•elli dört•

1.4K 190 459
                                    

Herkesin 54 bölümdür merak ettiği şeyleri açıklama zamanı geldi artık... Bu bölüme bosbol yorum ve oy bekliyorum. Bir dahaki bölüm çok acayip olacak eheheh. 

Multide bir şarkı ve bu bölüm için bıraktığım bir şiir var. İyi okumalar!

Yeni bölüm için oy sınırı: 120+🎈

-

"Paltomu bile taşımaya üşenirken, bu kadar yükü nasıl taşırım ben?"-Kafka

*

*3 yıl önce, okulun ilk haftası*

Atalay'dan...

Teneffüs zili çaldığında gözlerimi saniyesinde kapıya doğru çevirdim. 

Diğer sınıfların kapılarının açılma sesleri ve gülüşme uğultuları artarken hala tahtaya bir şeyler yazarak simyacıların buluşlarını anlatan hocaya döndü bakışlarım. 

Hangi hoca zil çalınca ders anlatmaya devam ederdi ki? Adam resmen kelimeleriyle boğuyordu beni. 

Ellerimle masanın ucunu kavrayıp içimdeki kıvranma hissini bastırmaya çalıştım. Bir an önce şu sınıftan çıkmak istiyordum. Berk burada olsa muhtemelen o felsefe taşını alıp... 

Aklıma gelen şeyle gülmeden edemedim. Berk burada olsa dersler bu kadar katlanılmaz bir hal almaktan çıkar, tam bir dalga malzemesine dönerdi. 

O uzatmalı tatilinden döndüğünde bunları ona anlatmayı aklımın bir köşesine not ettim.

Berk'le dün gece görüntülü konuşmuş olmamıza rağmen yanımda olmasıyla eş değer değildi. 

Berk'e koca göbeğiyle masadaki defterleri düşüren coğrafyacıdan, sanki olaylar yaşanırken o da oradaymış gibi konu anlatan tarihçiden bahsetmiştim ve kahkahalarla gülmüştük.

Bana Rüya'yı sormuştu fakat son birkaç gündür Rüya'yla bir türlü denk gelememiştik. 

Anlamadığım bir şekilde sınıftakiler bana çok yakın davranmıştı. Gerçekten iyi insanlardı ve çoğunu sevmiştim. Ama ne zaman sınıftan çıkacak olsam sorularıyla önümü kesiyorlardı. Kızlardan bazıları açık açık benimle flört etmeye çalışıyordu ama genelde nazikçe kaçmaya çalışmak dışında pek bir şey yapmamıştım. 

Flört işleri pek alışık olmadığım ve ilgilenmediğim bir konuydu. Bu kızlar bir yana, ilgilendiğim bambaşka biri vardı.

Elim cebime gittiğinde avucuma değen soğukluğu hissedip gülümsedim.

Berk'e Rüya'yla görüşemediğimi söylediğimde bana biraz çıkışmıştı ki hakkı da vardı. Rüya'yı ihmal etmek isteyeceğim en son şeydi ama sınıftakiler, koro seçmeleri derken tuvalete gitmeye bile vakit bulamıyordum. 

Berk bana Rüya'nın canının sıkkın olduğunu söylediğinde koronun canı cehenneme demiştim. Hiçbir şey Rüya'dan önemli değildi benim için.

Kimya hocası sonunda dersi bitirdiğinde ayaklandım. 

Rüya'nın yanına gidecektim. Onu kantine götürecek ve çok sevdiği için portakal suyu alacaktım ona. O ,hızlıca portakal suyunu içecek ve geğirecekti. O buna gülerken ben gözümü kırpmadan onu izleyecektim. Ve sonra ona hediyemi verecektim. 

Elim tekrar cebimdeki soğukluğu hissetmek için yol aldığında önüm kesildi. 

"Selam," dedi karşımda duran çocuk. "Dolaşmak ister misin?"

Pıtırcık || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin