23. GÜN

31.1K 876 56
                                    

Gözlerimin üzerindeki bez parçası çekildiğinde gözlerimi sıkıca kapatmak zorunda kalmıştım. Güneşin yeni doğan ışıkları gözümü yakmaya yetmişti. Erdemin adamları beni sürüklemeye başladığında engel olamadım. Gücüm kalmamıştı. Astım krizinin etkileri halen üzerimdeydi bu yüzden kendimi çok yorgun hissediyordum. Erdem önümüzden yürüyüp ormanlık alanın içerisinde saklanmış evin içerisine girdiğinde beni de arkasından sürüklüyorlardı. Arkadan bileklerime bağladıkları halatlar bileğimi sıkmakla kalmamış kesmişti. Dudaklarımın üzerindeki bantında dudaklarımı yırtmakla kalmamıştı nefes alışverişime de engel oluyordu. Ciğerlerim oksijen açlığındaydı ve burnumdan aldığım oksijen buna yetmiyordu. Erdem salonun ortasında durup adamlarına kafasıyla hareket yaptığında adamlar beni koltuğa fırlatmıştı. Mecazen değil gerçekten koltuğa fırlatılmıştım. Sanırım tüm yol boyunca yedikleri tekmelerin acısını almak istiyorlardı. Koltuğun süngerine düşen bedenimi kaldırmakta zorlansamda başarmıştım. Yan bir şekilde oturduğumda ellerim arkamda olması daha fazla canımı acıtmıştı. Gözlerimin önüne düşen saçlarımı Erdem gelip çekmişti. Gözlerimle ettiğim küfürleri umarım anlıyordu. Beni baştan aşağıya süzdüğünde midem bulandı. Üzerimde gri eşofmanım, siyah gömleğim ve beyaz spor ayakkabılarım vardı. Emre'nin yarasına baskı yaptığım sırada giydiğim kıyafetler banyoda yerdeydi. Eve geldiğimiz zaman değiştirmiştim. Kan kokusunu aldıkça ağlama krizine girdiğim için Atlas beni duşa girmem için zorlamıştı. O yüzden şu an eşofmanlarımla duruyordum. Erdem ağzımdaki bantı çektiğinde dudağımın üzerindeki kabuğun kalktığına ve kalktığı içinde kanayan bir yara bıraktığına emindim. "İMDAT! YARDIM EDİN!", yine bağırmaya başlamıştım ama Erdem bu sefer beni susturmaya çalışmak yerine gülerek yüzüme bakıyordu. "Bebeğim nefesini boşuna tüketme, burada kimse seni duyamaz.", ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Annemlerin şirketimin önündeki silahlı saldırıdan haberleri şimdiye kadar olmuş olmalıydı. Emre hastanedeydi, Atlas beni terketmişti. Umarım birileri yokluğumu çok geçmeden farkederdi. Erdem bana doğru yaklaşıp, çenemi sıktığında gerildim. "Merak etme sen yanımda olduğun sürece kimseye bir zarar vermeyeceğim.", dediğinde altında yatan mesajı almıştım. Kaçarsam sevdiklerimi öldürecekti. "O yüzden uslu bir kadın olup akıllı akıllı otur.", arkamdaki ellerimin halatına uzanan elleri, yüzümün hemen önündeki yüzü, burnumu dolduran iğrenç kokusu. Kendimden bile tiksinmeme sebep oluyordu. Halatları kesmeye başladığında boynundaki zincir dikkatimi çekti. Ucundaki küçük anahtarın ne olduğunu anlamamıştım. Ellerimin serbest kalmasıyla hemen bileklerimi ovuşturmaya başladım. Yer yer kesikler ve morluklar hakimdi. Erdem geri çekilmeyip üzerimdeki gömleğin açıkta bıraktığı boynuma dokunmaya başladığında gerildim. Vücuduma dokunmasını istemiyordum. Ellerimle onu itmeye çalıştığımda buna izin vermemişti. "Bırak beni!", diye bağırıyordum ama umrunda bile olmuyordu. Kasıklarına geçirdiğim tekmeyle iki büklüm olup inlediğinde koltuktan kalkıp penceye doğru koştum. Bir duvar boydan boya pencereye sahipti. Pencereyi açma çabam bir işe yaramamıştı. "Yakalayın şunu!", Erdem'in bağırmasıyla salona adamlar girmişti. Kaçmaya çalışsamda yakalanmıştım. Bir adam kollarımı diğeride bacaklarımı tutuyordu. Sanırım tekmelerimi yiye yiye ders almışlardı. "Bırakın beni! Bırak!", çığlık çığlığa bağırsamda kimse umursamıyordu. Erdem halen kasıklarını tutarken konuştu, "Yatak odasına kitleyin. Ben gece ona gösteririm tekme atmak ne demekmiş.", dediğinde tüm vücudum kasıldı. Adamlara daha fazla debelendiğimde biri suratıma şiddetli bir tokat atmıştı. Dişlerimin kestiği etim yüzünden ağzım kan içerisinde kaldığında akmaması için zorladığım göz yaşlarım akmak üzereydi. "Yerinde dur orospu!", adamların iğrenç hakaretleri devam ederken ben de debelenmeye devam ediyordum. Adamın elinden kurtardığım bacağımla suratına tekme attığımda. Adam geri çekilmişti. Serbest kalan bacaklarımla kollarımı tutan adama tekme atarken aşağıdan seslerimizi duyan başka adamlar gelmişti. Yüzüne tekme attığım adamın halen merdivenlerin orda kan akan burnunu tuttuğunu görünce güldüm. Haketmişti piç. Odanın ortasına doğru fırlatıldığımda yere çarpan vücudum canımı yakmıştı. Ben kendimi daha yerden kaldıramamışken odanın kapısı kapanmıştı. Kafamı kaldırıp kaçacak bir yer aradığımda gördüğüm şey daha çok ürkmeme neden oldu. Duvarlarda benim fotoğraflarım vardı.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin