9. GÜN

45.4K 1.1K 147
                                    

Telefonumun acı çığlıklarıyla uyanmıştım. Telefonumu alıp açtım. "Evet?", "Sen halen uyuyor musun Asya?", "Evet Gül.", dedim. Uyumak istiyordum. Uzunca bir uyku çekmek istiyordum. En azında uyuyunca düşmeyi bırakıyordum. "Kalk çay koy, ben de simit falan aldım geliyorum.", dedi. "Yanında Burak şerefsizi varsa gelme Gül.", "Görüşürüz.", telaşla kapattığı telefonundan yanında Burağın da olduğunu anlamıştım. Telefonumu tekrar komodinin üstüne koyup ayağa kalktım. Yatağımı toplayıp lavaboya girdim. Görünüşe göre bugün GAB günümüz olacaktı. Bu grup ismi de Burak şerefsizinden çıkmıştı. Gab, ingilizcede gevezelik demekti ve isimlerimizin baş harfleriylede çok uygun olmuştu. Ne zaman birimizin bir sorunu olsa o günü sorunlu kişiye ayırıyor ve gevezelik yapıyorduk. Burdaki sorunlu kişi de ben oluyordum. Harika!

Çalan kapıyla birlikte kızarttığım patatesleri sofraya koydum. Bahçeden çıkıp kapıya doğru koşar adım yürüdüm. Kapıyı açtığımda gözümün önüne iki tane şapşik geldi. Onların bu haline gülmeden edemedim. İkisininde ellerinde küçücük kaktüsler ve balonlar vardı. Gül içeriye geçtiğinde Burağı durdurdum. "Sen nereye?", "Asya ya yapma böyle. Ben nerden bilebilirdim partide karşılaşacağımızı Allah aşkına.", Güle bir bakış attığımda Burağa acıyan gözlerle bakıyordu. "Hem sana en sevdiğin çiçeği getirdik. Balonda var. Ayrıca sana ekler aldım.", elindeki poşetten bir kutu ekler çıkarttığında daha fazla dayanamamıştım. "Tamam affettim.", Burak bana doğru koşup sarılıp, yanaklarıma öpücükler kondurmuştu. Ben de onun burnunu tutup çekmiştim. En nefret ettiği şeydi burnuna dokunulması. "Hadi be! Poğaçalar soğudu.", Gül'ün itirazıyla ayrılmıştık. "Bahçeye! Burak sen çaydanlığı götür giderken.". Kapıyı kapatıp Burağın arkasından mutfağa girip, peynir tabağını ve zeytinleri de almıştım. Burak elindeki demlikle önümden bahçeye çıkmıştı. Hemen bardakları doldurdu. "Çok açım.", "Valla ben de.", Gül de Burağı desteklemişti. Tabakları ortaya koyup Gül'ün karşısına oturdum. Burakta elindeki demliği masanın köşesine koyup yanıma oturmuştu. Gül poşetten poğaçaları çıkartıp önümüzdeki tabağa koydu. Sıcacık poğaçanın kokusu beni o kadar çok rahatlatmıştı ki tam bir pazar kahvaltısı hakimdi masada. En çok bunu seviyordum. Sevdiklerinle birlikte pazar kahvaltısı yapmayı. O kahvaltı masasından akşama kadar kalkmaz ne var ne yoksa anlatır dururdunuz.

Burak ağızındaki poğaçayla birlikte konuştu, "Murat Güle çıkma teklifi etmiş.", bu cümleyi bir süre sonra anlamıştım. Çünkü ağzından çıkan şöyleydi, "Morot Golo çokmo toklofo otmoş.", ağzımdaki lokmamı yutup konuştum, "Hayırlı olsun reçelim. Allah tamamını erdirsin.", dediğimde Gül'ün yüzü kızarmıştı. "Anlat bakalım dün gece ne yaptınız?", dediğimde Gül ne var ne yoksa anlatmaya başlamıştı.

~~~~

"İşte böyle, karar vermiştim hayatıma kimseyi almayacaktım. Şimdi anlıyorum ne kadar doğru bir kararmış.", elimdeki ekleri ağzıma attım. Gül ise üzgün bakışlarla bana bakıyordu. "Asya, eskiden yaşadığın şeyler Atlas'ı tanımadan önceydi kuzum ama.", "Ne farkeder Gül, erkeklerin hepsi aynı.", "Hop hop biraderim. Orada duracaksın, neremiz aynı bizim söylesene, ben kız arkadaşlarımı asla aldatmadım.", dedi. "Sen hariç su samuru.", Gül'ün Burağa taktığı lakap yüzünden kahkaha atmıştım. Burak ise Gül'ün taklidini yapıyordu. "Ya kesin şunu ergen misiniz?", ikisi de aynı anda "Evet!", "Evet.", dediğinde şaşırdım. "Siz iki düşman ne ara bana karşı birlik oldunuz?", "Düşmanımın düşmanı benim dostumdur.", dedi Burak. "Vay be aslan parçası hemen sattınız beni.", dediğimde Burak beni kolunun altına alıp saçlarımı öptü. "Sus kız anarşist.",

Gül gülerek bize bakıyordu. "Asya ne yapmayı düşünüyorsun?", "Emre vakasını 2. Kere yaşamamayı düşünüyorum.", dedim ve devam ettim, "Aşk bana göre bir şey değil reçelim, sürekli elimi yüzüme bulaştırıyorum. Ayrıca her şey plandı ne ara gerçeğe dönüştü ben hiç anlamadım. Zaten Atlas benim düşmanım. Düşmanım olarak kalması daha iyi.", dedim tek bir nefeste. "Birincisi Emre denen domuzla Atlascığımı karıştırmamalısın.", Burağın sözleri üzerine şok olmuş biçimde ona bakıyorduk. Omzuna bir yumruk indirdiğimde inledi, "Ne ara Atlascığın oldu senin?", Burak omuz silkerek konuştu, "Gül sen bu Atlas'ı daha önce gördün mü?", diye sorduğumda Gül düşündü. Kafasını olumsuz anlamda salladığında Burak devam etti, "Bekle telefonumu alıp geliyorum.", sandalyeden kalkıp içeriye girdiğinde şaşkın bakışlarla Burağa bakıyorduk.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin