Susmak bilmeyen alarm sesi en sonunda uyanmasına neden olmuştu. Elini komodinin üzerine uzatarak telefonunu yokladı, bulduğunda hemen alarmı kapattı. Yavaşça doğruldu yatağında Mark. Başı akşamdan kalmışlığın vermiş olduğu etkiyle çatlıyordu. Gözlerini ovuşturdu ve bir süre boş boş bakındı. Örtüsünü üzerinden atıp yataktan kalktığında ilk yöneldiği yer banyo oldu. Üzerindeki içki kokusundan fazlasıyla rahatsız olmuştu anlaşılan. Duş alıp yeni kıyafetler giymesinin ardından yatağına oturdu. Saçlarını kuruluyordu bu arada elindeki havluyla. Bir gariplik yok muydu? Şimdiye kadar çoktan aklında bir şeylerin belirmesi gerekiyordu. Nihayet elindeki saç havlusu bir anda yere düştü ve gözleri kocaman açıldı.
Mark: Siktir..
Parça parça değil doğrudan öpüştükleri an aklında belirmişti. Düşündükçe olayın öncesi ve sonrası da kafasında canlanıyordu ama ne konuştuklarını tam olarak hatırlayamıyordu. Yani olay nasıl ikisinin birbirini dudak dudağa bulmasında bitmişti ki? Mark'ın hatırladığı en net şey ilk başlatan kişinin kendisi olduğuydu. Ne yaptım ben diye defalarca sordu kendine ve ne yaptım sorusunu neden yaptım sorusu takip etti. Ki bu ilkinden çok daha önemli bir soruydu. Bu aklında beliren kesitler gördüğü bir rüya olamazdı değil mi? "Rüyalar bu kadar gerçekçi olur mu?" dedi kısık bir sesle. Tekrar tekrar düşündü. Bara geldiğinde Yuta'ya sarılmıştı, ona proje meselesi yüzünden sitem etmişti, sürekli aklında olduğunu söylemiş üzerine üstlük onu öpmüştü. Sarhoşken olmuştu tüm bunlar ama bu dün gecenin yaşandığı gerçeğini asla değiştirmezdi. Yuta'da onu öpmemiş miydi? Evet öpmüştü. Karşılık vermeyebilirdi, neden yaptı diye düşündü Mark. Yuta içki içmiş miydi? Hayır, sarhoş falan değildi ki, olsaydı nasıl onunla ilgilenip eve getirebilirdi.
Mark: Belki de.. Bana karşı-
Kendi cümlesini kendi kendine böldü Mark. Bu cümlenin devamı şöyle bir mantığa çıkmıyor muydu; Eğer Yuta'nın ona karşılık vermesi Mark'tan hoşlandığı anlamına geliyorsa Mark'ın onu öpmesi ne oluyordu? Bu düz mantık deli gibi düşünmesine neden oldu. Şimdi ne yapacaktı? Gerçekten çok stres olmuştu, birazdan salona gittiğinde Yuta ona dün geceyle ilgili bir şey söylese panikten ne yapacağını şaşıracağına emindi. Kendini sakinleştirmeye çalıştı ve çözümü hatırlamıyormuş gibi yapmakta buldu. Yuta ona bir şey söylemezse o da ona söylemezdi. Hiçbir şey hatırlamadığını belli ederse öncelik olarak, sorun olmazdı. Öyle olmasını umut etti. Derin bir nefes aldı ve odasından çıkıp salona geçti. Yuta mutfakta kahvaltıyı çoktan hazırlamış, bir yandan bir şeyler atıştırırken diğer yandan da tabletine bakıyordu. Mark çok sessiz bir şekilde salona geldiğinden onu fark etmemişti henüz. Dün gece uyuyamadığı yüzündeki ifadelerden belliydi. Yüzündeki uykulu ifade, dağınık bir şekilde topladığı saçları, hafif bol hırkası.. Mark'a bu görüntünün harika görünmesi gerçekten aşırı saçmaydı. Kafasını iki yana sallayıp mutfağa onun yanına gitti ve karşına oturdu günaydın diyerek. Yuta'da kafasını tabletten hafifçe kaldırıp gülümsedi ve "günaydın" dedi. Yuta'nın Mark konuyu açmadan bir şey söylemeye niyeti yoktu. Yemeğine devam etti bu yüzden. Mark'ta bir şeyler atıştırmaya başlamıştı ki çok geçmeden önündeki görüntü tam anlamıyla dikkatini dağıtmıştı. Hemen karşısındaki Yuta sıcak yemeği üflüyordu ve büzüşen dudakları inanılmaz sevimliydi. Bu manzara her ne kadar tatlı görünsede Mark'a artık bir şeyler söylemesi gerektiğini hissettiriyordu.
Mark: Hyung.
Yuta ona çevirdi bakışlarını.
Mark: Dün gece..
Merak ediyordu, deli gibi merak ediyordu Mark'ın ne söyleyeceğini.
Mark: Sana çok eziyet verdim değil mi? Tamamen hatırlamıyorum neler olduğunu ama beni eve senin getirdiğini hatırlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAPTIVITY | YuMark
Fanfiction"Daha önce karşılaştık değil mi?" "Bunu zaten biliyorsun Mark." "Hayır hyung.. biz gerçekten ilk defa 5 yıl önce mi karşılaştık?"