Ecem, o sabah hazırlanmaya harcadığı süreyi daha önce hiçbir şey yaparken harcamamıştı. Aynanın karşısına her geçişinde kendini ya fazla özenli ya da fazla paspal buluyordu. ''Kendine gel Ecem.'' diye söylendi sürmekten son anda vaz geçtiği parlatıcıyı komodinin üzerine bırakırken. Saçının gelişigüzel tepede birleştirdi ve tokayı rastgele geçirdi saçlarına. Üzerindekileriyse son kez değiştirerek askılı bir bluz ve kot şortun sadeliğinden yana kullandı tercihini.Çıkmaya hazırdı. Ancak kapıda Gece'yle karşılaşmayı beklemiyordu.
''Aa dışarı mı çıkıyordun? Ben de sana geliyordum tam.''
Gece'ye, Yağız'la buluşmayı kabul ettiğinden söz etmemişti ve öğrenmesini de istemiyordu. Gece'nin ikisi hakkında yanlış şeyler düşünmesinden çekiniyordu çünkü. Bu nedenle lafının arkasında durması gerektiğine inanıyordu ve hemen bir şeyler uyduruverdi aklından.
''Geçen günlerde bir tulum almıştım da denemeden aldığım için olmadı üstüme. Onu iade etmeye gidiyordum.'' dedi. Öyle telaşlı açıklamıştı ki ilk kez yalan söylerken terlemeye başladığını hissediyordu.
Gece çatık kaşlarıyla zıt bir şekilde güldü bu kez. ''Tulum nerede o zaman?'' diye sordu. Eliyle Ecem'in küçük çantasını işaret etti ve ekledi. ''Bu ufacık çantaya, koskoca tulumun sığacak hali yok.''
''Doğru ya!'' diye söylendi Ecem. ''Evde unutmuşum, iyi oldu hatırlattığın.''
Ecem yeniden eve girmek üzere anahtarlarını çantasından çıkarırken ''O zaman bekle ben de seninle geleyim. Zaten canım sıkılıyor evde.'' diyen Gece'ye döndü aniden. ''YOK!'' diye bağırdı. Elinde olmadan verdiği fazla reaksiyon Gece'nin bir şeylerde şüphelenmesine yetip de artıyordu.
''Ne oluyor sana ya?'' diye sordu bir basamak daha inerek. ''Bir şeyler mi karıştırıyorsun yine?''
Ecem pes edip etmemek arasında gidip gelirken, arkadaşının ona hiçbir konuda yalan söylemediği halde ondan bir şeyler saklamanın suçluluğunu yaşadı birkaç saniye boyunca. O nedenle düşünmeden ''Yağız'la buluşacağım Gece.'' deyiverdi.
Gece'nin suratında dünküne benzer bir sırıtış oluştu ister istemez. İmalı bakışlarının anında yüzüne yerleşmesiyle Ecem onun konuşmasına fırsat tanımadan ''Öyle sandığın gibi bir şey değil, sil o gülümsemeyi.'' diyerek durumu açıklamaya koyuldu. ''Ondan kurtulmam için onunla buluşmam gerektiğini söyledi. Bir kez oturup konuşacağız ve yalnızca yarım saat sürecek. Sonra da beni bir daha rahatsız etmeyecek.''
''Bundan emin misin?''
''Aslında değilim. Ama denemekten zarar gelmez. Olur olmadık her yerde karşıma çıkıp konuşmak istediğini söylemesinden gına geldi. Bakalım ne konuşacakmış Bay Pislik Yığını...''
#
Ecem kafeden içeri adımını atarken etrafına bakarak Yağız'ı görmeyi bekledi bir süre. Tam sözleştikleri saatte oradaydı ancak Yağız ortalarda yoktu. ''Sana güvenende kabahat!'' diyerek geri döndüğü ansa Yağız'ın gövdesine tosladı ve düşmekten son anda kurtuldu.
''Geç kaldın.'' dedi kendini bozuntuya vermeden. Ancak Yağız telefonunu çıkararak saati Ecem'in burnunun dibine kadar soktu. ''Hala 13:00 sınırları içindeyiz ve benden birkaç saniye erken geldiğin için geç kalmış sayılmam.''
''Güzel.'' dedi Ecem. ''O halde yarım saatinin başladığının da farkındasındır.''
''Yarım saatim, biz oturduktan ve siparişlerimizi verdikten sonra başlayacak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLBERS PARADOKSU (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilÜniversiteyi şehir dışında kazanan Gece, bir kız profilinin tıpkı kendisi gibi ev arkadaşı aradığı ile ilgili ilana denk gelir. Profile mesaj atarak karşısındaki kişiyle anlaşır ve yeni hayatının başlamak üzere olduğu şehre doğru yola çıkar. Ancak...