15:direnmemin bir anlamı yok

4.9K 276 104
                                    

yorumlarınıza ihtiyacım var🥺🥺💕💕

bölüm 15: direnmemin bir anlamı yok-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


bölüm 15: direnmemin bir anlamı yok
-

bazen yaşadığınız şeylerden dolayı duyduğunuz pişmanlıklar bir türlü peşinizi bırakmaz. sizin ise tek yapabildiğiniz geçmişte sıkışıp kalmaktır. ileriyi göremez ve kendinize güvenmezsiniz.

bunları oldukça rahat bir dille söyleyebiliyorum çünkü bunları en ince ayrıntısına kadar yaşamış biri olarak atlatılması ne denli zor bir şey olduğunu en iyi ben bilirim.

ama inanır mısınız, yavaş yavaş kendime geldiğimi ve özüme döndüğümü hissediyorum.
unuttuğum hisleri yeniden yaşamak ve ruhumun iyileştiğini hissetmek bana iyi geliyor.

bu nedenle de artık geçmişte yaşamayı bırakıp şu ana odaklanmaya başladım. önceden yaşadığım şeylerin beni korkutmasına veyahut karşıma sürekli büyük engeller koymasına izin vermediğim andan beri çok daha mutlu bir hayat sürmeye başladığımı düşünüyorum.

bilgisayarımdan maillerimi kontrol ederken de tam olarak bunlar geçiyor aklımdan. birikmiş onlarca iş tekliflerini incelerken kızaran gözlerim ve ağrıyan başım bir gram bile etkilemiyor beni çünkü mutluyum.

yaşadığım onca şeyden sonra ilk kez tattığım bu duygu çok yabancı lakin hemen de alıştığımdan bir daha unutmak istemiyorum.

"kahvaltı hazır!" mutfaktan gelen sesle gülümsemiştim. sonunda bilgisayarı kapatabilmiş ve gözlerimi bir süre kapatarak kendime gelmeye çalışmıştım. mutfakta benim için kahvaltı hazırlayan lisa ise sabırsızca beni çağırıyor ve bir an önce masaya oturmam için bana seslenip duruyordu.

"geliyorum." diye yanıtladıktan sonra üzerimdeki rahat pijamalarımla yayıldığım koltuktan kalkabilmiş ve yumuşak terliklerimle mutfağa doğru yürümeye başlamıştım. burnuma gelen krep kokusuyla mayışırken ne denli acıktığımı daha yeni fark edebilmiştim.
uyandığımdan beri bir sürü mail okumuştum ve bir kahve içmeye bile vaktim olmamıştı.

"açlıktan ölüyorum!" mutfağa girer girmez söylediğim şeyin ardından donatılmış masayı görmüş ve ağzımın daha fazla sulanmasına engel olamamıştım.

benim gibi hâlâ pijamalarıyla duran lisa'ysa elindeki son tabağı da masaya koymuş ve kollarını iki yana açarak ona sarılmam için beklemeye koyulmuştu. sahi, bu sabah ilk kez birbirimizi görüyorduk.

hemen kolları arasında girerek başımı omzuna yaslayıvermiştim. öyle iyi gelmişti ki adeta bütün yorgunluğum akıp gitmişti.

"ahh sıcacıksın." kollarımı daha sıkı beline sararken mırıldandığım şeyler hoşuna gitmiş olacak ki gülüşüne engel olamamıştı.

better than your husbandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin