•7•

1.2K 152 92
                                    

༄༄༄

Jennie'den;

O garip ve anlamlandıramadığım akşam yemeğinin üzerinden tam iki gün geçmişti ve ben hâlâ daha bu eve alışamamıştım. Yine de çok bir sorun yaşamadan atlattığım bu iki günün ardından nihayet Cumartesi günü gelebilmişti.

Bugün ücretsiz olarak yazıldığım ve de 2 saat sürecek olan resim kursum vardı. Ayrıca, izin günüm de bugündü ve ben ise hiç zaman kaybetmeden evden çıkıp kursun yapıldığı yere gelmiştim bile.

Saat 10:00 ve 12:00 arasında yapılan bu kurs, şu an için belki de beni hayata bağlayan tek şey olabilirdi. Resim çizmek, bir şeyler tasarlamak ve bunları gerçekten de severek yapmak kendimi oldukça iyi hissetmemi sağlıyordu.

"Hoş geldin Jennie!"

Resim hocasının -otuzlu yaşlarda olan bu kişi, çok iyi biriydi- sesini duymamla beraber ona doğru dönmüş ve kocaman gülümseyerek, "Hoş buldum Bay Park!" demiştim.

"Hadi bakalım, herkes yerlerine geçsin. Derse başlıyoruz."

•••

"İyi günler Bay Park!" Bana karşılık Bay Park'da gülümseyerek iyi günler dilediğinde dışarıya çıkmıştım. 2 saat boyunca bugünkü dersin konusu olan portreler hakkında konuşmuş ve birkaç bir şey çizmiştik.

Ellerimin hafiften uyuştuğunu hissetsem de bu bana acı değil, aksine zevk veriyordu çünkü resim çizmek benim için asla bir yük ya da hemen bıkacağım bir şey olmamıştı. O yüzden de halimden gayet memnundum.

İzin günüm olsa bile yapacak hiçbir şeyim olmadığı için resim kursunun olduğu yerden çıktığımda boş boş etrafıma bakınmaya başlamıştım. Şu anda eve gitmek istemiyordum çünkü o ev, hâlâ daha bana oldukça garip geliyordu.

Buluşabileceğim ya da oturup sohbet edebileceğim hiçbir arkadaşım olmadığı için de şu anda ne yapmam gerektiğini hiç ama hiç bilmiyordum. Ayrıca, yalnız olmak gerçekten de çok zordu.

Birazcık dolanabilirim belki diye düşünerek yürümeye başladığımda nereyi dolanmam gerektiğinden de pek emin değildim. Gerçi belli bir yer olmasına da gerek yoktu. Amacım, yalnızca zaman geçirebilmekti.

Yürümeye başladığımda aklıma bir ton düşünce üşüşmeye başlamıştı ve ben de bu yüzden bıkkınca bir nefes vererek kafamı iki yanıma sallamıştım. Bu sırada elimde tuttuğum ve de çizdiğim resimleri koyduğum dosyayı da düşmekten son anda kurtarmıştım.

Düşünceler kafama üşüştüğünde, kafamda beliren ilk şey tabii ki de Park Jimin olmuştu çünkü o gün beni aşağılamasını ve ardından da söylediği ağır şeyleri hâlâ daha zihnimden silip atamamıştım ve ister istemez de gururum kırılmıştı.

Senin gururun şu zamana kadar birçok kez kırıldı zaten Jennie...

Sanırım iç sesime ilk defa hak veriyordum fakat bu yine de Park Jimin denilen o adama oldukça sinirli olduğum gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyordu.

Çok umursamaz, bencil ve dediğim dedik biriydi. Bunu çok kısa bir zamanda bile gayet iyi bir şekilde anlayabilmiştim. Aslında ön yargılı olmayı ya da insanları hemen bir kalıba sokmayı hiç sevmezdim ama Park Jimin karşısında ön yargılı olmamak da gerçekten çok zordu.

Düşüncelere dalmış bir şekilde ilerlemeye devam ederken, bu sırada telefonumun çalmasıyla beraber de elimi cebime doğru götürmüştüm. Telefonumu çıkartıp arayan kişiye baktığımda ise Baş Hizmetli Eun olduğunu görmüştüm.

Tailed StarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin