[5.5]

206 33 9
                                    


Yol boyunca gözünü etrafı incelemekten alıkoyamamıştı. Belki de ilk kamp deneyimi olduğundan heyecanlıydı Mark. Şirketin onlar için ayarladığı otobüs yavaşladığında, belirledikleri yere vardıklarını anlamıştı. Şimdiden harika görünüyordu gözüne burası. Otobüs tamamen durdu ve çalışanlar otobüsten inmeye başladılar. Mark uzun süredir omzunu ödünç almış olan adama hafifçe dokundu.

Mark: Yuta hyung, artık uyanmalısın.

Yuta neredeyse otobüse bindiklerinden beri Mark'ın omzunu yastığı gibi bellemiş uyuyordu. Onun sesini duyunca gözlerini açtı yavaşça. Doğrudan üzerine gelen güneş ışığı onun uyanmasını biraz daha kolaylaştırmıştı. Kafasını kaldırıp Mark'a baktı.

Yuta: Çoktan geldik mi?

Mark evet anlamında kafasını salladı. Otobüste sadece onların olduğunu da görünce Yuta daha fazla dikkat çekmemek için hızlıca toparlandı. İkisi de sırt çantalarını alıp otobüsten indiler. Bugün hava gerçekten çok güzeldi. Takım liderleri Johnny hızlıca bir görev dağılımı yaptı. Birileri çadırları kursun ve birileri de yiyecekleri hazırlasın türünden bir görev dağılımıydı bu. Yuta kahkahasına engel olmadı bu dağılım karşısında. ''Pekala, çadır kurmayı bilenler benimle gelsin'' dedi Johnny'e doğru bir bakış atarak. 4-5 kişiyle beraber çadırlarla ilgilenmeye başladılar. Kalanlarda yemek için olan hazırlıklara yardım etti. Bir süre sonra iki tarafında işleri bittiğinde hep beraber yemek yediler. Bundan sonra sıra kimlerin aynı çadırda kalacağını seçmeye gelmişti. ''Kızlar zaten çoktan kararlarını vermişler'' dedi Johnny. ''Erkekler için de küçük bir kura yapacağız'' diye ekledi. Eline kalemi alıp kağıtlara numaraları yazdı. Kısa bir süre içinde hepsini bitirdi ve onları katlayıp bir poşetin içine koydu. Mantık basitti, aynı sayıları çekenler aynı çadırda kalacaktı. Yuta Mark'la aynı çadırda kalmak istiyordu, o oradayken başka biriyle kalması olmazdı. Mark'ın onun olmadığı bir çadırda ne işi vardı? Ya aynı sayıyı çekmezsek diye içi içini yiyordu Yuta'nın. ''Mark'la aynı çadırda kalamazsak elimden kurtulamayacaksın Johnny'' diye mırıldandı kendi kendine. Neyse ki kağıtları çektiklerinde, bugün şans ondan yana mıydı neydi, Mark ve ona çıkan sayılar aynıydı. Mark neşeli bir şekilde yanına geldiğinden o da gülümsedi.

Mark: Hyung, aynı çadırda kalıyoruz.

Yuta: Hım, güzel denk geldi değil mi?

Mark: Evet.

Sonuçta Mark Yuta'yla aynı evde kaldığından onun yanında daha rahat hissediyordu. Aslında bunun yanında biraz da gergin hissediyordu ama sorun yoktu, bugün güzel bir gündü. Pozitif olmaya devam etmeliydi.

Mark: Hyung aklında bir şey yoksa biraz gezinmek ister misin? Etrafı merak ediyorum.

Yuta memnuniyetle onayladı. Johnny'nin onlara birkaç kez fazla uzaklaşmamalarını tembih etmesinin ardından ikisi kalabalığın yanından ayrıldılar. Kamp alanının biraz ilerisinde ağaçların ortasından geçen ince bir yol vardı. Yuta biliyordu ki bu yolun sonunda karşılarına çıkacak küçük bir şelale ve köprü vardı. Daha önce gelmişti buraya. Mark'ın bundan hoşlanabileceğini düşündü.

Yuta: Bu yolun sonunda küçük bir şelale ve köprü var, oraya kadar gitmek ister misin?

Mark: Gerçekten mi? Öyleyse daha önce buraya geldin mi hyung?

Yuta evet anlamında kafasını salladı.

Yuta: Fazla uzak sayılmaz.

Mark: Gitsek güzel olur.

CAPTIVITY | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin