Tailed Star

•16•

༄༄༄

Jennie'den;

"O öyle olur mu hiç Jennie? Bak, şu şekilde çizersen çok daha zarif görünür."

Jimin'in konuşması ve ardından da yanıma gelerek elimdeki kalemi alması ile beraber gözlerimi ona doğru çevirmiştim. Keşke çevirmeseydim diye düşünmeden de edememiştim çünkü şu anda oldukça yakınımdaydı.

Ben, onu ve mükemmel yüz hatlarını hayranlıkla izlerken; o ise, bana bakmamayı tercih ederek odaklanmış bir şekilde elbisenin bel kısmını daha da derinlemesine çiziyordu. Hem arkadan, hem yandan, hem de önden bir şekilde olmak üzere üç farklı görüntüde de çizmiştik elbiseyi.

Sabahtan beridir, benim sadece basit bir taslak olarak çizdiğim bu elbiseyi çok daha dikilebilecek ve de dikkat çekebilecek bir hale getirmeye çalışmıştık. Tek bir elbise için bu kadar uğraşmış olmamızın sebebi ise, bu ortaklığı bir kez daha kaçırmamak içindi kesinlikle.

Her seferinde başka bir şeyler daha ekliyor ve eğer bu eklediklerimizi beğenmezsek de çıkartıyorduk. Şu ana kadar gayet güzel bir şekilde gitmiştik ve bence elbise de oldukça güzel görünüyordu fakat Jimin, çok az bir işi daha olduğunu söylemişti.

Prenses model olarak geçen ama çok da kabarık olmayan bu elbise, yerlere kadar uzanıyordu ve de mavi tonlarındaydı. Sağ bacak kısmındaki derin yırtmacı -ki bu yırtmacı Jimin eklemişti- ve elbisenin üzerini süslemiş olan kuyruklu yıldız desenleri ise elbiseyi bambaşka bir boyuta taşıyordu.

Elbise, zarif askılarıyla ve üzerindeki şık tüllerle beraber de oldukça naif görünüyordu aslında. Zaten derin bir yırtmacı olduğu için de, göğüs ve sırt kısmının daha az dekolteli olmasını tercih etmiştik.

Bu elbisenin asıl olayı, o derin yırtmaç ve de kesinlikle üzerindeki o kuyruklu yıldızlardı. Aslında ben yırtmaç koymadan önce sırt dekoltesi varmış gibi tasarlamıştım fakat kesinlikle şu anki görüntüsü çok daha güzeldi.

"Bana biraz daha böyle seksi bir şekilde bakmaya devam edersen eğer, öperim seni Jennie çok ciddiyim."

Yüzünü bana doğru çevirmiş ve gözlerini de dudaklarıma doğru odaklamış bir şekilde konuştuğunda sertçe yutkunmuş ve anında gözlerimi ondan çekmiştim.

Ona yardım edeceğimi söylediğim için olsa gerek sabahtan beri bana oldukça ılımlı bir şekilde davranıyordu ve ben ne dersem diyeyim sözümü dinliyordu.

Jimin gibi bir adama bunları yaptırıyor olmak, gerçekten de olağanüstü bir şeydi benim için.

Kalbimi hızlandırdığını zaten biliyorken, bugün de bu durum iyice artmış ve hem ona her baktığımda kalbim hızlanmış, hem de sanki karnımda kelebekler uçuşuyormuş gibi hissetmeye başlamıştım.

Bunun ne anlama geldiğini de gayet iyi biliyordum aslında fakat bilmemezlikten gelmek daha da çok işime geliyordu. Hem bilsem de bir şey değişmezdi, yani koskoca Park Jimin'in benden hoşlanacak hali yoktu sonuçta.

Ayrıca, böyle şeyler dediği için ister istemez utanmıştım ve o da bu halime hiç çekinmeden sırıtmıştı. Oldukça değişik bir adamdı. Yani ilk tanıştığımız zamanlar bana karşı olan tutumu ve şimdiki tutumu arasında dağlar kadar fark vardı.