[5.1]

191 32 5
                                    


Migma.. Olmaktan korktuğu yer. Neden o kadar evrenin içinden aradığı kişi bu evrende olmak zorundaydı ki? Migma evreninde Doyoung'un başına bir bela almadan, fark edilmeden araştırma yapması mucize gibi bir şey olurdu. Migma evreni karma bir evrendi. Burada her ırktan varlıklar vardı ve en tehlikeli evren olduğu da su götürmez bir gerçekti. Her ırktan varlıklar ama genelde kendi evrenlerinde barınamayanlardı bunlar. Ve bazen burada özel kişilere rastlamakta mümkündü, zaten bu yüzden buradaydı Doyoung. Evrene ilk girdiği andan beri tüm hareketlerine titizlikle dikkat ediyordu, yakalanması gibi bir ihtimal olmamalıydı, olamazdı. Aradığı o kişiyi bulacaktı. Huang'ın söylediklerini tekrardan aklından geçirdi.

''Ona Kun-ge de, fazla soru sorma o zaten sana cevapları verecektir, sakın üstünlük taslamaya falan kalkışma, saygısızlıktan hoşlanmaz. 7 kemerin altından geç, unutma mutlaka 7 olmalı. Yanlış sayarsan tamamen farklı bir yere gidersin. 7.den sonra bir kapı göreceksin, oradan sonrasında yolu bulman zaten kolay olacak.''

Doyoung şimdi tam da 7.kemerin altından geçmişti. Tekrar kontrol etti, evet doğru saymıştı. Önüne çıkan kapıyı görmesi zor olmadı. Kapıyı tedbirli bir şekilde açtıktan sonra karşısındaki dar geçidi gördü. Zaten tek bir yol vardı, öyleyse buradan ilerlemesi gerekiyordu. Bir süre boyunca ilerledi ve en sonunda daha geniş bir alana çıkmıştı. Tam karşısında bir kapı daha vardı, eh bu kapıyı açmaktan başka şansı da yokmuş gibi görünüyordu. Kapı aydınlık bir bahçeye açıldı. Migma evreninin havasından tamamen farklıydı burası. Bahçede biraz ilerleyip etrafa göz attı Doyoung. 4 tane taş sütunun ortasına yerleştirilmiş büyük masayı görmemesine imkan yoktu. Masanın başında ayakta dikilen, saçları beyaza çalan adam Kun-ge'dan başkası olamaz herhalde diye düşündü. Beyaza yakın saç rengi dışında üzerindeki her şey siyahtı. Yakınına gelen Doyoung dikkatini çekmek için ''Kun-ge'' diye seslendi. Tek kaşını kaldırmasından onu duyduğu anlaşılıyordu ama masanın üzerindeki incelediği şeyi incelemeyi henüz bitirmemişti. Doyoung bunun bir harita olduğunu düşündü. Haklı mıydı bilmiyordu ama Huang'ın söylediklerini hatırlayıp sessizce karşısındaki adam konuşana kadar bekledi. Çok fazla zaman geçmeden Kun-ge sessizliğini bozmuştu neyse ki.

Kun-ge: Huang'ın dediklerini dinliyorsun..

Dinlemekten başka çaresi var mıydı? Bir şeyler öğrenecekse, gerçekten işine yarayacak bir şeyler, her şeyi yapardı. Kun-ge uzun süredir incelediği haritayı Doyoung'a uzattı ve o da tereddüt etmeden aldı.

Kun-ge: Bunun ne olduğunu düşünüyorsun?

Doyoung: Çoğunlukla meleklerin yaşadığı evrenler değil mi?

Kun-ge: Düşündüğümden bilgilisin. Huang bana senden bahsetti, gerçekten ilginç bir şey yaşanıyor. Sapmayla oluşmuş bir hayata müdahale edildi. Bunu duyunca aklıma tek bir şey geldi, dışlanmış melekler.

Dışlanmış melekler? Doyoung bunu ilk defa duyuyordu. Daha önce meleklerin yaşadığı birkaç evrende bulunmuştu ve kitaplardan okuduğu kadarıyla uyumlu varlıklardı. Çoğunluk oldukları evrenlerde her zaman huzuru temsil ederdiler. Öyleyse dışlanmış melekler ne oluyordu? Kun-ge onun yüz ifadelerinden bunu ilk defa duyduğunu anlamıştı.

Kun-ge: İlk kez duyman normal Doyoung. Dışlanmış melekleri çoğu kişi bilmez, bir kenara itilmiş varlıklardır. Kendi türleri arasında istenmediklerinden onlara dışlanmış melekler diyorlar. İstenmemelerinin çeşitli sebepleri olabilir, bu değişken ama şunu söyleyebilirim ki bazı dışlanmış melekler gerçekten çok güçlüdür. Sapmayla oluşmuş reenkarneye müdahale edebilecek kadar çok..

Doyoung: Yani aradığım varlık bir dışlanmış melek mi?

Kun-ge: Dışlanmış melekler yeterince özel bir türken kendi içlerinde gerçekten çok özel olanları da var. Aklıma onlardan başka bir varlık gelmiyor. Ayrıca çoğu iyilik üzerine çalışmaya devam eder. Bu da ihtimali artırıyor.

Bu türü ilk defa duyduğundan ve haklarında hiçbir şey bilmediğinden Kun-ge'nın söylediklerine güvenmek tek seçeceğiydi. Ve onun söylediklerine bakarsa aradığı varlığın bir dışlanmış melek olma ihtimali gerçekten yüksekti. Neden olduğunu bilmiyordu, zaten bu soruyu şuan sormak için çok erkendi. Önce ne olduğunu bulmalıydı. Elindeki haritaya tekrar baktı.

Doyoung: Hepsine gitmem mi gerekiyor?

Kun-ge: İstesen de gidemezsin.

Doyoung: Ne?

Kun-ge: Sadece bir tanesini seçebilirsin Doyoung. Bloke kartıyla meleklerin yaşadığı evrenlere yalnızca bir kere girebilirsin. Hepsi birbirleriyle bağlantılıdır çünkü. İkinci kez bloke kartını kullandığında kesinlikle yakalanırsın.

Doyoung: Tamam ama hangisini seçeceğimi nereden bileceğim? Gittiğim evrende aradığım şeyi bulamayabilirim.

Kun-ge: Biraz şans, biraz da bilgi Doyoung.

Doyoung: Bilgi..

Anlamıştı. Hangi evrene gideceğini seçmek için dışlanmış melekler hakkında bir şeyler bulup okumalıydı önce. Bu kadar özel varlıklar olduklarına göre 909 evreninin kütüphanelerinde illaki dışlanmış melekler hakkında bir şeyler bulurdu.

Kun-ge: Harita sende kalsın. Ve unutma aradığın şey gerçekten güçlü bir varlık. Özel güçlerin olsa dahi dikkatli olmalısın. İyilik için çalışmaları düşündüğün kadar masum oldukları manasına gelmez.

Kararlı bakışlarıyla tamam anlamında kafasını salladı Doyoung. Kun-ge'ya minnettarlığını sunmasının ardından başına bir bela almadan Migma evreninden ayrılmak için yola koyuldu. Biran evvel 909 evrenine gitmeli, gerekirse evrendeki bütün kitapları tek tek incelemeliydi. Bir şeyler öğrenmeye devam ettikçe bu meselenin daha çok içine çekiliyordu Doyoung. Kararı kesindi, iyi veya kötü, sonuna kadar gitmeden bırakmayacaktı. 

CAPTIVITY | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin