Düşünceleri dinlemek...
Ne kadar gerçekçi geliyordu bir mantığa? Düşünceler dinlenebilir mi? Teknoloji yüzyıllar sonrasına kadar gelişse, robotlar görse tüm işlerimizi, jetlerle dolaşsak gök kubbede... Düşünceler dinlenebilir mi o zaman?
Ne istiyordum ben... Yalnızlığı mı istiyordum yoksa onunla saniyelik de olsa gülümseyebilmeyi mi? Hiçbir şeyin önemi olmadığı bu bomboş hayatımda onu gerçekten istiyor muydum? Asıl soru buydu işte. İstediğim şey o muydu yoksa acı mı?
"Bunu gerçekten istiyor musun?" diye soruverdim düşüncelerim benden habersiz dudaklarıma dökülürken. Söylemezdim aslında, ama bir anda çıkıverdi ağzımdan. Düşünmeden hızlıca "Evet." diye yanıtladı Anıl.
"Ben istemiyorum." dedim. Umutlanacaktı farklı bir şey söyleseydim belki de... Kendimi düşünmedim, doğrusunu istersem düşünemedim desem daha doğru olurdu aslında. Ben bir kara deliktim. Sanki Anıl da NASA'dan gönderilmiş bir uzay gemisi. Yutardım onu bana yaklaşsaydı. Ona izin verseydim mahvederdim onu. Biterdi, kaybolurdu. Bu bencilliği yapamazdım, kendimle birlikte onu da kaybedemezdim bu dünyada. "Buna ihtiyacım yok. Senin de." diye devam ettim. Suratımda gezen gözleri ifadesiz gözlerimin üzerinde takılı kalmıştı hiç umudunu kaybetmeden. Ama rahatsızlık vermiyordu bana diğerlerinin bakışları gibi. Sadece korkuyordum biraz. İyi hissetmekten sanırım...
"Bunu ben istiyorum." dedi. "İhtiyacın olup olmadığının hiçbir önemi yok. Sırdaş olmayacağız, çıkmayacağız, en iyi arkadaşın olmayacağım, sadece düşüncelerini dinleyeceğim." Surat ifadesi hiç değişmiyordu, sanki kapalı bir kutunun içini çakıyla açar gibiydim onun gözlerine bakarken.
"Ne gerek var?" diye sordum. Sonuçta toplum tarafından dışlanan ve sevilmeyen biriydim. Bunun bir nedeni olmalıydı, bir çıkar noktası. Aslında düşününce kızmıştım kendime. Anıl bir çıkarı olduğu için benim yanımda olmak isteyecek biri değildi tanıdığım kadar. Ama ne kadar tanıyordum, orası ayrı bir noktaydı.
"İstiyorum, Defne. Sorgulama, sadece izin ver. İzin ver de yanında olayım."
Suratına bomboş bakmayı sürdürdüm. Düşüncelerim bir yerden başlayıp aynı yere geri dönüyordu. O süre içerisinde o kadar çok düşünmüştüm ki bu kısır döngü içerisinde kaybolacağımı sanmıştım bir an. "Hayır." dedim net ve soğuk bir sesle.
"Neden?" diye sordu. "Neden hayatına birini sokmamakta bu kadar kararlısın? Neden biraz da olsa iyi olmak istemiyorsun?"
Neden biraz da olsa iyi olmak istemiyorsun?
Doğru, neden istemiyorum ki biraz da olsa iyi olmayı. Neden ısrarla geri tepiyorum tüm iyi olma fırsatlarını, neden izin veremiyorum ona. Sırf onun içindi hepsi. Sırf onun içindeki iyiliği kaybedip sonunda iyilik kırıntılarını benim üstüme dökmesini istemediğim için. Kötülüğü fark etmemesi için. Çünkü acı çekerdi mıknatıs gibi. Acı bırakmazdı peşini. Yapışırdı. Ve kurtulamazdın sonra. İmkansız değildi ama çok zordu. Acıyı yüz üstü bırakırsan eğer, seni pişman ederdi buna.
"Ben konuşmayı sevmiyorum. Anlatmayı, bir şeyleri ispatlamayı sevmiyorum. Gülmeyi sevmiyorum. Yaşamayı da sevmiyorum. Eğer sana bunun için izin verecek olursam, hayatın koca bir ziyandan ibaret olur, anlıyor musun?"
"Bunu zorla yapmayacağım."
"Anıl," diye başladım. "Ben, hayatımda kimseyi istemiyorum. Sana, eğer sana izin verirsem hayatın nasıl olur, biliyor musun? Silik bir hayatın olur ve eğer silik olmaya başlarsa bir daha asla net göremezsin. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama ben iyi olmayı, iyi hissetmeyi istemiyorum. Böyle bir konuşmayı hayatım boyunca yapmadım ve yapmam ama eğer sana izin verirsem iyi olabilirim. Bu benim için kötü bir şey, inan. İyi olmak iyi değil. Yine eğer sana izin verirsem seni yüzüstü bırakacağım. Yanımda olma, düşüncelerim dinlemeyi isteme. Anladın mı? İstemiyorum, seni hayatımda istemiyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEPRESİF
Mystery / ThrillerBen bir renge sahip değilim. Siyah değilim, beyaz değilim, gri bile değilim. Rengimi ne gördüm ne de tahmin etmek için çabaladım. Yalnız saç diplerimden tutulup karanlığa fırlatıldığımı hatırlıyorum. Ha bir de, karanlığın beni yuttuğunu. Sonrasıysa...