En azından cümlelerini hiç sevmem gereksiz ümit vermekten başka bir şey yapmıyor ~Mihrimah
Korkuyorum... En son korktuğum zaman ki korkumla hiçbir alakası yok bu korkunun. Benim bu zamana kadar en büyük korkum çaresizlik olmuştur. Eli kolu bağlı bir insan ne yapabilir ki bu hayatta? Düşündünüz mü hiç? Ve ben neydiği belirsiz bir yolda tek başımayım ...
"Mihrimah Alazlar yokluğumuzu fark etmişmidir sence? " sessiz mırıltısında endişe gözle görülürdü.
"Umarım..." daha fazla konuşmayacağımı anlayınca sustu. Başını dizlerime koydu. Siyah gür saçları rüzgarın etkisiyle yüzüme çarpıyordu. Rahatlasın diye elimle saçlarını okşadım.
Yolda in cin top oynuyordu. O derece sessizdi. Sadece önümdeki adamların konuşmasını dinlemeye çalışıyordum.
Bizi akademiye verdiklerinde alacakları parayı nereye harcayacaklarını tartışıyorlardı.Üç saati aşkın yoldaydık ve mesanem patlamak üzereydi. Daha ne kadar çekebilirdim bu yolu hiç bilmiyorum.
Deniz fosur fosur uyuyordu. Rahatı yerindeydi tabi.
"Kalksana lan! Geldik! Kızları kaldır hadi!"
"Deniz! Kalk hadi geldik." Deniz huysuz homurtusuyla beraber kalktı.
Nazlanıyor bir de! Ya sabır!Kısa boylu adam çekiştirircesine bizi aşağı indirdi. Neredeyse sabah olmuştu ama akademiyi göremedim.
"Yürüyün hadi! Bir de sizi bekleyemeyiz!" Sanki biz köle olmak istedik ya zaten.
"Beklemeyin lan! Zorla kaçırdığınız yetmiyor mu?" dedi Deniz.
"Bana bak sabrımı sınama!" adamın hırlarcasına konuşması asabımı benim de bozmuştu.
Denizin elini tutup hızlı bir şekilde yürümeye başladık. Adamlar da arkamızdan yürümeye başlamışlardı.
"Sağdan!" adamın bağırtısıyla sağa döndük. Uzun bir patikadan geçicektik anlaşılan. Kafamı gökyüzüne çevirdim güneşin doğuşu o kadar güzeldi ki kendimi bakmaktan alıkoyamadım. Yirmi dakika yürümeden sonra adamların durmasıyla biz de arkamızı dönmüştük. Aslında geçtiğimizde hiçbir şey yoktu orda. Sadece güzel bitkiler vardı sarmaşık tarzında. Adamlar sarmaşıkları çektiğinde kapı ortaya çıkmıştı. Bunu kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Kısa boylu olan kapıyı altı kere tıklattı, kapı altıncı vuruştan sonra açıldı. Saçları kırlaşmış tek tük siyah teller göze çarpıyordu. Kadının Yüzündeki kırışıklar yorgun olduğunu ele veriyordu. Buna rağmen suratı duvardan farksızdı sanki zorla gelmiş gibiydi.
"Köleleri kaçırtdınız de mi? Bu becerisizlikle size iş veren de hata zaten!"
Adam pis dişlerini çıkarırcasına sırıttı eliyle bizi işaret etti. Kadın adamın bizi göstermesiyle bize taraf döndü. Yüzündeki şeytani sırıtış beni ürküttü. Kadın göründüğünden daha çok korkunçtu.
" Parayı hemen veriyorsun! "
" Kapa çeneni vericeğiz dedik zaten uzatma!Kızları verdikten sonra tabi!"
Adamın bizi kadına itmesiyle taş zemine düştüm, Denizin de üstüme düşmesiyle nefes alamadım.
Lanet olsun!"Biz malları verdik ver parayı Mezra!"
Mal dediği biz miydik! Hah!"Kapa çeneni seni pislik!" bağırmamla ikisininde yüzü bana döndü.
"Ah! Söylemeyi unuttum bunları iyi eğitmen lazım ama sen becerirsin Mezra. " Kadın bana bakıp adama sırıtarak konuştu.
"Merak etme dillerini kullanamayacaklar bile! Hadi işinize bakın siz!" kadının kolumuzu tuttuğu gibi içeri sürükledi ve kapıyı yüzlerine kapattı.
Oh olsun! İyi bile yaptı.Bize samimi bir bakış atıp gülümsedi. Ben onun gülüşünde takılırken kahkaha atmaya başladı.
" Öyle bakmayın onların yanında öyle davranmam gerekiyordu."
"Neden peki?"
"Boşver orasını önemli değil."
Deniz ağzını açmıştı ki "Hayır köle falan değilsiniz sadece akademiye hizmetçi alıcaktık."
İkimizde rahat nefes almıştık. Köle fikri 21.yüzyılda o kadar korkutucu geliyor ki ikimizde bu korkudan nasibimizi almıştık.
"Akademinin yanındaki müştemilatta kalıcaksınız. Oraya en son gidelim isterseniz ben akademiyi gezdiriyim size."
İlimizde tamam anlamında başımızı salladık.Etraf o kadar güzeldi ki bizi kaçırdıklarına sevinebilirdim bile.
"Şu tarftan gidelim. Hah işte burası bahçemiz. Şu an öğrenciler derste olduğu için boş. "
Bahçe peyzaj mimarının elinden çıkmış gibiydi. Güller, sarmaşıklar envai çeşit bitkiler vardı. Tek kelime ile muhteşemdi. Bahçeden çıkıp binaya giriş yaptık. Binanın içi hem sade hem şık döşenmişti.
" Şu taraftan kızlar. "Daha fazla idrarımı tutamayacaktım.
" Mezra hanım ben bir tuvalete gitsem?
"Tabi, bu yolu takip et sonra sağa dön." dümdüz ilerledim yol ikiye ayrılınca sağa doğru ilerledim. Tuvalete koşar adımlarla gittim.
İşimi bitirince elimi yıkamak için çıktım. Ellerimi güzelce sabunlayıp yıkadım. Mezra hanımları nasıl bulacaktım peki?
Kapı koluna asılıp dışarı çıktım. Karşı tuvaletten sesler geliyordu. Merak edip biraz yaklaştım.
"Hadi Ediz! Yapabilirsin sonuçta sen Ediz Silahtarsın!" biriyle mi konuşuyordu acaba? Kapının rüzgarla hafif aralanmasıyla içerdekini görme şansım olmuştu ama sadece bir kişi vardı içerde.
"Başardım!"gelen sesle başımı ona çevirdim elindeki ateş miydi öyle? Aman tanrım!
Bu akademide ne böyle?
656 kelime olmuş. Evet az ama bekletmek istemedim sizi daha fazla. İyi okumalar :)
1-Mezra hanım bazı şeyleri söylemedi neden?
2-Kızların bir an köle olacağını düşünmesi peki?
3-Alaz ve Kamer kızları nasıl bulacak?
4-Diğer bölüme kimi ithaf etmemi istersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON TREN
FantasyHayatınızda her şey normal mi? Peki normal dediğinizi varsayıyorum. Hayatınızda yalan var mı? Sanki ufaktan kıvranmaya başladınız. Ha ne dersiniz? Bu sorular bana sorulsaydı yürü git işine dalga geçecek başka adam bul derdim. Ama şimdi? Hayatımın iç...