Tailed Star

•20•

༄༄༄

Rosé'den;

"Jungkook, iki dakika uslu dur ya!"

Bana sırnaşmaya çalışan Jungkook'a karşılık dediklerimle beraber kıkırdamış ve yanağıma bir öpücük kondurarak geriye çekilmişti. "Ama ne yapayım ya, yanımda olsan da özlüyorum seni..."

Bu tatlı hali karşısında istemsizce gülümserken ona doğru yaklaştım ve dudaklarına minicik bir öpücük kondurarak geriye çekildim. "O geceyi bir daha mı tekrarlasak ki, Rosé'm?"

Arsız bir şekilde sorduğu soru üzerine koluna hafifçe geçirmiş ve hemen masada duran bilekliğimi elime alarak birkaç saniye içerisinde de bileğime takmıştım. Bu sırada o ise aynadan kendine bakmakla meşguldü.

"Şu yakışıklılığa düşmeyecek kız tanımıyorum desem..."

"O kızların gözlerini tek tek oyarım desem..."

Dediklerimle beraber gülmüş ve belimden tutarak beni kendine doğru çekmişti. "Kıskanınca nasıl da seksi oluyorsun sen öyle..." Diyerek dudaklarıma doğru eğildiğinde kapı açıldığı için anında onu geriye doğru itmiştim.

"Cilveleşmeye bir son verip, içeriye mi geçseniz acaba? Birazdan açılış konuşması yapılacak, çabuk olun hadi."

Lisa'nın dedikleriyle beraber utandığım için yanaklarımın kızardığını hissetmiştim fakat Jungkook hiç oralı bile olmamıştı. Bu halimi sırıtarak izlemekten başka hiçbir şey de yapmıyordu zaten.

"Hemen de utanırmış ya, kıyamam..."

Lisa'nın gülerek dedikleri üzerine Jungkook'da gülerken bıkkınca bir nefes verdim ve gözlerimi devirerek kapıya doğru ilerlemeye başladım. Her üçümüz de odadan çıkıp oldukça ihtişamlı görünen mekana doğru adımladık.

"Az önce neler neler oldu varya... Şu lansman bitsin anlatacağım size."

Lisa'nın kulağıma doğru yaklaşarak fısıldadıklarıyla beraber büyük bir merakla ona doğru baktığımda, "Sabret azıcık..." diyerek koluma girmişti. Bu kadar çok merak etmişken nasıl sabredebilirim acaba diye düşünmeden de edememiştim doğrusu.

Podyumun olduğu kısmın hemen ilerisinde bizler için ayrılmış olan kısma geçtiğimizde Park Woo Jin'e başımla selam vermiştim. O da bana aynı şekilde karşılık vermiş ve tekrardan önüne doğru dönmüştü.

"Hepiniz hoş geldiniz, saygıdeğer misafirlerimiz..."

Otuzlu yaşlarının başında olduğunu düşündüğüm erkek sunucunun dedikleriyle beraber herkesten bir alkış koparken, etrafın cıvıl cıvıl olması da gerçekten mükemmel görünüyordu. Şu anda Jennie ve Jimin hariç herkes buradaydı. Onlar da kulistelerdi ve yaklaşan büyük an için hazırlanıyorlardı.

Bu sırada gözlerim meraklı bir şekilde olan biteni izleyen Woo Bin Bey'e doğru kaymıştı. Umarım bu lansman tam da onun istediği gibi geçerdi ve bu ortaklık işi de hallolurdu. Bu işin hallolması demek bizim şirketimizin maddi anlamda kazandığı gelirin en az iki katına çıkması demekti çünkü.

"Evlensek mi Rosé?"

Kulağıma doğru yaklaşan ve bu soruyu fısıldayan Jungkook ile beraber gözlerim kocaman açılırken, o ise bu halime gülmüş ve geriye çekilerek keyifle etrafını izlemeye başlamıştı.