Telefonundan devamlı saati kontrol ediyordu. Buraya geleli henüz 20 dakika belki olmuştu belki olmamıştı halbuki. Biraz stresli miydi sanki? Hem duymaması gereken bir şeyler duymuştu hem de bunun sonrasında onun evine gelmek zorunda kalmıştı Doyoung. 1 haftadır Taeyong'un çizimi için bu eve sık sık gelmişti aslında ama çizim olayı bitmişti dün. Taeyong son rötuşları kendi hayal gücüyle yapacağını söylemişti ona. İki durumun arasında kalmak onu germişti. Taeyong'la fazla yakın olmak istemiyordu, yani evet araştırmasına o da dahildi ama.. Tabi ya, bir de araştırması vardı. 1 hafta boyunca şirkettekileri mercek altına almıştı Doyoung ve elinden geldiğince çok kişiyi incelemişti. Henüz bir sonuca varamamıştı ama yapabildiğinin en iyisini yapmaya çalışıyordu işte. Dışlanmış melek kendini profesyonelce saklıyordu gerçekten. Bunun yanında bir de 909 evreninden gelen görev vardı ki neyse ki korktukları gibi bir şey olmamıştı. Babası durumun ciddiyetinin farkında olduğundan ona gerçekten basit bir görev vermişti, birkaç özel tür bitki hakkında araştırma raporları hazırlayacaktı sadece. Bacağını ritmik bir şekilde sallarken saatine bakmaya devam etti. Taeyong o geldiğinden beri bir gariplik olduğunun elbette farkındaydı. Aslında bu telaşlı hali sevimli görünüyordu, yani biraz daha izleyebilirdi ama merakına yenik düştü.
Taeyong: Doyoung sanırım artık bana ne olduğunu söylemelisin.
Doyoung: H-hiç.
Taeyong: Sürekli saati kontrol edip duruyorsun, ayrıca stres olmuş gibisin. Neden geldiğini bile söylemedin bana.
Evet, geldiğinden beri nedenini söylememişti ki. Sadece ''biraz burada oturabilir miyim?'' demişti. Bir açıklama yapması gerekiyordu ama nasıl söyleyeceğini de kestiremiyordu. Taeyong bunu bilmesi gereken biri de değildi ama uyduracak bir bahanede bulamadı o an.
Doyoung: Şey.. Umm, Yuta dönmüşte. Yani iş seyahatine çıkmıştı biliyorsun, söylemiştim sana.
Taeyong: Evet söylemiştin. Öyleyse evde olman gerekmiyor muydu ama?
Doyoung: Eee, aslında girmiştim eve ama sonra orada olmamam gerektiğini düşündüm.
Taeyong: Nasıl yani?
Doyoung: Yatak odasından bazı ses-
Taeyong: Ah, yani o ikisi.. Anladım.
Doyoung: Düşündüğüm şeyi düşünüyorsun değil mi? Yanlış anlamış da olabilirim ama bilmiyorum, orada olmamam gerektiğini hissettim sadece.
Taeyong: Muhtemelen yanlış anlamamışsındır Doyoung.
Kıkırdadı ve devam etti sözlerine.
Taeyong: Bir süredir birbirlerini görmüyordular sonuçta, özlemişlerdir. Belki biraz fazla özlemişlerdir.
Doyoung: Buraya gelmekle iyi yaptım değil mi?
Taeyong onaylarcasına kafasını salladı.
Doyoung: Ama ne kadar beklemem gerekiyor?
Taeyong: Umm, baş başa kalsalar daha iyi olmaz mı?
Doyoung: Bütün gece mi?!
Taeyong: Hım.
Doyoung: Ben nerede kalacağım o zaman?
Taeyong: Benimle kalabilirsin.
Bu teklif içini titretti Doyoung'un. Taeyong'la gereksiz yere yan yana olmak mı? Hayır, hayır bu kesinlikle tercih edeceği bir şey değildi. Araştırmasına dahil olmasa onunla asla bir araya gelmezdi. Taeyong garipti çünkü, ya da daha doğrusu o ilginçti. Ona olan bakışları, hareketleri, sanki farklıydı biraz. Ama diğer yandan da en yakın arkadaşının durumu söz konusuydu. Onların romantizmini bozmak istemiyordu, üstelik neler olduğunu da tam olarak bilmiyordu. Eve giderse neyle karşılaşacağı belirsizdi. Doyoung Yuta'ya bunu yapamazdı bu yüzden her ne kadar istemese de Taeyong'u onaylamaya karar verdi. Ayrıca aklına gelen bir şey daha vardı, belki de fırsat olabilirdi bunun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAPTIVITY | YuMark
Fanfiction"Daha önce karşılaştık değil mi?" "Bunu zaten biliyorsun Mark." "Hayır hyung.. biz gerçekten ilk defa 5 yıl önce mi karşılaştık?"