Eğer okuyan birileri varsa lütfen yorum yaparak senaryoyu şekillendirmeme yardımcı olun.Oy verirseniz de çok sevinirim.İyi okumalar hepinize...~~~~
Başımın ağrısıyla uyandım.Saate baktığımda henüz sabahın altısı olduğunu fark ettim ve uyumak yerine biraz yürüyüş yapmaya karar verdim.Evimden çok az uzaktaki koruda sık sık yürüyüş yapardım zaten.
Eşofmanlarımı giyerek elime suyumu aldım ve evden çıktım.
Tempolu yürüyüşüm bir süre sonra koşuya dönmüştü.Spor yapmayı severdim her ne kadar son zamanlarda spor salonuna gitmeyi azaltmış olsam da.
Yorgunlukla durduğumda işe gitmem gerektiği aklıma geldi.Gözlerim kolumdaki saatle buluştu.
Saate baktığımda gitme vaktimin geldiğini fark ettim ve çıkışa doğru yöneldim.
Karşımda gördüğüm iki metre boylarındaki adamla gözlerimi kısarak daha net görmeyi denedim.
İleriden bana doğru gelen Barış'ı görmemle duraksamam bir oldu ve fark etmeden önümdeki taşa takılıp yere yapıştım.
Eşofmanımı sıyırıp dizime bakarken birdenbire üzerimi bir gölge kapladı.Kafamı yukarı kaldırıp baktığımda bana endişeyle bakan iki adet okyanus mavisi göz gördüm.
Gözlerine bakınca kalbimin sıkışmasına anlam veremiyordum.
Ona bakınca heyecanlanma sebebimi bulamıyordum.
Karşısında rahat konuşamamam saçmalıktan ibaretti.
"Can , iyi misin?Çok kötü düştün.Allah kahretsin ne diye önüne bakmıyorsun ki?" dedi heyecanla.
Benim için endişelenmişti.
Herkes arkadaşları için endişelenirdi zaten.
"Sakin ol.Ufak bir sıyrık sadece.Dikkatim dağıldı da taşı fark edemedim."
"Dikkatini ne dağıttı ki?Heryer ağaç...Dalgındın herhalde.Gel bir dizine bakayım."dedi ve eğilerek dibime oturdu.
Elindeki su şişesini açarak kanayan dizime biraz su döktü.Daha sonra yaramı üflemeye başladı.
Sıcak nefesinin tenime değmesiyle vücudum kontrolsüzce titredi.Damarlarımdan akan kanın sıcaklığını hissettim resmen.Kalbimin atışını kontrol etmek için nefes alışverişimi hızlandırmak zorunda kaldım.
Neden böyleydim?Hareketlerimi anlamlandıramıyordum.
Üflemeyi bırakıp gözlerini gözlerime sabitledi.
"Böyle daha iyi gibi.Hadi ver bakalım elini seni taşıyalım."demesiyle hipnozdan çıkarak elimi uzattığı eline sıkıca kenetledim.
Elim onun sıcak elleriyle buluştu.
Bana destek olarak yürümeme yardım etti ve taksiye bindirerek evime kadar geldi.
"Şey Barış kahvaltı etmemişsindir.Bana eşlik etmek ister misin?" dememle kolundaki saate baktı .İşe ne kadar kaldığını yokluyordu.
"Tamam ama çok duramam.Biliyorsun şirketinizde çalışıyorum."
"Şirketimiz değil babamın şirketi dersen daha doğru olur.Sözleşmem bittikten sonra burda kalmayı düşünmüyorum."
"Planın ne ki?"
"Gel, kahvaltı yaparken anlatırım sana."dedim ve yukarı çıkmaya başladım.Uzun adamsa arkamda beni takip ediyordu.
Kahvaltımızı ederken bir yandan da çayımızı yudumlayarak gelecek planımı konuşuyorduk.
"İşte bu dediğim sözleşme bitsin ver elini Barselona .Çok istiyorum zaten bağlantılarım da var.Burda güzel işler de yaptım ve hepsi bana artı yazdı.Şansım yüksek bence." dedikten sonra onun bu konuyla ilgili yorumunu merak ettim.Cevap beklercesine dik dik bakınca o da sağolsun konuşmaya başladı.
"Can,yurtdışı benim gibiler için zor.Ama senin arkanda bir baban var.Bağlantıların da varmış yani harika olabilir.Kendini dil konusunda geliştir.Bu arada Barselona muhteşemdir.Sokaklarında kaybolup saatin kaç olduğunu unutmalık bir yer gerçekten."
"Sen gittin mi?Neden gittin?"
"Tatil gibi bir şeydi.Ufak bir gezi bir haftalık kısa bir şeydi ama doyasıya eğlenmiştim ." cümlesini bitirmesiyle oraya James dene şu herifle gitmiş olma ihtimalini düşündüm.
Gereksiz bir kıskançlık kapladı içimi.
Saçmalamayı bırakmalıydım.Derhal.
"Anladım.Belki gittiğimde beni ziyarete gelirsin he?"
"Neden olmasın Can.Mutluluk duyarım."
Ardından kahvaltımızı tamamladık.O evine gitti.Bana on dakika uzakta oturuyormuş zaten.Ben de üzerimi değiştirip şirketin yolunu tuttum.
Başımla kapıdaki güvenliğe selam verip kartımı turnikeye okuttum ve odama geçtim.Yoğun birgün olacaktı.Kafamı dosyalara gömüp kendimi bir nevi dünyadan soyutladım .
Saatlerin geçtiğini fark etmemiştim.Tam dört saattir koltuğumdan bir kere bile kalkmamıştım.Bir kahve molası iyi gelebilirdi.Adımlarımı odamın karşısında olan makineye yönelttim.
Kahvemi otomattan alıp biraz hava almak adına terasa çıktım.
Terasta köşede duran Barış'ı fark ettim ve hızlı adımlarla yanına gittim.Yanına yaklaştıkça tepesindeki ufak dumanı gördüm.Sigara içmesi garip gelmişti.
"Hey,merhaba." dememle irkilerek bana döndü.
"Merhaba, yoğun gün galiba ?"
"Kendi kendime yoğunlaştırdım.Çalışmaya dalmışım yemeğe bile çıkamadım." dedim hafif dudak büzerek.
Ufak bir kahkaha saldı iki güzel dudağının arasından.Dudakları pespembeydi ve çok yumuşak gözüküyorlardı.
Herneyse konumuz bu değildi.
"Ben de yemedim henüz.Çıkışta güzel bir akşam yemeği yerim diye düşündüm.Katılmak ister misin?"
"Bilmem ki.Yani bakarız." dememle aramızdaki mesafeyi kapattı.
"Naz yapma Can." dedi ve sigarasından son nefesini çekti.Dudaklarının arasından çıkan dumanı tam olarak benim yüzüme üfledi.
Tüylerim diken diken olurken gözlerimi sımsıkı kapadım ama çok uzun sürmeden hemen açtım.Barış dibimde sırıtıyordu.
Sigarasını yere attı ve ayağıyla üzerine basarak söndürdü.Sonra da hiçbir şey demeden alt kata indi.
Arkasındaysa kalbi ağzında atan bir ben bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEEL ALİVE | CEMBAR (TAMAMLANDI)
Ficção Adolescente"Yaranı yok edemeyiz belki ama güzel anılarla acısını hafifletebiliriz Can."