y/n: Şarkı koyacaktım ama konulmadı nedense, koyacağım Lana Del Rey-Born To Die dı siz de okurken dinleyebilirsiniz
iyi okumalar
+++
Oldum olası, balolardan ve davetlerden hoşlanmazdı Jungkook. Eskiye göre çok şey değişmiş, şimdi de sevmemek için yeni sebepleri çıkmıştı. Sekiz yıl öncesinde, kutlamaya değer bir şey göremezdi. Valeria ile nişanlanını babasının duyurduğu , aynı zamanda Jimin ile ilk tanıştıkları baloda ; salondaki her bir kişi muhtemelen bu habere ondan daha çok sevinmişlerdi. Valeria'yı sevmese bile barıştan dolayı mutlu olabilirdi, kendini buna zorlamıştı ama şimdi bakınca ne kadar boşa bir çaba olduğunu görebiliyordu. Onun barışı değildi ki, çünkü klanlar arasındaki savaş da onun savaşı değildi. Jungkook hiçbir zaman ne Jeon meclisine ne de Oblinskiy sürüsüne ait olmuştu.
Şimdiyse ; tanınıyor, seviliyor ve en çok da saygı duyuluyordu. Aidiyet hissine sahipti bu sefer. Başta vampirlerin etrafında toplanmasından hoşlanmamıştı, sorumluluklarını da almamıştı. Kendiliğinden gelişmişti her şey; şehire vampirlerin dönmesiyle çoğalmaları , Jeon Jungkook'un liderleri olması. Ve yönetme işinde gerçekten iyiydi, bunun sebebi de hayatını annesiyle babasını uzaktan izleyerek geçirmiş olmasıydı belki de. Barbara ve Alexey iyi ebeveynler değillerdi ama iyi liderlerdi. Özel bir çaba göstermemiş olsalar da Jungkook onlardan birçok şeyi öğrenmişti, yapmaması gerekenler dahil.
Bunlara rağmen loş salon yine ona çekici gelmiyordu. Değişmeyen huylarından biri de böyle organizasyonlarda hep dışarı çıkıp içerideki müziği sadece dinlemesiydi. Dans etmeyi severdi, ama dans etmek istediği tek bir kişi vardı artık. Bu yüzden sadece müziği dinlemek yeterliydi.
"Wendy!"
Buraya birlikte geldiği Wendy'nin adının seslenilmesiyle ikisi de arkalarını döndüler. Tabii ki Jungkook'un tanımadığı birisiydi. Wendy pek belli etmese de epey yaşlı bir vampir olduğu için çevresi de genişti.
"Will!" Wendy uzun boylu adamı gördüğü gibi boynuna atladı. "Ölmemişsin!"
Adının Will olduğunu öğrendiği adam gururla gülümsedi, Jungkook aralarındaki muhabbetin ne olduğunu anlamamıştı ama pek de ilgilenmedi. Daha gotik bir balo olduğu için karanlık ve kalabalık salonda buz mavisi saçlı birisini aramakla meşguldü.
"Evet, beni ölüme terk etmiş olsan da neyse ki hayatta kaldım." Dedi gülümseyerek. "Moskova'ya gittiğini duydum, sen de tribrid'i duyup gitmişsindir diye düşündüm." Merakla gözlerini kıstı, "Lord Jeon'un bu baloda olma ihtimali nedir sence? Tanışmak çok istiyorum."
Wendy hiçbir şekilde ortamdaki konuşmayla ilgilenmeyen Jungkook'u omuzlarından kavrayıp Will'e çevirdi. "Şu an tribrid'e bakıyorsun."
Jungkook konuşmadan bir haber olduğu için anlamayarak Wendy'ye baktı, sonra karşısındaki adamın şok içindeki yüzüne döndü.
"Jungkook, bu Will Blake. Eski bir arkadaşım."
Will yüzündeki şaşkınlığı tam olarak silememiş olsa da çabucak elini uzattı. "Sizinle tanışmak bir onur."
Jungkook elinden geldikçe samimi bir şekilde gülümsemeye çalışarak uzattığı eli sıktı, "O onur bana ait."
Çok geçmeden Jungkook kendini yeni tanıştığı Will ile sohbet ederken buldu. Wendy başka bir tanıdığını görüp bir süreliğine yanlarından ayrılmıştı. Zaten sıkılacağı bu baloda en azından muhabbeti saran biriyle tanışmış oluşu iyiydi, balo boyunca Jimin'i aramak ama bir yandan da saklanmak kulağa eğlenceli gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fireonwater²:eternity
FanfictionMoskova, sekiz sene önce bir ucundan diğer ucuna kadar alevlere boğulmuştu. Taşların bile eridiği o günden kalan çatlaklar, tekrar suyla dolana kadar da hep kuru kalacak ; orada hiç hayat olmayacaktı. Ateşin onu dindirecek suya, suyun onu dizginleye...