[8.0]

202 34 6
                                    


Saat 11'i biraz geçiyordu Mark eve girdiğinde. Jungwoo'yla konuştukları konunun derinliğinden miydi neydi zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti. Jungwoo olan bazı olayları ve detayları duyduktan sonra Mark'a ''sen aşık olmuşsun'' damgası vurmuştu çoktan ama Mark kendi hislerini bilmediğinden bunu kabul etmemişti. İlk olarak bir şeylerden emin olmalıydı. Randevu meselesini dikkat çekmeyecek bir yöntemle halledecekti. Jungwoo ona bunu söylediğinde aklına kampta oldukları zaman Yuta'nın onunla beraber gitmek istediği bir yer olduğu gelmişti. Yani Yuta'ya oraya gitmek istediğini söylerse bu garip olmazdı. Bu fikir Mark'ın aklına gerçekten yatmıştı. Düşüncelere dalmışken ona seslenen Yuta'yı duymamıştı. En sonunda Yuta yüksek sesle ''Mark'' diye bağırdığında ancak fark etti.

Mark: Ah, üzgünüm duymamışım.

Yuta: O kadar derin ne düşünüyordun?

Mark: Önemli bir şey değil, öylesine.

Yuta anladığını belli eden bir biçimde kafasını salladı.

Yuta: Buluşmanız nasıldı?

Mark: Güzel, güzel geçti. Toplantı?

Yuta: Fena sayılmaz. Aç mısın?

Mark: Değilim hyung.

Yuta: O zaman kahve içer misin? Kendime yapacağım da.

Mark: Olur. Kıyafetlerimi değiştirip geliyorum.

Yuta: Tamam.

Yuta mutfağa, Mark'ta odasına geçti. O kıyafetlerini değiştirene kadar Yuta kahvelerini yapmıştı ve Mark'ınkini orta sehpanın üzerine bırakıp koltuğa oturdu. Biraz sonra Mark'ta geldi. Bardağı eline alıp Yuta'nın yan tarafına oturdu. Yuta kanalları geziyordu ve kafasına göre bir şey bulamamış gibi görünüyordu. Mark aniden söyledi.

Mark: Film izleyelim mi?

Yuta: Film?

Gülümsedi.

Yuta: Olur.

Mark: Uzun zamandır duyduğum bir tane vardı, onu mu izlesek?

Yuta: Benim aklımda bir şey yok, sen seçebilirsin.

Mark tamam anlamında kafasını salladı ve daha önceden duyduğu filmi arattı televizyondan. Neyse ki bulabilmişti, fazla beklemeden başlattı. İyi bir film olmasını umuyordu, çünkü kendisi söylemişti ve bir de film iyi çıkmazsa kendini kötü hissedecekti. Biraz zaman geçtikten sonra bir sorun yok gibi görünüyordu. Mark arada bir filmi beğenip beğenmediğini anlamak için Yuta'nın yüz ifadelerini yakalamaya çalışıyordu. Hoşuna gitmiş gibi görünüyordu ama yine de tam olarak emin olamadı. Çok geçmeden gerçekten şaşıracağı bir şey oldu. İzledikleri filmin yarısını geçmişlerdi ve Mark hemen yanında oturan adamdan bazı sesler duyuyordu. Yuta hırkasının kollarıyla yanaklarını siliyordu. Ağlıyordu? Gerçekten ağlıyor mu diye dikkatlice baktı Mark. Yüzüne çarpan televizyonun ışığından yüzündeki ıslaklığı görmek mümkündü. Anlamıyordu, yani neden ağlıyordu ki? İzledikleri film o kadar da duygusal değildi. Mark onun gerçekten duygusal bir yanı olduğunu biliyordu ama böyle bir filmde de ağlayabileceğini düşünmemişti hiç. Bir anlığına bir şey yapıp yapmamak konusunda çok arada kaldı. Yapsa ne yapacaktı? Müdahale etmezse de Yuta ağlamaya devam mı edecekti filmin sonuna kadar? Biraz canını sıktı bu düşünce. Sadece içinden geldiği gibi davranmalıydı belki de. Filmi durdurduğunda Yuta hali hazırda yaşlı olan gözleriyle ona döndü. Aslında bu halini göstermek istememişti, tamamen reflekssen bir dönüştü bu. Tekrar dönüp yüzünü silecekti ki Mark kollarından tutup onu durdurdu. Oldukça kısık bir ses tonuyla ''neden'' gibi bir kelime çıktı Mark'ın ağzından. O kadar alçaktı ki ses, Yuta ne duyduğundan emin olamadı. ''Neden'', ne için sorulmuştu bu soru? Neden ağladığını mı kastediyordu? Mark ellerini onun yanaklarına çıkarıp yaşları sildiğinde Yuta gözlerini kapatmıştı birkaç saniyeliğine. Ona dokunması tüm gerçekliği sorgulatıyordu Yuta'ya. Gözlerini açtığında onun karşısında olmamasından korktu. Neyse ki hem onun sıcak ellerini yüzünde hissediyordu hala, hem de göz kapakları açıldığında güzel gülümsemesini tam karşısında bulmuştu. Bu görüntü her ne kadar büyüleyici olsa da Yuta onun bileklerini tuttu, ellerini yüzünden indirmesi için. Kalmasını istiyordu ama gerçekten dünden sonra hata yapmaktan korkuyordu. Titreyen sesiyle adını söyledi.

CAPTIVITY | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin