O gece, Uzay'ın eve gelmesini beklerken koltukta uyuyakalmıştım. Bu olay ikinci kez tekrarlanıyordu ancak tekrarlanan yalnızca bu muydu, yoksa Uzay yine eve gelmişti ve benim bundan haberim olmamış mıydı, bilmiyordum. Doğruldum ve boynumu biraz esnettim önce. Ardından Yoğurt'u aradı gözlerim. Televizyon sehpasının önünde, oyuncaklarından biriyle kendi kendine oynuyordu.Dikkatim kapıdan gelen anahtar sesiyle dağılırken hemen ayaklandım. Hole doğru ilerledim. Uzay hafif sendeleyerek anahtarlığı portmantoya asmaya çalışıyordu.
''Neredeydin?''
Elindeki anahtarlığı aldım ve yerine bıraktım. Ardından aralık olan kapıyı kapattım.
''İçtin mi sen?''
Uzay kafasını sallarken ''Arkadaşlarımla beraberdim, biraz eğlendik.'' dedi. Anladığımı belirtircesine kafamı salladım ve salona dönmek üzere arkamı döndüm ancak Uzay ayağı takılarak yeri boylayınca yeniden yanına dönmek zorunda kaldım. Kendi kendine gülüyorken fazlasıyla komik görünüyordu ve bu hali aklımda dönüp duran sorunlar silsilesini biraz olsun unutmama neden oluyordu.
''Ne yapıyorsun, kalk hadi.'' dedim ve onu kollarından tutup kaldırmaya çalıştım. Ancak cüssesini hesap edememiştim ve biraz doğrulup kendini yeniden halıya bırakınca, üzerine düşmekten son anda kurtuldum. Uzay hala gülmeye devam ediyorken ''Burada uyuyamazsın, boyun koridor kadar zaten kalk!'' dedim tekrar.
''Kalkamam. Çünkü nasıl kalkıldığını unuttum!''
Bağırarak kurduğu cümlenin ardından bu kez daha güçlü bir kahkaha patlattı. Kendimi tutamayarak onun gibi gülmeye başladığımda ''Yardım et.'' deyip elini uzattı bana doğru. Uzay'ın da desteğiyle, onu ayağa kaldırmayı başarmıştım ancak odasına gidene kadar geçen sürede belimi incitme olasılığım yüksekti. Bu nedenle büyük adımlar atarak dengemi sağlamaya çalışıyordum.
Odaya girdiğimizde eli raflarda bulunan bir kutuya gitti. Ne yapmaya çalıştığını anlamak için ona biraz fırsat tanıdığımda yeniden düşecek gibi oldu ve onu hemen yakaladım.
''Uzay bir rahat dur da yatırayım seni. Zaten derdim başımdan aşkın!''
Yatağın üzerindeki ince örtüyü açarak yastığı düzelttim. Ardından Uzay'ı yatağına oturtarak üzerindeki tişörtü çıkardım. ''Hadi yat.'' dedim nefeslenerek. Geçen iki dakikada Uzay'ı taşımak öyle çok yormuştu ki beni, düşüncelerime es vererek uykuya dalabilmeyi garantilemiştim.
Uzay hala uzanmak yerine yüzündeki anlamsız sırıtışla yüzüme bakıyordu. ''Ağlamışsın.'' dedi birden. ''Neden ağladın?''
Sorusuyla, bugün okulda olanlar yeniden beynime hücum etti tüm iğrençliğiyle. Gözlerim yeniden dolarken ''Hadi Uzay.'' dedim ve onu omuzlarından iterek yatırmaya çalıştım. Beklemediğim bir anda kollarımdan yakaladı ve beni yanına çekti. Yüzlerimiz arasında birkaç santim ya vardı ya yoktu.
''Sen olmadığını biliyorum.'' dedi sol gözümden akan bir damla yaşı işaret parmağının tersiyle silerken. Konuyu biliyor oluşu bile şaşırtmadı beni bugün olanların ardından. Muhtemelen Yağız'ın yalan yanlış anlattığı şeyler, bir şekilde Uzay'ın kulağına gitmiş olmalıydı.
''Sahi mi?''
Kafasını sallayarak ''Ağlama.'' dedi ancak daha çok ağlamak istiyordum. ''Sadece bir şeyi öğrenmek istiyorum.''
''Neyi?''
''Dün gece Yağız'ın anlattığı kadar büyük bir şey olmadığını biliyorum.'' Biraz soluklandı. Midesi bulanıyor gibi yüzünü buruşturdu. Ayaklarımız yerde, bedenlerimiz yatakta, hala yüz yüze olacak şekilde uzanıyorduk. Kendini düzeltmeye çalıştı. Başarısız olunca pes etti. ''Sor artık.'' dedim ne soracağını biraz daha konuşmazsa unutacağını düşünerek. Tekrar gözlerime bakmaya başladı ve derin bir of çekti. Anason kokusu, tüm odaya yayılırken ''Bunu neden merak ettiğimi sormayacaksın bana. Ya da yarın tüm bunları hatırlatmayacaksın, söz ver.'' dediğinde tebessümüme engel olamadım. ''Söz.'' dedim fısıltıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLBERS PARADOKSU (TAMAMLANDI)
ספרות נוערÜniversiteyi şehir dışında kazanan Gece, bir kız profilinin tıpkı kendisi gibi ev arkadaşı aradığı ile ilgili ilana denk gelir. Profile mesaj atarak karşısındaki kişiyle anlaşır ve yeni hayatının başlamak üzere olduğu şehre doğru yola çıkar. Ancak...