1. GÜN

213K 1.7K 325
                                    

Merhabalar kuzular,

Yeni kurgu, yeni karakterlerle karşınızdayım. Umarım bu kitabımı da seversiniz.

Bu kitapta biraz daha aksiyon ve olay istiyorum. Eğlenmek artık yok. Artık savaş var. 😅

İyi okumalar!

~~~~

"Herkese, merhaba! Beni tanıyanınız vardır ama tanımayanlarınız için kendimi tanıtayım.
Ben Asya Özdoğan, Özdoğan Holding'in Yönetim Kurulu Başkanıyım. Bir çoğunuz benim üniversitenize gelmem için oy kullanmışsınız. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. İşlerim yoğun olsada sizin gibi geleceğin Mimarlarının karşısına çıkmak için her şeyi iptal ettim. Ayrıca mezun olduğum okula, konuşma yapmak için dönmüş olmak beni oldukça mutlu etti. 5 sene önce sizin oturduğunuz koltuklarda ben de oturuyordum. Gelen Türkiye'nin en önemli mimarlarını dinliyor, hayat hikayelerinden ders çıkarıyordum. Tabii ki ben o mimarlar gibi olamam asla, öyle bir düzeyde de görmüyorum kendimi. Benim ve sizin daha çok edinmesi gerektiği tecrübeler olduğunu düşünüyorum. Yaşımız kaç olursa olsun herkesin edindiği tecrübe farklıdır. Size edindiğim bir kaç tecrübeyi anlatmaya ve umut olmaya geldim. Bir çoğunuz babamın holdingine girdiğim için beni torpilli veya baba parası yiyen biri olarak düşünüyor olabilir. Ki bunu yönetim kurulundaki koca koca iş adamlarıda düşünüyordu. Elbette bu konuda size kızamam, aranızda babası mimar olamayan, holdingleri olamayan çok insan var o yüzden bana tepkili olabilirsiniz. Bu da sizin en doğal hakkınız.", gülümsedim. Çoğu genç mimar adaylarının yüzündeki alaycı bakışları görebiliyordum. Derin bir nefes aldım,

"Fakat hiç bir holding sahibinin kızı 27 yaşında yönetim kurulunun başkanı olmamıştır. Siz tabii ki bunu babamın yaptığını düşünüyorsunuzdur ama size acı bir gerçeği söylemek isterim hiç bir baba Türkiye'nin en önemli Holdingleri arasında ilk 5'te yer alan, şirketi 27 yaşındaki birine bırakmaz. İşte bu benim başarı hikayem, bunu dinlemek istemiyorsanız çıkmanıza izin veriyorum.", tüm salon şok olmuş beni izliyordu. "Merak etmeyin hocalarınız yok yazmayacaklar, ben izin aldım.", dedim ve güldüm. Salonda iki dakikalık bir sessizlik olmuş herkes gidecek olanları bekliyordu. Bir kişi bile salondan çıkmamıştı. Omuzlarımı dikleştirdim, bu benim başarımdı. "O zaman Tekrar merhaba! Ben Asya Özdoğan." Mimar adaylarının ön yargılarını kırdığım için çok memnundum.

Uzun bir konuşma olmuştu, çoğu kişinin yüzündeki alaycı bakış hayranlığa dönmüştü. Konuşmamın sonuna geldiğimde anlattıklarımı toparlamak istedim, "Yani kısaca özet geçecek olursam, sizin yaşlarınızda mimarlık okumakla kalmayıp iç mimarlıktan çap, Mimari restorasyondan da yandal yapıştım. Liseden gelen İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusçamı da geliştirmiştim. 4 dili ana dilim gibi biliyor, Çince ve İtalyanca'yı sadece konuşabiliyordum. Mezun olur olmaz yüksek lisansa başvurdum. Şu an doktora yapıyorum. Ben mezun olduğumda Özdoğan şirketi sadece inşaatla uğraşıyordu. Türkiye'nin en önemli şirketleri arasında bile değildi ve Özdoğan şirketi iki yıla yakın bir sürede iflasını açıklayacaktı. Yeni bakış açılarıyla şirketi bugünkü konumuna getirdik. Getirdik diyorum çünkü ben tek değildim yanımda ekip arkadaşlarım vardı ve hepsi bana güveniyordu. En önemlisi o zaten, size güvenen, hatalarınızda korkmadan yüzünüze vuracak ekip arkadaşları seçmelisiniz. O gün yüzüme bile bakmayan yönetim kurulu üyeleri bugün bensiz karar alamıyorlar. İşte bu çalışma, azim ve farklı bakış açıları sayesinde oluyor. Size tavsiyem de bu, elbette bir şirketi büyütemeye bilirsiniz ama kendinizi geliştirirseniz eski hatalı zihniyeti yıkabilirsiniz." cümlemin sonunda tüm salon beni alkışlamıştı. Bu çok gurur vericiydi.

Bazıları ego kastığımı, kendimi övdüğümü söylüyordu. Bunu söyleyenler asla benim olduğum seviyeye ulaşamayacaklarından dolayıydı. Evet egoluydum, evet kendime güveniyordum ama asla bu egonun altı boş olmamıştı. Çoğu insandan daha fazla çalışmıştım. Daha fazla emek harcamıştım. O yüzden bu egonun altı asla boş kalmayacaktı.

~~~~

"Efendim Deniz Hanım geldi.", Sekreterim Özgeye gülümseyip konuştum, "Gelsin.", Deniz, gülümseyerek içeriye girdiğinde ayağa kalktım. "Deniz hoş geldin.", "Hoş buldum mimar hanım.", kahkaha atarken ona sarıldım. Deniz benden 3 yaş büyük olmasına rağmen abla demiyor oluşum yüzünden kızıyordu sürekli. Ama yapacak bir şey yoktu çoğu zaman ben ona ablalık yaptığım için abla diyesim gelmiyordu. Masamın hemen önündeki koltuğa oturduğu zaman ben de kendi koltuğuma oturdum. "Ne söyleyeyim sana?", Deniz biraz düşündükten sonra, "Çay." dedi. Onu kafamla onaylayıp, sekreterim Özge'yi aradım.

"Özge bize bir çay, bir de kahve getirir misin. Teşekkür ederim.",

Telefonu kapatıp tekrar Deniz'e döndüğümde konuştum, "Hayırdır senin düğün hazırlıkların yok muydu bugün?", "Vardı onlarla uğraşıyordum. Sonra şirketten çağırıldım o işleri hallettikten sana uğrayayım dedim." dedi. "Hayrola sizin Fırtına sana izin vermemiş miydi?", "Vermişti ama yeni bir ihaleye hazırlanmaya başlamışlar onun için iznim iptal edildi." dedi üzgün bir suratla. Düşündüm, bu Fırtına ne gibi bir ihaleyle uğraşabilirdi ki. En son ki ihaleyi ben aldıktan sonra şirketinin hisseleri düşmüştü.

Özge içeriye tepsiyle girdiğinde yüzüm ışıldadı, "Özge yakında gireceğimiz ihale var mıydı?", acil B12 tedavisine başlamam lazımdı. Bu unutkanlık çok sık olmaya başlamıştı. Özge şaşırmış ifadeyle bana bakarken tepsinin üzerindeki bardakları bizim önümüze koyuyordu. "Efendim bir ay sonra yapılacak en önemli ihale vardı ya.", düşündüm aklıma gelen ihaleyle ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Tüm İstanbul'a bakarken kahkaha attım. Deniz bana deliymişim gibi bakıyordu. "O sevgili patronun Atlas Kayaoğlu'na söyle asla bu ihaleyi kazanamayacak.", "Asya saçmalıyorsun. Bu aranızdaki savaş ne zaman bitecek söyler misin?", asla bitmeyecekti. Ben Jokersem o Batman'di. Jokersiz Batman, Batmansiz Joker olmazdı. O yüzden en büyük rakibim olmadan uğruna savaşacağım hiç bir şey yoktu.

"Ayrıca Atlas bey, ihaleyi alacak gibi duruyor. Boşuna umutlanma bu sefer şansın yetmeyebilir." dedi. Kaşlarım çatılmıştı. Denize doğru yürüyüp karşısındaki koltuğa oturdum. "Sen neyden bahsediyorsun? Şirketi geçen ay 1 Milyon dolar kaybetti, bu ihaleyi alamaz." dedim. Deniz omuz silkip çayından bir yudum aldı. "Güzelim sen Atlas'ı hiç tanımamışsın. Bu sefer kararlı bu ihaleyi alacak." dedi. Kaşlarım çatılmış yüzümdeki gülümseme silinmişti. Deniz asla boş konuşmazdı. Eğer böyle söylüyorsa bildiği bir şey vardı. "Ne planlıyor Atlas?". Deniz ağzını bir fermuar gibi kapatmış bana bakıyordu. "Hain olduğunu biliyorsun değil mi?", bu sefer gülen Deniz'di.

O benim aksime Mimarlık fakültesinden mezun olur olmaz, babamın holdinginde çalışmayı red etmiş, Atlas'ın şirketinde mülakata girmiş ve seçilmişti. Elbette Özdoğan olmasının bir avantajı olmuştu ama yine de Özdoğan'ların nimetlerinden yararlanmamaya çalışıyordu. O her şeyi kendisi başarmak istiyordu. Bu konuda ona çok saygı duyuyordum ve destekliyordum. Hepimizden daha mütevazi bir hayatı vardı bunu tek başına çalışarak başarmıştı.

Çalıştığı şirketin Avukatı ve Atlas'ın en yakın arkadaşıyla sevgili olmuş önümüzdeki haziran ayında da düğünleri vardı. Düğün masraflarını bile kendi çalıştığı, biriktirdiği parayla yapıyordu. Bir kadın olarak ondan öğreneceğim çok şey vardı. Deniz benim bu hayattaki en değerli varlıklarımdan biriydi. Hem kardeşim, hem ablam, hem öğretmenim, hem arkadaşımdı. Deniz benim her şeyimdi.

"Benim bir plan yapmam lazım, ihaleye girmesini engellemem lazım.", dedim. Deniz yine kahkahalarla gülüyordu. "Atlas Kayaoğlu'nu basit bir planla ihaleden alabileceğini mi düşünüyorsun. Hadi ama Asya senin zeki olduğunu sanırdım." Deniz'e ters ters bakarken beynimdeki tilkiler dönmeye başlamıştı bile. Benim Atlas'ı ihaleden geri çekecek bir plana ihtiyacım vardı.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin