Changbin'den.
Hep beraber heyecanla kapıya ilerliyorduk, sonunda burdan çıkabilecektik!
Son bir-iki adım kala Felix'in bağırma sesini duymamızla durmamız bir oldu.
"Hey çocuklar! Ya bu bir tuzaksa? Bir anda böyle olması sizi de şüphelendirmiyor mu?"
Herkes donup kalmıştı, böyle birşey olabileceğini hiç birimiz düşünememiştik. Jisung konuştu,
"Cidden böyle birşey yapmış olabilirler mi?" Dedi sorgulayan bakışlarla. Seungmin konuştuğunda hepimiz ona dikkat kesildik.
"Bundan emin olmadan gidemeyiz." Herkes onaylayan sesler çıkartırken Jeongin adımlarına devam edip konuştu,
"Hyung öyle birşey yoktur." Dedi ve masum adımlarla kapıya ilerledi. Chan hyung arkasından 'Jeongin dur.' diye bağırsa da durmamıştı.
Hepimiz donakalmış olacakları izlerken Jeongin kapıya varmıştı.
Ondan sonrası ışık hızında gerçekleşmişti.
Chan hyung koşarak Jeongin'i kolları arasına alırken hareket edemeyip kapının dibinde durmuştu, kendini ona siper etmişti. Ardından bir saniye içinde ben koşarak ikisini de bize doğru çekmiştim. Tavandan kapıya doğru hızla keskin ve büyük bir bıçak düştüğünde ise hepimizin nefesini kesilmişti. Evet, bunlar yalnızca 10 saniyede gerçekleşivermişti.
Herkes çığlık çığlığa olanları izlerken olduğumuz yere çakılmış gibi hareket edemiyorduk. Ben ise olanları sindirmeye çalışırken beynimi kaybetmiştim.
Adi orospu çocukları, diye geçirdim içimden. Çocuklar girdikleri şoktan çıkıp bize iyi olup olmadığımızı sorduklarında onlara iyi olduğumuzu söyledik. Ardından nefeslenirken kulaklarımı Jeongin'in hıçkırığı doldurdu. Chan hyung ve Minho hyung ona sımsıkı sarıldığında hiç zaman kaybetmeden geri kalanlarımızda kucaklaşmaya dahil olduk.
"H-hyung ç-çok ö-özür dilerim." Çok korkmuştu, derin derin nefesler alırken Chan hyung onun saçını okşuyordu. Hyunjin ise ikisini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Etrafı endişe dolu sesler ve iyi olduklarına dair sorular doldururken Chan hyungun kolundaki kesik hepimizin korkmasına neden olmuştu.
Endişeyle kesiğe bakarken o kadar da derin olmadığını gördük, bir tık rahatlasak da gözümüzün önündeki kan buna engel oluyordu.
Chan hyung 'sorun yok, hafif bir kesik' desede hiçbirimiz ikna olmamıştık. Seungmin hyung istek yazan bölmeye pansuman eşyalarını yazarken birkaç dakika dakika içinde gerekli şeyler gelmişti. Dikkat ve endişeyle pansuman yaparken Chab hyungun hafif inlemeleri hepimizin içini acıtıyordu.
İşimiz bittiğinde o lanet sesi duyduk,
"Bir daha böyle birşeye kalkışmadan önce yanında getireceği etkenleride aklınızda bulundurmayı unutmayın."
Sabrım taşmıştı, nefret saçan gözlerle sesin geldiği yöne ilerleyip bağırdım.
"Siktiğimin sesi, bunu yaparken aklından ne geçiyordu?"
Felix'in elini omzumda hissetsem de umursamadan konuşmama birkaç küfürle devam ettim.
Söyleyeceklerim bittiğinde derin bir nefes aldım, rahatlamıştım.
Ses hafif bir kahkaha atıp konuştu,
"Hareketlerin sana zarar vermekten başka birşey yapmıyor Changbin, burda olmanızın sebebini öğrenecek seviyede değilsiniz. Siz sadece piyonlarsınız, bu koskocaman oyunun minik piyonları. İtiraf etmeliyim, performanslarınız etkileyici derecede zekice. Ve yine itiraf etmeliyim ki bu son derece sinir bozucu. Bu yüzden görevleriniz zorlaşıyor."
"Ne yapmamızı istiyorsun, vazgeçememizi mi? Eğer öyleyse emin ol ki bu olmayacak. Biz kazanacağız." Dedim kendimden emin bir ifadeyle.
"Zaman, herşeyi belirlediği gibi bunu da zaman belirleyecek Changbin. Zaman size her şeyi gösterecek, ama yine de emin olma. Düşündüğünden daha güçlüyüz."
"Burdan çıktığımda yapacağım ilk şey bunları size ödetmek olacak!" dedi Hyunjin.
"Göreceğiz." Ardından ses kaybolmuştu.
Sekizimiz de asansörün ortasına çember şeklinde oturduk. Konuşmayı başlatan Seungmin olmuştu,
"Ne yapacağız, daha 6 gün olmasına rağmen neler yaşadık. Kalan 24 gündeki can güvenliğimiz için endişeliyim."
"Hepimiz korkuyoruz Seung." Dedi Chan hyung. Onun ardından Jisung hızlı ve heyecanlı tınısıyla lafa atladı.
"Ama başaracağız değil mi? Ben inanıyorum buna."
"Umarım öyle olur Sung." Dedi Felix.
Hepimiz bunu umuyorduk. Bu konudan sonra Chan hyungun konu değiştirme isteğiyle özel hayatlarımızdan konuşmaya başlamıştık.
Garip olan şu ki, hepimiz müzik bölümündeydik ve bunun gibi birçok ortak noktamız vardı. Seungmin grubun en zekisi olarak 'buna göre seçilmiş olmalıyız' demesiyle her zamanki gibi bu fikri mantıklı bulup onaylamıştık.
Sonrasında bu güne kadar olanlardan ve gelecekle olabilecek şeylerden ve nasıl hareket etmemiz gerektiğinden konuşmuştuk. Sohbetimizi gelen yemeklerimiz böldüğünde acıktığımı o an fark etmiştim.
Bugünkü yorgunluklardan dolayı hepimiz yemeklere saldırırken saatin geç olduğunu fark ettik, ne ara bu kadar geç olmuştu?
Yorgun bir halde oturduğum yere yaslandım dizime yatan Felix'e iyi geceler bile diyemeden uykuya daldım. Hayatım son 5 gündür çok yorucu geçiyordu ve bu can sıkıcıydı.
Ben okuldan eve evden okula giden klasik bir öğrenci iken nasıl kendimi bu asansörde bulmuştum? Bir anda buraya nasıl gelmiştim? Ailem napıyordu? Yaşayacak mıydım? ölecek miydim? Gibi milyonlarca soru beynimi işgal ederken sesin dedikleri zihnimi doldurdu.
"Zaman, herşeyi belirlediği gibi bunu da zaman belirleyecek Changbin. Zaman size herşeyi gösterecek..."
----------
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hellevator -skz- (√)
Fanfiction"Cehennem asansörüne hoşgeldiniz." ------------ [♫︎Stray Kids - Hellevator♫︎] [Yazdığım ilk fic olduğunu dikkate alarak okuyunuz.♡]