1¦"Bir tanesi yırtılsa, bin tane alırım sana."

2.2K 125 73
                                    

Sol elinin avucunda olan bandın kenarını derisinden hafifçe kaldırdığında cildinde kalan yapışkana parmağını sürdü ve burukça gülümsedi Karaca. Yemek masasında yaşanan tatsız olaylardan hemen önce babasıyla olan konuşmalarını her hatırladığında şu an olduğu gibi acıyla tebessüm ediyordu. 

Kendisini bildi bileli hep düşünmüştü babasının ona değer verdiğini. Ama annesinin son zamanlardaki davranışları gerçekten şaşırılacak cinstendi. Çikolata aldırmıştı Karaca için geçen gün.

Hala yemediği ve elinde odadan odaya dolaştığı için muhtemelen bozulan şesmiyeye bakarken Akşın'ın yatağına doğru çevirdi bakışlarını yavaşça.

Onun fırsata ya da sebebe ihtiyaç duymadan ailesinden gördüğü sevgiyi hatırladığında tebessümü gülüşe dönüştü. 

Karaca'nın evden kaçması, ailesinden ayrı evlenmesi, kocasını vurması ve sonunda delirmesi gerekiyordu bu sevgiyi alabilmek için demek ki. 

Bunları son zamanlarda sık sık düşündüğü için mi yoksa Sultan'ın düğüne gelmesiyle olanlardan dolayı mı bilmese de hiçbir duyguya tam anlamıyla sahip olamıyordu artık. 

Bazı gecelerde çok ağlıyor, sabahına ise kahvaltıda kendisine 'Çayını tazeleyeyim mi?' diyen Saadet'e gülümseyerek başını sallıyordu. 

Ne var ki bu gülümseme mutluluğun getirisi değildi. Doğduğundan beri hissettiği tüm duygulardan en fazla mutluluk gitmişti Karaca'dan.

Sadece kalbinden ya da zihninden değil, Karaca'dan tamamen gitmiş gibiydi bu kavram. Azer'le olan güzel anlarını da hatırlamasa, ruhuna bu duygunun renginin hiç değmediğini düşünecekti neredeyse.

Uzun zamandır mutluluğa en yakın anı olan, rüyasında Azer'i gördüğü günü hatırladığında, onunla ilgili herhangi bir şeyi hatırladığında yaptığı gibi gözlerini sıkıca kapattı. 

"Çok canın acıdı mı?" dediğinde Azer'in verdiği cevabı hatırlamaya çalışırken onun pürüzlü ses tonunu yavaş yavaş unutmaya başladığını fark etti. 

"Sakın üzülme tamam mı?"

Dişlerini yapabildiği kadar sıkarken başını yavaş yavaş sağa sola sallamaya başlamıştı birden. 

"Hayır, hayır, hayır. Ondan önce- ondan önce bir şey daha söyledi."

Bu sefer ellerini yumruk yaptığında tırnaklarının sol elinin avuç içindeki yaraya batmasıyla acı dolu bir inilti dudaklarından döküldü. 

"Karaca." dedi Azer yatağın ucundan. "Canını yeterince yaktın sevgilim, yapma."

Önce yine rüyanın içinde miyim diye düşünse de heyecanından salgıladığı adrenalin öyle artmıştı ki, her zamankinden hızlı çalışan zihni hemen yanıtladı onu. 

'Elim acıdı az önce? Hissettim! Acıdı!'

Rüyada olsa tam bir acı hissedemezdi değil mi?

Ama karşısında oturan Azer öyle gerçekçi görünüyordu ki inanamayarak bir kez daha sıktı yumruk yaptığı elini. 

Canı, gözlerini dolduracak kadar yansa da sesi çıkmadı bu sefer. Şokla karışık bir heyecan içerisindeydi. 

En önemlisi de son günlerinin en canlı saniyelerini yaşıyordu belki de. Avcunun içinde onu yakıp kavuran acı, boğazındaki yumru ve dolan gözleri ile 'yaşıyorum' diyordu bedeni resmen. 

Ani bir hareket yapmamaya özen göstererek yorganının üstünde elini hareket ettirdiğinde Azer'in oturduğu köşeye doğru uzattı. Bir yere gitmeden kendisine bakmaya devam ettiğini görünce hevesle gülümsedi ve hemen dizlerinin üstüne oturdu bu sefer. Tek elini yatağa basarak destek aldığında emekler gibi bir pozisyonda diğer elini kaldırdı ve yüzüne yakınlaştırdı iyice. 

JazbaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin