Kıyafetlerim yer yer kana bulanmıştı. Görüntü kimileri için mide bulandırıcı olsa da benim için en güzel manzaralardan bile daha ilgi çekiciydi. Derime değdiğinde hissettiğim şey, mangalda etrafa saçılan kıvılcımların deriye değmesi gibiydi. Ya da iğne vurulurken iğnenin deriye girdiği anki yanma gibi.
Saçımın tokasını çözüp aynanın önüne bıraktım. Suyu açıp ılıklaştığını anladıktan sonra duşa kabinin içine girdim. Üstümden akan suyun altında suyun daha çok ısınmasını beklerken kolumdaki kanların suya karışıp yere süzülmesini izledim. Su hala ılıktı ve verdiği yanma hissi küçümsenecek haldeydi. Yavaş yavaş ısınıp su buharları duşa kabinin camını saydamlığından ayırırken kolumdan daha fazla kan akmaya başlamıştı. Su kanı bastırıp bir süre sonra akmasını engelleyecekti. Ezberlediğim bir kısır döngüydü bu.
Suyu kapatıp şampuanı elime aldım. Saçımı şampuanlayıp köpürttükten sonra suyu yeniden açtım. Saçım durulanırken suyla karışmış şampuan vücudumdan aşağı aktı. Hafif acı tekrar bedenime dönerken dün gece yeterince temizlendiğimi düşünerek duştan çıktım. Bornozumu üstüme geçirip odama gittim. Yaralarıma ve acıyan diğer yerlere dikkat etmeden üstümü giyindim. Her harekette yeni bir acı…
Kolay bir hareketle havluyu saçıma sarıp mutfağa gittim. Dengesiz bir beslenme düzenim vardı. 2-3 gün hiç yemek yemediğim olduğu gibi kusacak kadar yediğim de olmuştu. Şu an hiçbir şey yememe zamanındaydım sanırım. Elime bir bez alıp yerdeki kanları temizledim. Arkamda delil bırakmamak amacıyla bıçağı da yıkayıp yerine koydum.
Tüm bunlar olurken kapı çalınınca birden irkildim. Saate bakınca, içimden “Tabi ya.”dedim. Kapıyı açmak için koridorun sonuna yürüdüm. Yaklaşıp kapı kolunu indirdiğimde daha önce hiç görmediğim, 15-16 yaşlarında gibi görünen sarışın bir genç gördüm. Ben ona boş bakışlarımı gönderirken o önce davrandı ve elindeki paketi göstererek, “Bizim patron Sinan Bey’in evine bırak kızı sana ne yapacağını söyler dedi burası değil mi?”diye sordu. Kafamı evet anlamında salladım.
İçinde yemek olduğunu bildiğim paketi bana uzattı bense geri çekildim. “Ben almıyorum.”dedim. Bana deliymişim gözüyle bakarken hemen devam ettim. Elimle koridorun sonundaki odayı işaret edip, “Elindekini oraya sen götüreceksin.”dedim. Şaşkınca suratıma bakarken dediğimi yapmak için ayakkabılarını çıkardı. Kapıya gidip iki kez tıklattı. İçeriden cevap gelmeyince “Sipariş.”dedi. Kapı açılınca elindeki paketi içeriden uzanan ele bırakıp kapıya geldi. Ayakkabılarını giydiğinde “İyi günler” demek için hazırlandı ama ben ilk hecesinde kesip kapıyı suratına kapattım.
Biricik babam ve biricik amcamın anlaşması sonucu her gün babama dışarıdan yemek getirilirdi. Parası amcamın cebinden çıkardı. Bense kendi kendime yaşamayı öğrendiğimden zaruri ihtiyaçlarımı karşılamanın beni pek zorladığı söylenemezdi. Kendi kendime yetebilmeyi seviyordum aslına bakılırsa, tek başımaydım. Hep istediğim gibi, yalnız ve huzurlu. (!)
Salona geçip televizyonu açtım. Psikoloji, intihar konulu film koleksiyonuma göz ucuyla baktım. Ama hayır, bu kez bunu yapmak istemiyordum. Uyumak istiyordum. Evet, uyumak belki de yeryüzünde gelmiş geçmiş en iyi çözümdü. Duşun üzerimde bıraktığı ağırlıkla yatağıma uzandım.
***
Gözlerimi açtığımda saat 5’e geliyordu. Etraf aydınlanmamıştı ve evin içi bile kuru soğuktu. Tekrar uyumaya çalıştım ama boşa çabaladığımı anlayınca yataktan kalkıp telefonuma uzandım. Operatör mesajlarından başka bir bildirim olmadığını görünce sıkkın bir ifadeyle telefonu yerine bıraktım. Ne bekliyorsam…
Yapacak hiçbir şey yoktu. Gözüm komodinin üstündeki kağıda ilişti. Kat yerinden açılmış, bir tarafı havaya kalkmıştı. Sadece YAZICI kelimesini gördüm. “YAZICI.” Acaba onun kendi soyadı mıydı yoksa uğruna ailesini kaybettiği zengin adamın soyadı mı? Telefonuma yeniden uzandım, özel numaraya çevirip elimdeki numarayı tuşladım. Saat sabahın 5’iydi ve ben annemi (!) özel numaradan arıyordum. Uyuyor olmalıydı, belki onu da uyku tutmamıştı kim bilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEPRESİF
Mystery / ThrillerBen bir renge sahip değilim. Siyah değilim, beyaz değilim, gri bile değilim. Rengimi ne gördüm ne de tahmin etmek için çabaladım. Yalnız saç diplerimden tutulup karanlığa fırlatıldığımı hatırlıyorum. Ha bir de, karanlığın beni yuttuğunu. Sonrasıysa...