Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın 🍦
Minho'dan.
Yeni güne gözümü açtığımda her zamanki gibi sevgilimin eksikliğini hissediyordum.
Herkes kalkınca ne kadar aramızda duvarlar olsa da beraber kahvaltımızı yaptık. Şu an Jisung'u izlemek için her şeyimi verebilirdim. Minik sincabım benim.
Bugün benim sıram olduğu için biraz korksam da kendime sorun olmadığını söylüyordum. Sadece birkaç soru cevap olacaktı.
Benim hemen yanımdaki bölmede bulunan sevgilimin sesini duymamla daha rahat konuşabilmek için o tarafa ilerledim.
"Minho~ sevgilim bugün senin sıran diye endişelenmiyorsun değil mi? Hep yanında olduğumu bil~"
"Jisungie~ sen yanımdayken endişelenmem merak etme. Şu an sadece seni öpmek istiyorum."
"Burdan çıktığımızda istediğimiz her şeyi yapacağız merak etme."
"Beni bırakmazsın değil mi?"
"Asla."
"Seni seviyorum~"
"Ben daha çok~"
"YETER ARTIK SEVGİLİSİ OLMAYANLAR VAR BURDA!" Yan tarafımdaki Hyunjin'e bu ortamı bozduğu için en yaratıcı küfürlerimi savururuken Jisung kaşlarını çatmıştı. Doğrusu şu an bile çok sevimli görünüyordu.
"Ya! Hyunjin bizden ne istiyorsun sen? Seungmin tanrı aşkına al şunu başımızdan."
Jisung'un isyanı beni güldürken Seungmin beni duyup konuştu,
"Ben susma hakkımı kullanıyorum!"
"Ben mutlu olamadan sizde mutlu olamazsınız." Diyip psikopatca bir kahkaha attı. Bu çocuk gerçekten manyaktı.
"Lee Minho, sıran geldi." Duyduğum sesle kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı bile.
"Ben burdayım, sakinleş." Jisung'un yumuşak sesi beni sakinleştirmişti.
Hazır olduğumu hissediyordum.
"Merhaba Minho"
"Merhaba"
"Geçmişin hakkında ne düşünüyorsun?"
"Kendi ağzınızla söylediniz 'geçmiş' diye. Geride kaldı."
"Ama her zaman seninle olacak."
"Ben istemezsem olamaz."
"Jisung'un seni gerçekten sevdiğini düşünüyor musun?"
"Tabiki de."
"Ya seni kandırıyorsa?"
"Kafamı karıştırmaya çalışmayın, ona güveniyorum."
"Güven sarsılmak için vardır."
"Bu sizin gibi adilerin düşüncesi."
"Adi dediğin kişilerin neler yapabileceğini biliyor musun?"
"Umrumda değil."
"Ama olacak. Her neyse, burdan çıkınca ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Jisung'la güzel bir hayat yaşamayı."
"Ayrılmayacağınıza eminsin yani?"
"Eminim."
"Ona zarar gelse ne yaparsın?"
"Bunu aklınızdan dahi geçirmeyin."
"Seni ilgilendirmiyor."
"Gayet de ilgilendiriyor."
"Bu kadardı."
"Görüşmemek üzere."
Ses kaybolduğunda çocuklara bittiğine dair bir şey söyledim. Chan hyungun sorularını cevapladıktan sonra yere oturup düşündüm. Lanet olası ses ne kadar istemesem de kafamı karıştırmıştı.
Aklıma gelen fikirle Jisung'ı çağırdım ve tuvalete doğru ilerledim.
Jisung'da geldiği gibi endişeyle konuşmaya başladı.
"Hey Minho, görüşmemiz yasak. Eğer yakalanırsak ceza alırız."
"O zaman yakalanmayız." Diyip dudaklarına yapıştım. Özlediğim ince dudakları hızla öperken Jisung beni durdurmaya çalışıyordu.
Dudaklarımı ayırıp konuştu,
"Bunun zamanı değil sevgilim."
"Sadece kendini bana bırak..." cümlemi bitirdiğim gibi tekrar dudaklarına atıldım. İşe dilimi de soktuğumda Jisung artık kendinden geçmişti.
Bunun için doğru zaman olmadığını bilsem dahi şu an tek istediğim buydu.
Elimi beline atıp onu iyice kendime çektiğimde o da ellerini boynumda birleştirdi.
Daha fazla devam edersek hiç iyi şeyler olmayacağını bildiğim için istemeyerek kendimi durdurdum.
Jisung şişmiş dudakları ve yarı kapalı gözleriyle bana bakarken altımdaki şişlik her geçen saniye büyüyordu.
"Bunun acısını burdan çıktığımızda çıkaracağım sevgilim."
"Seve seve kabul ederim~"
"Şimdi halletmem gereken bir problem var. Sen de halletsen iyi olur." Dedim gülerken.
3.kişiden.
"Efendim Lee Minho 1998'de Gimpo' da doğmuş-"
"Bunları geç Hyeri, bana karakterini ve zayıf yönlerini söyle."
"Jisung denilen çocuk. Onun için her şeyi yapabilir."
"Diğer bilgileri masama bırak."
-----------
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hellevator -skz- (√)
Fanfiction"Cehennem asansörüne hoşgeldiniz." ------------ [♫︎Stray Kids - Hellevator♫︎] [Yazdığım ilk fic olduğunu dikkate alarak okuyunuz.♡]