10. Bölüm "Seri Katil"

101 46 21
                                    

Mantıklı düşünmem gerekiyordu yanlış bir hareketimle hem Denizi hem kendimi riske atardım.

Elimle Denizi işaret edip önümde beni tehdit eden adama gösterdim.

"Sence bu kızın ölmesi çok mu umrumda, vur gitsin." Deniz'in suratında hayal kırıklığı oluşmuştu. Adama baktığımda bir an şaşırıp suratını düzeltti.

"O zaman küçük kız arkadaşının cesedini görmeye hazır mısın?"

Silahı Deniz'in alnına bastırdı, eli tetikteydi. Rahat gözükmeye çalışıyordum, umrumda değil havası vermeye çalışıyordum ama nasıl gözüktüğüm hakkında bir fikrim yoktu.

"O zaman geri sayım başlasın ha ne dersin?" Başımı onaylarcasına salladım. Bu kadar rahat olmamın sebebi elimdeki kalın ipleri adamın cebinden çıkardığı camı bana yakın yere atmasıyla kestiğim içindi.

Elimle gel işareti yapıp adama kafa attım. Elindeki silahı alıcakken adamın tetiği basmasıyla silaha tekme attım. Patlayan sesle hemen Denize çevirdim başımı Allahtan bir yerinde bir şey yoktu. Diğer adamın kolunu alıp ters çevirip tekme attım. Sanırım kırılmıştı çıkan sesle Denize dönüp hemen iplerini çözüp elimi tutmasıyla koşmaya başladım.

"Bir an beni gerçekten vericeksin sandım." Deniz'in gözyaşları yanağını ıslatmıştı.

"Ben yola çıktığım kişi arkamda bırakmam Deniz." Deniz'in bunu duymasıyla hemen boynuma sarıldı.

Boynumu bırakmasıyla etrafıma bakındım, yola çıkan bir tarafa gitmemiz lazımdı.

"Sağdan gidelim." Elimle yolu gösterip ilerlemeye başladık. İlerden gelen silah sesiyle dişimi sıktım. Yaklaşmışlardı. İlerde küçük bir kulübe vardı, hızlıca ona ilerledik.

İçerisi eskiydi ama idare ederdi, perdeyi hafif aralayıp gelen giden var mı diye baktım ama şu an etraf sessizdi.

"Ne yapıcağız şimdi?" Güzel soru ama benim de bir fikrim yoktu. "Bilmiyorum." Genelde Deniz'in baskın yönünü görmüştüm ama sanırım Deniz'in herkesten sağladığı bir yönünü daha keşfetmiştim.

Kaçmamızın ardından üç veya dört saat geçmişti, hava kararmıştı. Deniz'i bilmiyorum ama ben çok açtım.
"Acıktın mı?" Dudaklarını büzüştürerek "Hem de nasıl." Mutfaktaki çoğu eşya kirliydi, yıkanması gerekiyordu. Dolaplardan da yarım paket makarna buldum.
Bir tencere bulup suyla kirini alıcak kadar yıkadım.

Ateşi yakıp su dolu tencereyi ocağa koydum. İçeri Deniz'e bakmaya gittim ama fısır fısır telefonla biriyle konuşunca duvarın arkasına geçtim.

"Beni korudu diyorum sana dinlemiyor musun beni." Elindeki telefonu nerden bulduğunu anlamamıştım. Önemli olan benim hakkımda kimle konuştuğuydu.
"Ne zaman bizi alıcaksınız peki? İki saat mi çok değil mi?" Konuştuğu kişi kimdi bilmiyordum ama yakın zamanda öğrenicektim. Hemen mutfağa gidip Denize bağırdım. "Deniz mutfağa gelir misin?" Muhtemelen telefonu kapatmıştı adım seslerinden onu anlıyorum.
"Efendim, Mihrimah."
"Deniz sen makarnaları yıkadığım tabağa koy, ben bir lavaboya gidip geleyim."

Deniz'in suratı değişmişti. "Ben girdimde çok pis bence hiç girme bile." Son feryatlarıydı Deniz Hanımın ama umursamadım.

"Çok sıkıştım." Yalandan suratımı ekşitip lavabonun içine girdim.
Bakalım nereye sakladı? İşkillenmesin diye musluğu açtım acele etmem gerekiyordu Deniz her an şüphelenebilirdi. Elimi her tarafta gezdirirken elim aynada sabit kaldı bu aynanın özel tasarım olduğu belliydi. Aynayı hemen elime aldım dış kısmına koymuş telefonu. Umarım telefon şifresi yoktur.

SON TRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin