyordu artık.

Acıyla titreyen elini kan lekeleriyle dolu dizlerinin üstüne bıraktığında yerde, yatağının ucuna yaslanmış kendisine bakan Azer'e geri döndü.

"Yani diyeceksin şimdi, sen çok tedirgindin o zamanlar falan diye de..." Karaca hatırlamak ister gibi başını dolabına çevirdiğinde gülümsedi. "Yine de güzeldi işte."

"Sen sürekli caz yapıyordun ama yanlış mıyım? Yok Azer kapatacağım anam geldi, yok sen yorulmuşsun git uyu."

"Konuşmak istemediğimden değildi ki..." 

Karaca bu oyuna kendini öyle kaptırmıştı ki başını hafifçe önüne eğdi sanki Azer gerçekten karşısında oturuyormuş gibi. Onu en son gördüğünde üstünde damatlık varken bu sefer birlikte uyudukları gecenin sabahında giymiş olduğu gri tişört vardı.

Ona tüm detaylarını ezber etmek ister gibi bakmak, bakmak ve bakmak istiyordu. Ama yaklaşık on beş saniye sonra gözlerini kapatıp açmasıyla Azer yine ortadan kayboldu. Karaca aklına ilk geleni yaparak tırnaklarını avucunun içine saplayacaktı ki kapının önünde beliren Azer durdurdu onu. 

"Tamam, tamam." diyordu Azer iki elini onu durdurmak isteyerek kaldırdığında. Bu sefer beyaz geniş tişörtüyle, Karaca'nın ona gittiği günkü kıyafetleriyle karşısındaydı. "Tamam, yapma."

"Sen... Neden gidiyorsun?" 

Karaca içinden zaten yoksun da, neden gidiyorsun işte? diye geçirse de bunu sesli söylemesi, yokluğunu kabul etmiş olduğu anlamına geleceği için sadece içinden geçirdi.

"Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız tamam mı? Sen bir daha asla, ama asla canını yakmayacaksın, ben de hiç gitmeyeceğim." 

"Hiç mi?"

"Hiç."  Azer yanına yaklaştığında Karaca ona temas ederse gideceğinden korkarak geriye doğru kaydı oturduğu yerde. "Ama şimdi babanı ne bileyim ananı falan birini çağır işte. Elin böyle kalırsa canın daha çok acır."

"Canım acırsa anlaşmamız bozulur, değil mi?"

"Evet, bozulur. Bir daha da-" 

"Tamam tamam. Gidiyorum ben." 

Karaca odadan çıkmaya yeltense de son bir kez arkasını döndü. Azer'in orada olduğunu görmesiyle sağlam elini kahküllerine götürerek hızlı bir hareketle düzeltti ve hafifçe gülümsedi ona. 

Merdivenlerden indiğinde yüzündeki tebessüm silinmemişti. Salona ondan önce silüetinin girmesiyle herkes bir bir ona dönerken Ayşe elini görüp ona seğirtti hemen.

"Kızım! Ne oldu eline? Bakayım?"

"Şey, yerleri biraz kirlettim sanırım. Damladı merdivene falan."

Karaca geriye doğru çekilerek gözleriyle babasını aradığında Selim Karaca'nın o kalabalıkla münakaşaya girmesini istemez gibi gibi karşısına geçti ve elini tutttu.

Karşısında sadece kendisini görüyordu. Rüştünü kanıtlamaya çalışan, görünmeye çalışan kendisini.

Oysa Karaca'nın durumu apayrıydı. Karaca er ya da geç birisi tarafından görülmüş, birinin göğsüne sığınabilmiş, güvenmek nedir hem görmüş hem de göstermişti. 

JazbaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin