19:küçük bebeği(m)

8.9K 255 128
                                    

bölüm 19:küçük bebeğim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm 19:küçük bebeğim

-

"diğer tarafından açman gerekiyor." karşımda oturan ve pipetini etrafını saran kağıt parçasından ayırmaya çalışan lisa'yı izliyordum. bütün uğraşlarına rağmen bir türlü beceremediğini görünce de daha fazla dayanamamış ve sırıtarak nasıl yapması gerektiğini söyleyivermiştim. bu hareketim hoşuna gitmemiş olacak ki çattığı kaşları, büzdüğü dudakları ve parmakları arasında harap olmuş pipetle birlikte bana dönmüştü.

"iki taraftan da açılması gerekirdi!" yüzündeki ekşi ifadeyle pipetin söylediğim tarafına uzun parmaklarını götürerek tek hareketle kağıt parçasını adete parçalarcasına yırtmıştı.

sonunda pipetiyle içeceğinden bir yudum alabildiğinde elimdeki bardağı göstererek, "ben yarısını içtim bile." demiştim.

"iyi bir sevgili olup benim de pipetimi hazırlamamı bekleyebilirdin." dediğinde gülmüştüm.

hoş, bu sıralar en çok istediğim şey lisa için iyi bir sevgili olabilmekti...
aramızda geçen son kavgadan sonra ikimiz de çok hırpalanmış ve birbirimize sarılıp ağlayarak geçirdiğimiz gecenin sabahında uyanır uyanmaz erken saatlerde önümüze çıkan ilk kafeye gelmiştik. saat sabahın yedisi olduğundan hava biraz serindi lâkin lisa'nın yanında olmak bile kalbimi sıcacık yapıyordu. bu soğuk havada, sanki yumuşak yorganlara sarılmış gibi hissediyordum.

"ben kötü bir sevgili miyim yoksa?" sorduğum soruyla hafif sırıtmış ve gözlerini içeceğinden ayırmadan sorumu yanıtlamıştı.

"bilemiyorum ama tek bildiğim şey, sana sahip olduğum için çok şanslıyım sanırım." kızaran yanaklarım sayesinde yeniden yaşadığımı hissetmiştim. sürekli utanmamı sağlayacak şeyler söylemesini bile bu kadar özlemiş olmam lisa'ya ne denli bağlandığımı gözler önüne seriyordu.

"birbirimize sahip olduğumuz için çok şanslıyız." cümlesine yaptığım ufak düzeltmeye gülmüş ve yavaşça kafa sallamıştı. avuçları arasındaki bardağı masaya, benim bardağımın yanına koymuştu. hemen ardından sandalyesini benim sandalyeme biraz daha yaklaştırmak için kısa süreliğine ayağa kalkmış ve sandalyemin hemen yanına koyduğu sandalyesine tekrar oturmuştu.

yakınlaşan bedenlerimiz ve burnuma dolan kokusu nedeniyle hem heyecanlanmış hem de mayışmıştım. gözlerimin tam içine bakan gözlerine bakıyor ve nasıl bu kadar mükemmel olabildiğini düşünüyordum. dolgun dudakları, çıkık elmacık kemikleri ve baktığım zaman beni bambaşka diyarlara götüren o gözleri...

tanrı'nın özenle yarattığı bu kadına sahip olmak hayatımın en büyük mutluluğuydu.

"ne düşünüyorsun?" güzelliği nedeniyle aklım yerinden gitmiş olacak ki bayık gözlerle izlediğim gözleri bir terslik olduğunu anlamıştı.

better than your husbandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin