.・。.・゜✭・29.gün.・。.・゜✭・

927 129 252
                                    

Changbin'den~

Sabahın ilk ışıklarıyla gözümü açtığımda diğerleri de yavaş yavaş uyanıyordu. Sıkışık yatsak da çok güzel bir uyku çekmiştik. Beraber ve huzurluyduk ne de olsa.

Yanımda melek gibi uyuyan çocuğa baktım, daha fazla ertelemeyecektim. Şu günlerde anladığım şeylerden biri de ertelediğim sürece hiçbir bok yapamayacağım olmuştu.

Chan hyungla beraber diğerlerini tamamen uyandırmış ve lavaboya sürüklemiştik. O sırada Felix, Seungmin ve Jeongin kahvaltı hazırlıyor, Jisung ise onların yanında dolanıyordu. Yemek yapmakta pek iyi olmadığını biliyorduk.

Hyunjin lavabodan çıktığı gibi tekrar kendini kanepeye atmış ve memnunca gözlerini kapatmıştı. Sevgilisini zevkle izleyen Minho hyung Hyunjin'in tekrar yattığını görünce kaşlarını çattı ve mutfaktan bir peçete alıp uyuklayan Hyunjin'in ağzına sıkıştırdı.(minhonun peçete fantezisi..LDKSLXKSLXK)

Hyunjin şikayet ede ede mutfaktaki sevgilisinin yanına gidip beline sarıldığında Seungmin gülüp yardım etmesini söylemişti. Ben ise Felix'i izlerken bugün yapacağım şeyin planını kuruyordum.

Artık itiraf edecektim, sonucu ne olursa olsun her şeyi anlatacakım. Tepkisi ne olursa olsun, geç olmadan bunu yapmalıydım.

Mutfakta bulduğumuz şeylerle ortalama bir kahvaltı hazırlayıp oturduk. Sakin ve güzel bir kahvaltının sonunda hepimiz doymuştuk.

"Yarın son gün, kurtuluyoruz." Chan hyung heyecanla konuştuğunda ona hak verdik. Hepimiz içten içe bu bir günün sorunsuz geçmesi için tanrıya yalvarıyorduk.

"Felix, benimle biraz dışarı gelir misin?" Sakin tutmaya çalıştığım ses tonumla Felix'e bakmıştım. Şaşkın duruyordu.

"Neden?"

"Önce gel, öğreneceksin." Chan hyung Felix'in tereddütte olduğunu görünce eliyle omzunu patpatladı ve konuştu,

"Fazla uzağa gitmeyin ve geç kalmayın. Bir sorun olursa da bizi çağırın. Hadi Felix." Felix kafa salladığında önden yürümeye başlamıştım. Cidden, ikimizin arasındaki olaylar o kadar karışıktı ki her şeye hazırdım...

Kulübenin önünde oturdum ve ormana baktım, çok güzel görünüyordu.

"N'oldu hyung?"

"Otur." Yanıma oturduğunda derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım. Geçmişte aramızda geçen şeyleri, pişmanlığımı, ona karşı olan hislerimi ve diğer her şeyi anlattım. [14.gün]

Düz bakışlarla ormana bakıyordu. Uzun uzun anlattığım şeylerden sonra elini tuttum ve bana bakmasını sağladım,

"Geçmişi geçmişte bırakıp yeni bir sayfa açmaya ne dersin? Söz veriyorum bu sefer her şey güzel olacak." Yutkundu, kararsız olduğu çok belliydi.

"B-ben..cidden ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama herkes ikinci şansı hak eder değil mi?"

"Elbette."

"Lütfen sözünde dur." Gözlerimin içine bakıp gülümsediğinde onun da bana karşı boş olmadığına emin oldum. Mutlulukla ona sarıldığımda bana karşılık verdi. Açıkçası böyle olmasını beklemiyordum. Bir tokat veya hakaretler bekliyordum, şu an olanlar mucizeydi.

Ayrılıp elini tekrar tuttum ve ayağa kalktık, tam kapıyı açtığım sırada Jisung'un orda olduğunu gördüm.

"Hey! Jisung niye kapı dinliyorsun?" Sahte bir sinirle konuştuğumda hepimiz kahkahalara boğulmuştuk.

"Sevgilime kızmayın, o bizim ajanlığımızı yapıyor." Minho hyung Jisung'u yanına çekip konuştuğunda gülüp yanlarına oturduk.

"Hyung! Hepsi sevgili oldu." Jeongin dudaklarını büzerek konuştuğunda Chan hyung nerden bulduğunu bilmediğim sütü Jeongin'e içirdi.

"Şşhhtt, sen daha bebeksin sütünü iç." Bazen Chan hyungun cidden Jeongin'i bebek olarak gördüğünü düşünüyordum. Jeongin sütü içerken biz gülmekten yerlere yatmıştık. Chan hyung ise yalandan bir sinirle 'gülmeyin bebeğime!' Diyordu.

O günün geri kalanı da rüya gibi geçmişti. Huzurlu, kahkaha ve sevgi dolu mükemmel bir gündü.

Lakin bir sorun vardı; 8 genç asansörde onlara takılan çiplerin varlığını çoktan unutmuşlardı.

-------

Sonunda nurtopu gibi bir Changliximiz oldu sonunda.. 🤱🤱

Hellevator -skz- (√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin