[6.5]

180 30 14
                                    


2,5 saat süren toplantı sonunda bitmişti. Yeni proje ve projenin geliştirilmesi için yurtdışından gelen kadın temsilci, ki Yuta'nın misafir diye kastettiği kişiydi bu, tüm pazarlama departmanlarını bir hayli zorluyordu. Ekiptekileri değil tabi, şefler ve yardımcılarını. Proje toplantılarının bir çıkmaza doğru ilerlemesi bir yana Yuta ve Johnny'e patlayan misafirle ilgilenme olayı da cabasıydı. Departmana hızlı bir tempoda giren Yuta kravatını çıkartıp yere fırlattı o anki siniriyle. Bu yeni proje gerçekten canını sıkıyordu, böyle sakız gibi uzayıp durması daha doğrusu. Kimseyle göz teması kurmadan ofisine girdi Yuta. Hemen arkasından gelen Johnny departmandaki çalışanlarına karşı olumsuz anlamında kafasını sallayıp Yuta'nın kravatını yerden aldı ve peşinden onun ofisine girdi. Yuta burnundan soluyordu ve bu Johnny'nin çokta yabancı olduğu bir manzara değildi. Ne zaman büyük bir projeyle ilgilenmeye başlasalar o hep gergin olurdu.

Yuta: Sikerler böyle işi.

Johnny: Bu sefer haklısın.

Yuta: Tabiki haklıyım Johnny. Uzattıkça uzattılar, sanki ilk defa proje yönetiyoruz. Huh.. Bi de yetmezmiş gibi şu kadınla uğraşıyoruz. Yanımızdayken kuzu gibi davranıyor ama toplantıya gelince kurt kesiliyor.

Johnny: Bir düşünelim bakalım.. Yanımızdayken kuzu gibi olmasının bir sebebi olabilir mi acaba?

Yuta: Evet, evet farkındayım neredeyse içime düşecekti. O yüzden dün gece sıvıştın ve onu oteline ben bırakmak zorunda kaldım? Hainsin sen.

Johnny bir kahkaha patlattı.

Johnny: Çok üzgünüm ama gerçekten uğraşacak halim kalmamıştı.

Yuta: Üzgün olduğunu o kadar belli ediyorsun ki, anlatamam. Her neyse Mark'ın kulağına gitmediği sürece sorun yok. Yanlış bir şeyler düşünmesini istemem.

Johnny: Üçümüzün dışında bilen yok. Tabi şu kadın bilerek bir şeyler söylemezse. Hem Mark'ın kulağına giderse ne olacak ki? Umm, belki kıskanır mı? Siz sevgili misiniz ki?

Yuta: Piçlik yapma. Hali hazırda birilerine yumruk atmaya yer arıyorum zaten, o kişinin sen olmasını istemem.

Johnny: Durum buysa benim kendi odama gitme zamanım gelmiş demektir.

Yuta: Kesinlikle.

Johnny: Şu dosyaları da alayım. Sen takılma bunlara hallederim ben.

Johnny onun masasındaki dosyaları alarak çabuk çabuk odasından çıktı ve kendi odasına gitti. O çıktıktan sonra Yuta yerine oturdu ve bilgisayarı açıp maillerini kontrol etti. Göndermesi gereken bazı dosyalar olduğunu fark etti ve bunları halletti. O odasında çalışmaya devam ederken Mark arada bir onun odasına bakıyordu. Bir fırsat olsaydı da onun yanına gitseydi nasıl olduğunu sormak için. Bu şekilde sinirlenmesi ve gergin olması Mark'ı biraz endişelendiriyordu. Dün ve ondan önceki gün Yuta eve çok geç saatlerde gelmişti ve nedense bu Mark'ı bir miktar rahatsız etmişti. Proje için gelen kadın temsilciden hiç hoşlanmamıştı Mark, bu rahatsızlığında bu faktörde oldukça etkili olmuştu. Ayrıca şirketteyken onun Yuta'ya olan bakışlarını birkaç kez yakalamıştı. Mark kısa süre zarfında buna şahit olduysa geç saatlere kadar çalışırken daha da fazlası olmuş olabilir miydi? Ama Johnny'de vardı değil mi? Yine de o fark etmiş miydi ki? Gerçekten merak ediyordu ama açık açık sorabileceği bir şey değildi bu. Şimdilik iyi olup olmadığını kontrol etse içi biraz daha rahat edebilirdi. Yan masasındaki çalışma arkadaşının birkaç dosya hazırladığını gördü imza için. ''Yuta hyung'a mı gidecek?'' diye sordu. Arkadaşı evet anlamında kafasını sallar sallamaz onun elinden dosyaları kaptığı gibi Yuta'nın odasına gitti. Kapıyı tıklattı ve içeri girdi. Dosyaları Yuta'nın önüne bıraktı.

CAPTIVITY | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin