.・。.・゜✭・3.gün.・。.・゜✭・

1.6K 242 275
                                    

Gelen yüksek seslerle gözlerimi açtım, herkes yavaş yavaş uyanırken saatin 3.18 olduğunu gördüm. Bu saatte ne yapacaklarını düşündüm.

Işıklar tamamen gittiğinde karanlık heryere hakim oldu, şaşkın sesler kulaklarımı doldururken Felix'in bacağından kalktım.

Ses konuştu,

"Gece görevine hoş geldiniz."

Gece görevi mi? O da neydi?

Liderimiz olarak Chan hyung konuştu,

"Bu saatte ne yapacağız?"

Asansörün deliğinden bir gaz yayılırken ses tekrar konuştu,

"Karbonmonoksit eşliğinde hayatta kalmaya çalışacaksınız, başarılar." (Karbonmonoksit: Nefes almayi engelleyen bir çeşit gaz.)

Heryere yayılan gazla öksürmeye başladık, nefes almak zorlaşıyordu.

Seungmin bağırdı,

"Sakin olun, elbet bir yolu olmalı!"

Jisung konuştu düşünceli bakışlarla konuştu,

"Evet kesinlikle bir yolu olmalı, izlediğim bir dizide de böyle bir sahne vardı."

Minho hyung öksürüklerin arasından zar zor konuştu.

"Peki ne yapacağız Jisung? Artık söyle yoksa öleceğiz."

"Buralarda bir yerlerde tıpa gibi birşey olmalı, onu çekmeliyiz. Yani umarım öyledir."

Herkes etrafa bakmaya başlarken Jeongin konuştu,

"Hyung, bahsettiğiniz şey b-bu olabilir mi?"

Baktığımızda tavanın biraz aşağısında bir tıpa gördük. Çok yüksekteydi, Felix konuştu,

"Hyunjin en uzunumuz, o yapabilir!"

Hyunjin koşarak söylediğimiz yere geldi, ne kadar uğraşsa da o bile yetişemiyordu.

Artık hepimiz yere çökmüştük, galiba kurtulamayacaktık.

Koşarak Hyunjin'in yanına gittim ve konuştum.

"Omzuma çıktı Hyunjin, acele et."

Hyunjin birkaç saniye duraksayıp çoğalan öksürükler eşliğinde omzuma çıktı ve sevinçle bağırdı.

"Yetişebiliyorum, kurtulacağız." bunu söylerken tıpayı çekmişti, saniyeler içinde tüm karbonmonoksit tıpadan içeri girmiş ve başka bir bölmeden ise oksijen olduğunu düşündüğüm bir şey girmişti.

Herkes derin derin nefesler alırken hâlâ öksüren Chan hyungu gördük, ona doğru koşarken nefes almasının zorlaştığını fark ettim.

Ona doğru koşup yanına diz çöktüğümüzde ses konuştu,

"Hyungunuz pek iyi görünmüyor. Dıt dıt, acaba ilk kaybımızı yaşayacak mıyız? Karbonmonoksit ciğerlerine girmişse elden birşey gelmez."

Jeongin ağlamaya başladı ve gözyaşları arasından konuştu,

"H-hyungu kurtarın l-lütfen.."

"Hmm acaba ne yapsak Jeonginciğim, hyungun için neler yapabilirsin?"

"H-her şeyi! Yeter ki onu kurtarın.."

Metal eller Jeongin'e doğru gelirken sırayla altımız birden Jeongin'in önüne geçtik, onu böylece veremezdik.

En önde ben dururken ses konuştu,

"Şimdiden bu kadar yakınsınız tebrikler, ama her geçen saniye hyungunuzun yaşama şansının düştüğünü bilmelisiniz."

En öndeki kişi olarak konuştum.

"Ne istiyorsun, söyle artık."

"Kanını Changbin, senin kanında istediğimiz bileşenler var."

"Kanımı ne yapacaksınız?"

"Onu söyleyemem. Şimdi söyle bakalım, kanını vermeyi kabul ediyor musun?"

Felix'in elini kolumda hissederken cevabımı verdim.

"Kabul ediyorum, yeter ki Chan hyungu kurtarın."

Jeongin'e giden kollar yön değiştirip bana doğru geldiğinde Felix'in kolumda olan eli elime indi ve sıkıca kavradı. Aynı şekilde onun elini sıkarken gözlerimi sımsıkı yummuştum.

Derimin içine giren iğneyi hissetmemle ağzımdan küçük bir inilti kaçtı, birkaç saniye sonra iğne çıktığında kolumu hissedemiyordum. Bunu fark eden ses konuştu,

"Yakında geçer, endişelenme."

Bana gelen eller bu sefer de başka bir nerden çıktığını bilmediğim iğneyle Chan hyungun yanına gitti, koluna iğneyi yaptı ve gözden kayboldu. Ben kolumu tutarak hyungun yanına koşarken diğerleri de peşimden geldi.

Chan hyung yavaşça gözlerini açıyordu.

"Çocuklar iyi misiniz? Neler oluyor?"

"H-hyung biz iyiyiz, senin için çok endişelendik." Jeongin hıçkırıkları arasından konuşarak Chan hyunga sarılmıştı. Ardından herkes gözyaşlarını serbest bırakmış ve toplu sarılmaya katılmıştı.

Sarılmamız bittiğinde Chan hyunga herşeyi kısaca anlattık, çok korkmuştu. Onu zar zor sakinleştirsek de hâlâ 'keşke yapmasaydın, sana zarar gelmesine izin veremem' diyordu.

Ardından saate baktığımızda 3.42 olduğunu gördük, hepimiz oldukça yorulmuştuk ve uyumalıydık.

Sırayla yatarken Felix'in bacağına tekrar yattım.

"Hyung orda yaptığın şey gerçekten hayran kalınasıydı, çok cesursun."

"Kim olsa aynısını yapardı Felix."

"Pek sanmıyorum."

"Felix birşey soracağım, bizim şimdiden bu kadar yakın olmamız sana da tuhaf gelmiyor mu?"

"Aslında bu konuyu ben de çok düşündüm, bana kalırsa bizi buna göre seçtiler. Yani böyle olacağımızı biliyorlardı."

"Mantıklı."

"Neyse hyung, uyu sen. Bugün çok yoruldun."

"Sende aynı şekilde, iyi geceler~"

"İyi geceler~"

Bang Chan hyung bağırarak konuştu,

"İyi geceler çocuklar!"

Hepimiz gülüp karşılık verdik. Yorgun bedenlerimizi uykunun rahat kollarına bırakmanın vakti çoktan gelmişti.

--------

Bu bölümü 18 temmuz 2020'de yazmışım :')

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın💖

Hellevator -skz- (√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin