Beni uyandırmaya çalışan küçük ve bir o kadar da şirin kardeşim Ece "Abla hadi kalk. Yemek yiyeceğiz ya. Artık uyan." gibi cümleler kurarken hala gözlerimi açmadım.En sonunda "Uyan." diye kulağımın dibinde bağırınca birden yataktan yere yapıştım.
Ayağa kalktığımda vurduğum kafamı okşayıp kısa bir küfür ettikten sonra -tabi ki içimden- Ece yanıma geldi ve "İyi misin?" diye sordu.
"Hıhı çok iyiyim ya. Oradan bakınca çok iyi gibi falan mı duruyorum? Kızım düştüm kafamı çarptım. İnsan böyle mi kal-" Sözümü yarıda kesen Ece'yi susup dinledim.
"Tamam abla tamam. Özür dilerim. Artık susar mısın?" İçimden çok bilmiş diye geçirirken dil çıkarttım.
"Sustum be tamam." deyip suratımı astıktan sonra lavaboya doğru ilerledim. Merdivenlerden aşağıya doğru ilerlerken tekrar konuştu.
"Girme istersen içeride abim var." Merdivenlerden aşağıya inmeye devam etti.
O gidince tuvaletimin geldiğini fark edip kapıya vurdum. İçeriden "Dolu." diye bir ses geldi.
"Çabuk çık."
"Oldu başka." Onu sinir etmek için ben de diklendim.
"Madem sordun bir de tuvaleti temiz bırakırsan süper olur, boklu." Kapı açıldı ve eliyle içeri gösterdi.
"Yeterince temiz mi? Ha değilse ben hemen temizlerim." deyip güldü.
"Teşekkürler sanırım yeterince temiz." İçeri girerken yanağımdan öptü ve odasına doğru yürümeye başladı.
Bora'yla iyi anlaşıyorduk. Onu seviyordum. Ona alışmıştım. O benim kardeşimdi. Ben ailemi kaybedince onlar beni evlatlık edinmişti. Ailemi çok seviyordum. Bana yeni bir aile olmuşlardı.
Sonunda kahvaltımızı yaptık. Ama Sinem ve Tunç kahvaltıda yoktular (Tunç üvey babam, Sinem üvey annem olur).
Alışverişe çıkmışlar. Biz aşağıya inene kadar Ece bakıcısına gitmiş. Ben de Bora hala kahvaltısını yaparken yukarı çıkarak dolabımın önüne dikildim, üzerime bir kazak altıma da bir deri tayt giydikten sonra siyah beremi alıp aynanın karşısına geçtim ve kafama taktım.
Üstüme de deri montumu aldıktan sonra yatağımın üstüne oturup biraz sosyal paylaşım sitelerime baktım. Sanırım biraz değilmiş ki aşağıdan Bora'nın sesini duydum.
"İlkim beni daha fazla bekletecek misin güzelim?"
Evet, okula gidiyorduk ve bu çok iğrençti. Bildiğin iğrenç.
Ben yine böyle düşüncelere dalmışken Bora yanıma kadar gelmiş kolumu çekiştirmeye başlamıştı.
"Çekiştirmesene ya."
"Yürüseydin o zaman."
"Bırak. Kendim yürüyebilirim Bora." Kolumu bıraktı ve arabaya bindi. Bende arkasından bindim. Bana döndü ve alayla konuştu.
"İyi ki hatırlattın kendi başına yürüyebileceğini. Bende bu özelliğini kaybettin sandım."
Arabayı sürmeye başladığında baktım vitesin yanında mavi bir parfüm şişesi. Hemen deli gibi yeterince olduğuna inana kadar sıkmıştım. Tekrar arkama yaslanınca Boraya trip atar gibi "Acıttın ama." dedim. Yüzüme baktı.
"Gerçekten mi? Trip mi atacaksın? Öyle olsun." Sinirle önüne döndü.
Biraz sonra sakin bir şekilde "Daha yeni sıktığın parfüm erkek parfümü biliyorsun dimi?" diye sorunca bende muzipçe sırıttım ve "Biliyorum." dedim. Benim erkek parfümü sevdiğimi biliyordu onun için üstelemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Teen FictionKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."