"Okulda kavga etmek ne demek?!" Okul müdürümüz Enver hoca ellerini geniş masasına dayayıp öne eğilmiş, kendini yırtarcasına bağırıyordu. "Velileriniz sizi buraya okuyun diye gönderiyor. Sizin şu yaptığınıza bak!"
Enver hoca kızarmış yüzünü elleriyle sıvazlayıp derince bir iç çekti sakinleşmek istercesine. Kollarını arkasına alıp yanımda duran Berk'e döndü. "Bu kaçıncı kavgan Berk?" dedi sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla. "Bu kaçıncı oldu? Zevk mi alıyorsun arkadaşlarını dövünce? Eşkıya mı olacaksın başımıza?"
Bakışlarını Berk'ten alıp Atalay'a döndü bu sefer. "Ya sen?" dedi bir kolunu Atalay'a uzatıp diğeriyle de beni işaret ederek. "Bu kıza yaptıkların yetmedi, şimdi de başkalarına mı zorbalık yapmaya başladın?"
Tuğçe, Berk, Atalay ve ben ölümüne susuyor, asla ağzımızı açmıyorduk.
Atalay'ın bir anda Berk'e yumruk atmasıyla kızışmıştı olay. Berk zaten kanı kaynayan, kolay öfkelenen bir çocuktu. Hele ki Atalay'ı dövmek, yıllardır onun en büyük arzusu haline gelmişken, Berk'i kimse tutamamıştı o yumruktan sonra.
Ufak bir tartışma, bir anda yumrukların havada uçuştuğu bir kavgaya dönmüştü.
Enver hoca yumruğunu masaya vurdu. "Cevap verin bana!"
Tuğçe irkilerek bir adım gerilediğinde Enver hocanın bakışları Tuğçe'ye kaydı. Tekrar elleriyle yüzünü ovuşturup sakinleşmek adına derince iç çekti. "Kamp dönüşü ikinize de 1 hafta uzaklaştırma veriyorum."
Enver hocanın bunu demesi üzerine ikisi birden kafasını kaldırıp "Hocam!" diye itiraz ettiğinde Enver hoca Atalay ve Berk'e kaşlarını kaldırarak baktı.
Söze ilk Atalay girdi. "Kamp dönüşü yapılacak gösteride şarkıları ben söylüyorum. Ondan sonraki hafta alsam uzaklaştırmamı?"
Berk, Enver hocanın bir şey demesine fırsat vermeden söze girdi. "Hocam o hafta yüzme yarışları da var, ben takım kaptanıyım."
Enver hoca tekrar iç çekti. "Berk," dedi elini Berk'e doğru sallayarak. "Önümüzdeki hafta babanı okula istiyorum. Gösteri ve yarışmanın olduğu hafta spor salonunu siz temizleyeceksiniz. O hafta biter bitmez ikiniz de 1 hafta boyunca uzaklaştıma alacaksınız. Devrilin şimdi gözümün önünden."
Berk, Atalay'a yandan bir bakış atıp arkasını döndüğünde Atalay seri adımlarla Berk'e omuz atarak kapıdan adeta uçarcasına çıktığında Tuğçe "Atalay, bekle!" diyerek peşinden gitti.
Berk'le birlikte kapıdan çıkıp koridorda bir süre sessizce ilerledik. Ders saati olduğu için koridor bomboş ve sessizdi. Berk adımlarını durdurup sırtını ve kafasını duvara yasladı ve gözlerini kapatıp sıkıntıyla iç çekti.
"Babam bu sefer beni ağır sikecek." dedi boğuk ses tonuyla. Ellerini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirip ofladı.
Berk'in babası Murat abi genç ve çok kafa dengi bir adamdı.
Berk'in annesi, Berk çok küçükken vefat etmişti. O zamandan beri Murat abi Berk'in üstüne düşmüş, elinden geldiğince annesinin yokluğunu aratmamaya çalışmıştı. Bu nedenle Berk'le ikisinin arası ne kadar çok tartışırlarsa tartışsınlar, hep çok iyi olmuştu. Yine de Berk her kavgaya karıştığında Murat abi Berk'e sağlam azar çekerdi.
"Beko," dedim elimi omzuna koyarak. "Murat abiye söylerken seninle gelmemi ister misin? Belki benim yanımda çok kızmaz sana?"
Berk gülercesine bir ses çıkardı. "Babamı bilmiyor musun Rüya?" dedi kafasını bana çevirip. "Sen olsan bile, en iyi ihtimalle sansürlü siker beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pıtırcık || Texting
Humor❗️Bu bir utangaç kız-havalı oğlan hikayesi değildir❗️ Alışılagelmişin dışında, farklı bir kurgu sizleri bekliyor! Onlar birbirlerini tanıyor, yıllardır ezeli düşmanlar. Ama arada çok büyük bir sır var. Haydi gelin birlikte öğrenelim! - Pıtırcık: Anl...